İSTANBUL'un fethi, cihân târihinin en önemli hâdiselerinden biridir. O'nu, sâdece, herhangi bir coğrafya parçasını,bir s(ı)tratejik mevkiyi ele geçirmek veya bir milletin başka bir milleti tahakkümü altına almak için yapılmış bir harekât olarak değerlendirmek gâyet yanlıştır.
İstanbul'un fethinin mânâ ve önemini Türk ve cihân târihi bakımından şu şekilde sıralamak mümkündür:
A) FETİH ÖNCESİ:
1- İki Cihân Güneşi Sevgili Peygamberimiz (s.a.v), "İstanbul muhakkak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdâr ne güzel hükümdâr ve onun askerleri ne güzel askerlerdir." buyurmuşlardır. Osmanlı Cihân Devleti'nin kurucusu Osman Gaazi (1281-1326) ise,ölüm döşeğinde iken, oğlu Orhan Gaazi'ye şu vasiyette bulunmuştur: "İstanbul'u al, gülzâr et!"
2-Büyük Velî ve Fâtih Sultan Mehmed'in Hocası Akşemseddin Hazretleri, bu fethi, Manisa'da iken Şehzâde Mehmed'e
müjdelemiştir.
3- Karadan ve denizden tam 36 defa kuşatılan İstanbul'un fethi henüz 21 yaşındaki genç Sultan'a ve O'nun kahraman askerine nasîb olmuştur.
4- Fâtih Sultan Mehmed'in şahsî dirâyetinden gelen sebepler:
a) Fâtih Sultan Mehmed; çok cesur ve çok zeki olduğu kadar, çok mükemmel yetişmiş bir hükümdardır. Yapılan her şeyde, Fâtih'in şahsî rolü birinci p(i)lândadır.
b) Rumeli Hisarı'nın p(i)lânını bizzat Fâtih yapmıştır.
c) Vezirleriyle birlikte bu hisarın yapımında çalışmış; büyük bir tevâzûya sahiptir.
d) Rumeli Hisarı'nın yapımı sırasında, Bizans İmparatoru'nun gönderdiği elçinin: "Bizans toprakları üzerinde kale yapmasının dostluğa ve ahde vefâya uymadığını" belirtmesi üzerine, genç Sultan:"Var git kıralına söyle; o, rahmetli babam zamanında ahdi çok bozmuştu." diyecek kadar dirâyetli; ve, İstanbul'un fethini müteakip bütün hıristiyan âlemini karşısına almayacak kadar şuûrlu bir diplomattı.
e) Rumeli Hisarı'nı yaptırmakla, Karadeniz'den gelecek olan Venedik kolonilerinin Venedikle ikmâl yollarını
kesmiştir.
f) O zamana kadar mevcut olmayan en güçlü ateşli silâhlara ve toplara sahipti.
g) Donanmayı, Beşiktaş'tan (karadan) Haliç'e indiren teknik zekâ Fâtih'e mahsustur.
h) Haliç'te, Kasımpaşa yönünden başlayarak boş fıcılar üzerinde kalaslar bağlatıp, Kasımpaşa-Ayvansaray arasında beşbuçuk metre eninde köprü teşkil ettirmesi, O'nun askerî ve teknik zekâsının mahsülüdür.
ı) Ateşli silâhların soğutulması tekniği ilk defa "yağla makine soğutulması" O'nunla başlar.
i) Havan topunun balistik hesaplarını yaparak, dik mermi yollu ilk silâhı O keşfetmiştir.
k) Fâtih Sultan Mehmed, birkaç batı lisanı biliyordu ve Avrupa ilim ve tekniğini çok iyi tâkîp ediyordu.
l) Ayrıca; Lâtince, Yunanca, Sırpça'dan başka Arapça ve Farsça'yı da ana dili gibi biliyordu.
m) Astronomi, matematik, askerlik, tarih, coğrafya bilgisi çoktu.
n) Kelâm ve matematikte devrinin otoriterlerinden birisiydi.
o) Topların balistik hesaplarını bizzat kendisi yapardı.
p) "Avni" mahlâsıyla edebî değeri bugün dahi çok yüksek şiirler yazdı.
r) Fâtih; hem cihângir, hem âlim, hem şâir, hem de büyük siyâsetçidir.
s) 23 Nisan'da barış teklifinde bulunan Bizans elçisine:"Ya ben İstanbul'u alırım, ya o, beni!" demek suretiyle,
kararlılığını göstermiş; bunda örnek teşkil etmiştir.
ş) Fâtih, çok sır saklardı. Hattâ; "Sırrıma sakalımın tek telinin vâkıf olduğunu bilsem hepsini keserim."
sözü ünlüdür.
B) FETİH SONRASI:
1- Dünyanın en büyük kilisesi olan Sainte-Sophie kilisesi yâni Ayasofya, câmi hâline getirildi. Burası, Avrupa'nın
en eski binasıydı.
2- Fâtih Sultan Mehmed, Ayasofya'nın kıyamete kada câmi olarak kalmasını yazılı olarak vasiyet etmiş ve vakıf
yapmıştır.
3- Güçlü siyâsetin bir neticesi olarak, Ortodoks Patriği'ne dokunulmamıştır.
4- Ortodokslara tanınan bu imkânlar, onların Katoliklerle birleşmelerini önlemiştir.
5- O zamana kadar Türklere dost görünen Cenevizliler, Bizanslılarla işbirliği yaptıkları, fetihten sonra Ceneviz
ölülerine rastlanmasıyla anlaşılmış; onların bu ihânetlerine rağmen, ticâret ve ibâdetlerinde serbest bırakılmışlardır.
6- Ortodoks ve Cenevizlilere tanınan bu müsamaha, diğer Avrupa milletlerinin husumetlerini kırmak bakımından bir diplomasi örneği teşkil etmiştir.
7- Bu müsamaha, Türkler'in Avrupa'ya girişlerindeki sürati kolaylaştırıcı sebep olmuştur.
8- Osmanlı Devleti'nin cihânşümûl olmaya başlaması İstanbul'un fethiyledir.
9- Papazlar bile, İstanbul'da lâtin şapkası yerine, Türk sarığı görmeyi tercih etmeyi söylemektedirler.
10- Doğu Roma'nın (Bizans) çöküşü, Ortaçağ'ı kapatıyor ve Yeniçağ'ı açıyordu.
11- Böylece Türkler, Yeniçağ'a, Avrupalılar'dan ve diğer milletlerden daha önce geçmiş oluyorlardı.
12- Bu çağ açış; ilmin, tekniğin, san'atın ve îmânın eseriydi.
13- İstanbul'un fethinden sonra Tuna'nın güneyi ile, Fırat-Toros hattının batısındaki saha Osmanlı İmparatorluğu'na katıldı.
14- Venedikliler'in deniz üstünlüğü sona erdi.
15- Buğdan, Sırbistan, Mora, Amasra, Çandarlı Beyliği, Trabzon Rum İmparatorluğu, Akkoyunlu Beyliği, Kırım Hanlığı, Osmanlı İmparatorluğu'na katıldı.
16- Fâtih'ten sonra gelen padişahlara genişleme zemini hazırlandı.
17- Nitekim, Yavuz Sultan Selim doğuda ve güneyde İran ve Mısır'a doğru; Kanuni Sultan Süleyman, batıda Macaristan ve Almanya'ya doğru yürüyerek zaferler kazanmışlardır.
18- Doğu Türkleriyle temas, ilk olarak Fâtih'le başlamıştır.
19- Türklerin her hususta Avrupalılardan üstün olduğu ispatlanmıştır.
20- Bu dönemde, 380 câmi yaptırılmıştır.
21- İstanbul, bir ilim ve san'at merkezi olmuş; dünyanın her tarafından ilim adamları İstanbul'a gelmiştir.
22- Bu dönemde hazırlanan ve Kanuni'ye temel teşkil eden Fâtih Kanunnâmesi hazırlanmıştır.
23- Sahn-ı Semân medreseleri yaptırılmış ilmî çalışma büyük teşvik görmüştür.
24- Anadolu'da ve İstanbul'da birçok hastahâne açılmıştır.
25- Bâzıları, Fâtih'e hocalık yapan büyük âlimler bu dönemde yetişmiştir: Molla Hüsrev, Molla Gürânî, Hızır Çelebi, Ali Kuşçu, Hocazâde...gibi.
26- Fetihten sonra, Ayasofya'yı dolduran hıristiyan ahaliye: "Ayağa kalkınız. Ben Sultan Mehmed; hepinize söylüyorum ki, şu andan itibâren artık ne hayatınız, ne hürriyetiniz hususunda gazab-ı şahanemden korkmayınız."
Diyerek, adâlet ve hürriyete verdiği kıymetle de "yeniçağ" açmıştır.
(Türkiye Gazetesi 07 ve 09 Haziran 1990, Sayfa: 7)