Her devirde/dönemde/çağda/asırda, önde yürüyen siyâset, sanat, ilim, fikir ve kültür adamları vardır ve bunlar, birer ışıldak gibi, yaşadıkları cemiyetin yolunu aydınlandırırlar.
Bu yolda, ferdî değil, umûmî arzu ve menfaatler istikametinde dur-durak bilmeden hedefe doğru yürürler.
Bunlar; şâirdirler, mîmârdırlar, romancıdırlar, inşâcı, bulucu, keşifçi, farklı sahaların ilim mensuplarıdırlar, muharrirdirler, müzisyen, hattat, ressam, münekkit veya estetikçidirler.
Hiç şüphesiz ki, Ahmet Kabaklı da, son dönem Türk fikir ve kültür adamlarımızın önde gelen şahsiyetlerinden biridir: Muallimdir, edebiyat tarihçisidir, gazetecidir, muharrirdir, yayıncıdır, hukukçudur..
“Şeyhü’l-muharrirîn AHMET KABAKLI Hayatı Fikirleri Eserleri”; Oğuz Çetinoğlu ve Ahmet Derindere tarafından hazırlanan 464 sayfalık değerli bir eserdir ve Kabaklı Hoca’nın kurucusu olup senelerce hizmet yaptığı Türk Edebiyatı Vakfı yayınları arasında neşredilmiştir.
Ahmet Kabaklı; alp-eren ruhlu bir fikir adamıdır. Vefâtından sonra, O’na ithâfen yazdığım “Ağla Yüreğim, Ağla” başlıklı on üç kıt’alık şiirimin ilk üç kıt’asında şu hislerimi paylaşmışım:
“Ağla yüreğim, ağla,
Dünya sevdâlarına.
Şu geçen yıllarına,
Ağla yüreğim, ağla!
***
Bir yıldız kaydı-göçtü;
İlm-irfân yaydı- göçtü.
Bir dolunaydı -göçtü;
Ağla yüreğim, ağla!
***
Çıkageldi Harput’dan;
Sesi, Dede Korkut’tan.
Duyuldu haber yurttan,
Ağla yüreğim, ağla!”
(Bknz. M. Halistin Kukul,Türk Edebiyatı Dergisi, Mayıs 2001. Sf. 13)
Eserin hazırlayıcılarından Oğuz Çetinoğlu, ÖNSÖZ’de şöyle diyor:
“İnsanlar, toprağa verildiğinde değil, isimleri anılmadığı zaman ölmüş olurlar. Hocamız; millî, mânevî ve insânî değerlerle zenginleştirilmiş muhteşem eserler verdiğinden, dünya durdukça yaşayacak, fâtihalarla anılacaktır. Kâşgarlı Mahmud, Yusuf Has Hâcib, Dede Korkud gibi…Zâten ona yakıştırılan isimlerden biri de “Dede Korkut’tur.
Vazgeçilemeyecek üç değer vardır: Millî değerler, mânevî değerler ve insânî değerler. Bu değerlerin sıralaması değiştirilebilir fakat hiçbirinden vazgeçilemez.
Millî değerler: Vatanımız, bayrağımız, târihimiz, dilimiz, kültürümüz, destan ve efsânelerimiz, masallarımız, kahramanlarımızdır. Kahramanlarımız sâdece savaşlara katılan her rütbede veya rütbesiz askerlerimiz değildir. İnsanlarımızı cehâletten, fakirlikten, inançsızlıktan ve ümitsizlikten koruyan ve kurtaran herkes bizim kahramanımızdır.” (Bknz. Sf. 15)
Bu da şu demektir ki, Ahmet Kabaklı, millî fikir “kahramanlarımızdan biri”dir.
Şüphesiz ki, “cehâlet”, her kötülüğün başıdır. Bu sebeple; Kabaklı Hoca’nın yaptığı hizmet, sâdece muharrirlik değil, aynı zamanda asıl mesleği olan muallimlik’ti. O; ömrü boyunca, ‘muallim’ olarak yaşadı.
Vefâtının onuncu yılı münasebetiyle yayınladığım “Bir Kültür Adamı Ahmet Kabaklı” başlıklı makalemde şunları söylemişim:
“Cumhuriyet’in ilânından bir yıl sonra, 1924 yılında doğan Kabaklı Hoca, bütün ömrünü, Türk dilinin, Türk edebiyatının ve Türk kültürünün gelişmesi, güzelleşmesi ve dallanıp budaklanarak geleceğe gür bir şekilde intikal etmesi için harcamış hakîkî bir ‘kültür adamı’dır.
Kabaklı Hoca; yetmiş yedi senelik hayatının her ânını, Türklüğün şahlanması uğruna değerlendirmiş ve nihâyet bu hizmetlerinden dolayı kendisine 1996’da “Şeyh’ül-Muharrirîn” beratı verilmiştir.
O; Türkçe’yi ve Türk edebiyatını gençlerimize sevdiren adamdır. O; Türkçe’nin, dünyanın birkaç imparatorluk dilinden biri olduğunun şuurunda olarak, onu, geliştirmeyi hedef alan bir Türkçe sevdâlısıdır.
O; yazı ve konferanslarıyla, Türklüğe hasım olan bütün emperyalist cereyanlarla mücâdeleyi mukaddes bilen bir dâvâ adamıdır. “( Bknz. M. Halistin Kukul, Çıngı Dergisi, Mart-Nisan 2011)
“Şeyhü’l-muharrirîn AHMET KABAKLI”, oldukça geniş muhtevâlı bir eserdir.
Önsöz’den sonra; Hayatı, Ruh Dünyası, Şahsiyeti, Mücâdele Hayatı, Gazete Yazarlığı, Sığınakları-Kaynakları ve Yazı Hayatından…başlıklarının ardından, eser, şu ana başlıklardan meydana gelmektedir:
1-Eserleri, 2-Hakkında Yazılanlar, 3-Ahmet Kabaklı Hakkında Hazırlanan Tezlerde Özetler ve Kitaplar, 4-Ahmet Kabaklı Hakkında Yazılan Kitaplar, 5-Röportajlar, 6-Ahmet Kabaklı’nın Makalelerinden Seçmeler, 7-Ahmet Kabaklı’nın Şiirlerinden Örnekler, 8-Şeyhü’l-Muharrirîn Töreni.
Eserde imzası bulunan bâzı ilim ve fikir adamlarının isimlerini sunmayı da, eserin muhtevasını ifade bakımından önemli buluyorum:
“Prof. Dr. Ayhan Songar, Abdullah Satoğlu, Altan Deliorman, Ayla Ağabegüm, Bedrettin Keleştimur, Belkıs İbrahimhakkıoğlu, Prof. Abdülkadir Donuk, Prof. Dr. Birol Emil, Mehmet Nuri Yardım, Yavuz Bülent Bakiler, Prof. Dr. Sadık Kemal Tural, Feyzi Halıcı, Fırat Kızıltuğ, Ozan Arif, Ahmet Derindere, Dr. Cezmi Bayram, Prof. Dr. M. Mehdi Ergüzel, Dr. Sakin Öner, Serhat Kabaklı, Prof. Dr. Mustafa Erkal, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Hasan Celal Güzel, Dr. Enver Ören, Prof. Dr. Sabahattin Zâim, Prof. Dr. Oktay Aslanapa…”
Kabaklı Hoca, gençlik çağlarından itibaren, millî hassasiyetlerimizi ortaya koyan bir tefekkür adamıdır. Muhakkaktır ki, bu hassasiyetlerimizin başında da güzel Türkçe’miz gelmektedir. Hareket Dergisi’nin Kasım 1948 târihli nüshasında yayınlanan “Dil Mâtemi” başlıklı makalesinde şöyle demektedir:
“On beş senenin şu kadar ayı içinde bu kadar baylar n’işlediler?.Dilimizin bütün Türk lehçe ve şiveleriyle kıyaslanmış bir lügati mi hazırlandı? Anadolu şivesinin olsun Şemseddin Sâmi’ninkine baskın çıkan bir kamusu yapıldı mı? Mukâyeseli gramerden, mufassal gramerden geçtik; şöyle ortaya mektep çocuğunu doyuracak dil bilgisi nerede? Felsefî ıstılahlarımız, ilmî terimlerimiz var mıdır? Asıl mesele; Türkçenin bir imlâsı var mıdır? Bu hususta, başı sıkışan bir muallim meseleyi hangi kitaptan halleder? Bir dil münâkaşasında iki tarafın arasını hangi makam, hangi kitap bulur?” (Sf. 384)
Kabaklı Hoca’nın yetmiş beş sene önce sorduğu soruları, bugün için aynen soruyor, böyle bir eseri hazırlayan Oğuz Çetinoğlu ve Ahmet Derindere’yi tebrik ediyor, Şeyhü’l-muharrirîn Ahmet Kabaklı hocamızı rahmetle anıyorum!..