İlmî, ahlâkî ve bediî değere sâhip eserler, hakîkatin aynası’dırlar. İnsan, böyle kitaplarla muhatap olunca, hem fikir ve hem de tavır olarak değişime uğrar. Daha olumlu şeyler düşünür ve daha olgun davranışlara bürünür. Bu sebepledir ki; türü ne olursa olsun, bu muhtevâdaki kitapları okumak, ister çocuk, ister genç ve ister yaşlı olsun, mutlaka gerekli ve çok faydalı bir faaliyettir.
Bu yazımda, Prof. Dr. Ramazan Ayvallı’nın “İki Cihan Güneşi Hazret-i Muhammed’in Hayâtı” adlı eserinden söz edeceğim.
Bu vesîleyle, önce, Prof. Dr. Ahmet Sevgi’nin “Şâirlerden Kitaba Dâir Beyitler” başlıklı yazısından bir nakil yapmak istiyorum.
Prof. Dr. Ahmet Sevgi diyor ki: “Kitap söz konusu edilir de kitap âşığı Ali Emîrî Efendi (ö.1924) atlanır mı?
“Âşıkân mâşûk-ı gûnâ-gûna rabt-ı kalb eder
Ehl-i aşkım ben de, mâşûk-ı güzînimdir kitâb.”
(Âşıklar müstesna güzellere gönül verirler. Ben de âşığım, maşuklarım da kitaplardır.)” (Bknz. Yeniçağ Gazetesi, 08 Nisan 2020, Sf. 13)
“İki Cihân Güneşi HAZRET-İ MUHAMMED’İN HAYÂTI”
Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında yazılmış çok sayıda eser mevcuttur. Bunlardan biri de, Prof. Dr. Ramazan Ayvallı tarafından, nezîh bir üslûpla anlatılan “İki Cihân Güneşi Hazret-i Muhammed’in Hayâtı” ismini taşımaktadır.
Yazar Prof. Dr. Ayvallı, eserine yazdığı Takdîm’de şöyle diyor:
“Ehl-i Sünnet âlimleri buyurmuşlardır ki: “Her Peygamber kendi zamanında, kendi mekânında, kendi kavminin hepsinden her bakımdan üstündür.
Muhammed aleyhisselâm ise, her zamanda, her memlekette, yâni dünyâ yaratıldığı günden, kıyâmet kopuncaya kadar, gelmiş ve gelecek bütün varlıkların her bakımdan en üstünüdür. Hiçbir kimse hiçbir bakımdan O’ndan üstün değildir...”
Allahü teâlâ, hiçbir şey yaratmadan önce, Muhammed aleyhisselâmın mübârek nûrunu yarattı. Kur’ân-ı Kerîm’de Peygamber Efendimiz’e hitâben: “Seni âlemlere rahmet olarak gönderdik” buyuruldu. Hadîs-i Kutsî’de de: “Sen olmasaydın, sen olmasaydın mahlûkâtı yaratmazdım” buyurulmuştur.
Îmânın asıl şartı, “Hubb-i fillah ve buğd-ı fillah” yâni Allahü teâlânın dostlarını sevmek, düşmanlarını sevmemektir. Bu olmadıkça hiçbir ibâdet kabûl olmamakta, sâhibinin yüzüne çarpılmaktadır. Bu sebeple “Âlemlerin Efendisi”ni sevmemiz farz olmuş ve O’nun mübârek muhabbetini kalbimize yerleştirmemiz ve güzel ahlâkı ile ahlâklanmamız emr edilmiştir.”
İlmî fakat sâde bir dille Peygamber Efendimiz’in hayâtını anlatan 496 sayfalık bu mükemmel eser, şu ana başlıklarla sunulmuştur:
“Peygamber Efendimizin Mübârek Nûru- Dünyâyı Teşrifleri (Doğumu)- Gençliği ve Evlenmesi- Bi’seti (Peygamberliği) ve Dâveti- Habeşistan’a Hicret- Mirâc- Medîne-i Münevvere Devri- Bedr Gazâsı- Uhud Gazâsı-Hendek Gazâsı- Hudeybiye Sulhnâmesi-Dâvet Mektupları-Hayber’in Fethi- Umret-Ül-Kazâ Seferi- Mûte Gazâsı- Mekke’nin Fethi-Huneyn Gazâsı- Tâif Seferi-Tebük Seferi- Vedâ Haccı-Vedâ Hutbesi-Vefâtı- Kabir hayatı- Hilye-i Seâdet- Üstünlükleri- Mûcizeleri- Ehl-i Beyt-Resûlullah Efendimiz’in Bâzı Zevâid Sünnetleri-İslâm Dîni- Hilye-i Saâdet (Şiir)- Kronoloji- Bibliyografya”.
Peygamber Efendimiz, bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Eğer dünyâyı istiyorsan, ilme sarıl. Sâdece âhireti istiyorsan, yine ilme sarıl. Eğer her ikisini de istiyorsan, yine ilme sarıl”.
Peygamber Efendimizin sözleri ve hareketleri, insanlık âlemi için yegâne numûne-i imtisâl’dir. Mes’eleye, bu gözle bakmak lâzımdır.
Eserden, sâdece, çok kısa bir bölümü paylaşmak istiyorum:
“(...) Medîne’ye aç, susuz, yalın ayak, üç günde geldi. Parmakları, taşların tahribatından param parça olmuştu. Velîd bin Velîd, kan revân içinde çok sevdiği Habîbullah’a kavuştu.
(Şevk-i haddin nârına her can ki yansa nûr olur
Aşk derdiyle harâb olan gönül ma’mûr olur.)
Bedr zaferi, müslümanları büyük bir sevince garketti. Müşrikler ise büyük bir üzüntü ve hüsrâna düşmüşlerdi. Habeşistan meliki Necâşî de Resûllullah efendimizin muzaffer olduğunu işitince, hemen ülkesindeki Eshâb-ı kirâmın yanına gidip; “Allahü teâlâya hamd olsun ki, Resûlünü Bedr’de muzaffer edip, zafer ihsân eyledi” diyerek müjde verdi. “ (Sf. 200)
Eserin, bu idrâk ve şuûrla okunmasından elde edilecek fayda elbette ki muazzam olacaktır. Allah, hepimize, O’nun şefaatine nâil olmayı nasip etsin!..