Ben, hangisindenim bilmiyorum!..Çağımızın değil, günlerimizin usûlleri bile değişti...Ve birileri, buna, “zaman değişti” diyorlar ki, yanılıyorlar!..
Her tan ağarışında, yepyeni bir günle karşılaşıyoruz ya, değişen ne yeni gün ne de zaman...Değişen biziz...İnsanlar!..Tabiîdir ki, insan değişince, mekânlar da değişecektir!..
Sözünü etmek istediğim tiplerden aklıma gelen birkaçını sıralayayım:
En şatafatlı sofralarda kafayı çekip, en son model arabalarla gezen hatta hususî tayyare sahibi tiplerle başlayayım...Bunlar; fakîrleri dillerinden asla düşürmezler ve garibanların yegâne himâyecileri durumdadırlar. Kendilerini öyle takdîm ederler...Her kadeh kaldırışta kimsesizlerin koruyucusu olduklarını söylerler..
Kime karşı mı?
Ezen, sömüren, hak yiyen öbür tiplere karşı!..
Peki, öbür tipler kimlerdir?
Yine en şatafatlı sofralarda en bulunmaz nimetleri tedârik edip/ettirip yiyip içen, en son model arabalarla memleket memleket volta atan hatta hususî tayyare sahibi “sipesyal” tiplerdir...Tıpkı, bir öncekiler gibi, kat-yat, köşk-yalı...mâlikidirler!..Garibanları, bir ân olsun akıllarından çıkarmazlar, desem bilmem ki, inanır mısınız!!!..
Başka? Dini, dilllerinden düşürmeyen, mübârek âyet-i kerime ve hadîs-i şerîfleri kendi istikametleri üzre tahlile tâbi tutup, yine fakîr-fukara ve garibanın, “Bak, bizim gibi düşünenler de varmış! Çok şükür!” dedikleri ve teselli buldukları tipler...Bu tiplerde, yalan, iltimas, rüşvet, adam kayırma...her şey usûlüne uygun(!)dur!..
Avrupacı tipler saymakla bitmez!...Bunlar da nereden çıktı demeyin sakın!...Bu tipler de, tıpkı diğerleri gibi, hiç tükenmezler!..Model model!..Bir gün Almanya’ya, F(ı)ransa’ya, Hollanda’ya...çatarlar; ertesi gün onlardan et alırlar, ot alırlar, silâh alırlar!..
Bir başka gün, Avrupa birliği isteyenleri “kâfir” ilân ederler; bir başka zamanda, bu birliğe karşı olanlara “hâin” derler. Suratsız, sıfatsız, maskeli kişilerdir bunlar!..Kâh, İslâm’ı savunur görünürler; kâh, hâin bölücülerle el eledirler; bir gün, sosyal demokratlar, diğer gün ateist-marksistler, öbür gün milliyetçiler gözbebekleridir...
Kuru milliyetçi tipleri unutmayalım!..Ne İslâm’ın güzelliğini ve ne de Türk olmanın şerefli mâzîsini yaşarlar...Kâh câmidedirler, kâh ellerinden kadeh düşmez. Zihinlerindekilerle, bulundukları mekânlar farklıdır!...
Sosyal olmayan demokrat, demokrat olmayan sosyal tipler...Kimseyi beğenmezler, yırtık elbiseliyle oturmaz, burun kırarlar!..
Alp ve eren tiplerini arayın ki bulasınız...Bunları ayrı ayrı bulmaz zor olduğuna göre, alp-eren tipi sizlere ömür!..
Tabiî ki, meşhûr, hanımefendi ve beyefendi tipleri de nâdirler arasında...Fakat, çıtkırıldım tipleri her mekânda bulmanız mümkündür...Burunları havadadır, yaklaşmanız zordur!..
Bir başka tip, uyurgezerlerdir!..Aslında, bunlar, uyurgezmezler, yatar-kalkmazlardır!..
Câmi önünden geçerken yılan ısırmış gibi fıttıran tipler ise, çok gülünçtürler...Hem câmiyi, hem câmi âdâbını bilmezler ammâ kendilerini, İslâm’ı sorgulama mevkisinde görürler!..Tuhaf ötesi tuhaf!!!
Kendisini gizleyen, riyâkâr tipler bambaşkadırlar...Sular durulduğu zaman ortaya çıkarlar, tehlike sezdiklerinde ise, sır olur kaybolurlar...
“İtaat et, rahat et!” diyen uşak ruhlu tipler, şahsiyetlerinden başka asla bir şey kaybetmezler...Her şeyleri yerli yerinde yâni tıkırındadır...Sâdece şahsiyetleri sıfırlanmıştır o kadar!..Bunlar, aslında, kendileri değildirler. Birileri tarafından kurgulanırlar...Hacıvat-Karagöz oyunundaki gibi...Pek komiktirler!..Utanmaları sıkılmaları yoktur...Etrafa gülücükler salarlar...Şurası da bir gerçektir ki, onlara inananlar da az değildir..
Çok konuşan, lâfazan tipler ise, hem çok konuşurlar, hem fazla bir şey bilmezler ve hem de ukalâdırlar...
Tahakkümcü, baskıcı, ben bilirimci tipler, gücü yettiğinedir...Bugün can dostum dediğine, yarın amansız düşman diyebilirler...Bunlar, bütün tipleri hakîr görürler...Kâh dînî değerlerini, kâh sosyal tavırlarını, kâh kültürel meziyetlerini baskı unsuru olarak kullanırlar...Zaman zaman inanmadıkları millet’ten söz ederler...Kozmopolit zihinlidirler...Aslında, ağızları en bozuk, küfürbâz ve kindar tiplerdir ammâ kendilerini en mûnis halka içinde takdîmi becerirler. Cambazdırlar!..
Hümanist geçinen tipler, hümanizmin ne olduğunu asla bilmezler ve kendilerine, bir de, “insancıl” derler!..Kültür târihine bakılınca görülür ki, hümanist, kendine tâbi olmayanı sevmez!..İnsânîliğin bambaşka bir şey olduğunun farkında ve idrâkinde bile değildirler!..
Kendilerini âlim sanan tipler!..Çoğu akademik çalışma yapıp ıskartaya çıkan tiplerdir...Hep, ünvanla konuşurlar, ünvanlarını konuştururlar...Ben, derler...Ben...Emekli olduktan sonra, ne yapacaklarını bile bilmezler!..”Facebook”tan bol bol yazışırla
Büyük san’atçı havasındaki tipler...Elbette ki, herkesin, san’attan ne anladığına ve san’at telâkkisine bağlı...Fakat...Toplum, ne yazık ki, şarkı söyleyenlere, film çevirenlere ve resim yapanlara san’atkâr diyor!..Toplum demeyeyim, san’attan anladığını sananlar da öyle!..Bir gece, bir barda bir- iki şarkı/türkü, bir yerlerde bir- iki figüranlık ve birkaç yağlıboya resim...İş tamam!..
Şâirlik, en dip meşgâle...San’atkârlıktan sayılmıyor!..Belki de, anlayanı en az san’at!..
Yazanları çok, kendisi yok bir san’at...Okuyanlarının çoğu ise, neyi okuduklarının pek de farkında değil!..Bu tipler, bir yerlerde uçuyorlar zannındalar da, zeminden ne kadar aşağıda bulunduklarının farkında bile değildirler!..
Ahmed Yesevî, Mevlâna, Yûnus Emre, Hacı Bektâş-i Velî taklidi/benzeri sözler söyleyip, o p(i)laj, bu sayfiye yeri, şu kayak merkezi dolaşıp har vurup harman savuran tipler...Keyifçi tipler!..
Bir de, “okuma seferberliği” adı altında alfabeyi söküp, kendilerini mûcid sanan tipler türedi!..Aslında, bu , onların kusuru değil!..Bu işi onların gözünde büyüten tipler de apayrı bir tip türü olarak türemiş vaziyette!!!
Maarifin vazifesi nedir ki, okuma-yazma öğrenmek için “seferberlik” kelimesini kullanıyorsun, a câhil!..Dünya, her ân yeni buluşlara imza atarken, bu tipler, kendi insanını böyle bir tavırla oyalıyor, belki de teselli ediyor!..Sâdece “Vah!!” diyorum, “Vah!..”
Vurdumduymaz-gamsız tipler var ki, bunlar tip-oğlu tiptirler...Tipik tiplerdir!..Kimselere hayırları dokunmaz ve dünya yansa umurlarında değildir...Başka?..
Kapitalist sosyalist tipler...Veya sosyalist kapitalist tipler...Kapitalist milliyetçi tipler...Veya milliyetçi kapitalist tipler...
Kapitalist dindar tipler..Veya dindar kapitalist tipler...
Kapitalist sosyal-demokrat tipler...Veya sosyal-demokrat kapitalist tipler...
Kapitalist hümanist tipler...Veya hümanist kapitalist tipler...
Kapitalist komünist tipler...Veya komünist kapitalist tipler!...
Fazla mı uzattım!?
Az kalsın unutacaktım, bir de, “nankör” ve “bonkör” tipler vardır!..
Nankör, Farsça’dır ve yapılan iyiliğin kıymetini idrâk etmeyen, bilmeyen tiplerin yaygın ve müşterek adıdır.
Bonkör ise, F(ı)ransızca (boncoeur)’dan Türkçe’mize giren bir kelime olup, iyi kalbli, yumuşak kalbli, ‘cömert’ tipler için kullanılır.
Bu ikisini birbirinden ayırıp, tercihimizi ikincisine teksif edip birleştiğimiz ân, inanınız ki, müspet yolda çok şeyimiz değişir...
Son söz olarak şunu diyeyim: ‘Her şeyi kendine dert edinen tiplerden’ asla olmayın!..Asla!..