14 Mart 2019 Perşembe günü, OMÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Prof. Dr. Fevzi Köksal Konferans Salonu’nda, “Edebiyatta Nitelik ve Edebiyat Dergileri” konulu bir sohbete, dinleyici olarak katıldım.
Uzun zamandır, böyle toplantılara hasrettim. Çünkü; sık sık şâhit olduğum, “yaptım, ettim, yazdım, yayınladım, ben bilirim, okudum,...” denilerek ‘ahkâm kesilen’ şiir, hikâye, roman veya piyes hakkında “düşünmek-muhakeme etmek” ve bilhassa geniş genç kitlelere hitap eden bir toplantıya tesâdüf etmek/etmem çok imkânsız bir şeydi. Bu, bugün, oldu!..Memnûn muyum? Memnûnum!..Bahtiyar mıyım? Elbette ki, bahtiyarım!..
Toplantıya, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bekir Batı, Prof. Dr. Yavuz Bayram, Doç. Dr. Şeyma Büyükkavas Kuran, Dr. Bekir Şakir Konyalı, Dr. Mediha Mangır, Dr. Semih Yeşildağ, Öğ. Görevlisi Alper Kılıçoğlu, Edebice Dergisi Yazı İşleri Müdürü Sabit Bayar ve çok sayıda üniversite öğrencisi katıldı.
Oturumu, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahin Köktürk yönetti. Konuşmacılar ise, Edebice Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yaşar Vural ve Yayın Kurulu Üyeleri Numan Altuğ Öksüz ile Mustafa Tuğrul Çolak’tı.
Prof. Dr. Şahin Köktürk, yaptığı kısa ve özlü konuşmasında, derginin ne mânaya geldiğini ve Türk dergiciliğinin geçirdiği safhaları anlatarak, Samsun’da hattâ Samsun’un Bafra ilçesinde bir “edebî dergi” çıkarmanın zorluğu kadar, bundaki başarıya da dikkat çekti.
Edebice Dergisi’nin çıkarılmasında en büyük yükü taşıyan Genel Yayın Yönetmeni Yaşar Vural ise, Edebice’yi çıkarmak için on seneyi aşan bir zamandan beri düşündüğünü, bunun için, nicelikten/kemiyetten ziyâde, “niteliğin/kalitenin/keyfiyetin” önemli olduğunda karar kıldığını, bir edebıyat dergisini çıkarmanın hatır-gönül işi olmadığını ve bu bakımdan, geçmişi/an’aneyi/mâzîyi kucaklayarak geleceğe ulaşabilen bir değer olarak böyle bir dergiyi hedeflediklerini ve bu mânâda da, “edebiyat dergileri, edebiyatımızın er meydanı” olduğunu söyledi.
Bugünün târihi îtibâriyle 3. yılını bitirmek üzere bulunduğunu ve 17. sayıyı ikmâl ettiğini belirten Yaşar Vural, her türlü zorluğa rağmen, yola devamda kararlı duruşunu gösterdi.
Yayın Kurulu Üyelerinde Numan Altuğ Öksüz, Türk hikâyeciliği ve Mustafa Tuğrul Çolak da Türk şiiri hakkındaki görüşlerini naklederek, her ikisi de, “edebiyatta nitelik” üzerinde durdu.
Dikkatimi çeken husus şudur ki; Türk dergiciliği, Devlet’ten kısmî yardım görmektedir. Bu yardım, maalesef, yeterli ol(a)mamakta ve maalesef, “niteliği/kaliteyi/ keyfiyeti” geliştiriciğin itici gücü hâline getirememektedir.
Elli seneye yakın zamandan beri yazmış bulunduğum Hisar, Türk Edebiyatı, Çağrı ve Erciyes Dergileri’nden biliyorum ki, Devlet desteği, o zamanlarda da, bugünkü gibi ihtiyaca cevap verici değildi.
Bugün; hiçbir dergi, bırakınız yazarına telif ödemeyi, kendini tanıtabilecek imkânlara bile sahip olamamaktadır. Türkiye gibi, okuma oranı, dünyada, en düşük seviyelerde bulunan bir ülkedeki dergi okur/abone oranı da, hâliyle, genel okuma oranından da düşük olacaktır.
Maarif bakanlığı, kültür bakanlığı ve üniversite mes’ul ve selâhiyetlileri, bu mes’eleye el atmalı, bu sese kulak vermelidirler.
Rahmetli Mehmet Çınarlı’dan kaç sefer dinlemişimdir: “Kültür Bakanlığı yetkilileri, bizi, abone yapıyor ammâ, dergileri, birkaç sokak ötesinde bulunan Hisar yazıhânesinden kendilerine postayla göndermemizi istiyor. Bedelini de postayla havale ediyor. Sonuçta; Bakanlığın verdiği para, posta parası oluyor” demişti.
Benzer sözleri, Erciyes Dergisi’ni neşreden merhûm Nevzat Türkten’den de dinlemiştim.
Bugün, yüz yıllı aşan bir zamandır yayınlanan bir Türk Yurdu Dergisi’nden bahsedebiliyorsak, yüz yıllı aşan Türk fikir, kültür ve san’at târihinden de bahsediyoruz, demektir. Bir millî idrâkten, bir millî tavır alıştan, bir millî tavır ortaya koyuştan da bahsedebiliyoruz, demektir.
Diğer dergilerimiz de öyle!..Herbiri, bir dönemin aynası, hâfızası ve bilgi hazînesidir.
Peyami Safa, 1938 yılında, Cumhuriyet’te yazdığı bir makalesinde şöyle der: “Mükemmeliyet iştiyakının vesikası, eserdir”.
Sözün özü; ben, Edebice’nin temsilcilerinde, bu “iştiyakı” fazlasıyla görüyorum ve yolunuz açık olsun diyorum.