Her geçen gün kaynak kitaplardan uzaklaştırılıyoruz.
Taklit ve özünden uzak kitaplar çoğalıyor.
Dolayısıyla ciddi bir kitap ve yazar kirliliği ile karşı karşıyayız.
Batı’da kitap okumayanlar ikinci sınıf insan gözüyle görülüyor.
Bir ülkenin medyası magazin haberlerine ayırdığı yer ve zamanı eğitim ve kitap haberlerine ayıramıyorsa o medyanın samimiyetinden ve ülkenin geleceğinden kuşku duyarım.
Yayın ajanslarına futbolcu gibi transfer edilen, dizi oyuncusu gibi kontrat imzalayan kişilerden yazar çıkmaz.
Bu tüccar mantığıyla kitap değil artist yazar doğar.
Zira kimin ekmeği yiyorlarsa onun şarkısını söylemek zorundadırlar.
Paranın esiri olan sanat, sanat olmaktan çıkar.
Bir toplumda avamın kullandığı üslup ile yazarın üslubu birbirine eşit ise yazarın o topluma kazandıracağı bir şey yoktur.
Batılılar bizim ilim adamlarımızın eserlerini intihal etmek suretiyle bugünlere geldiler.
Biz sefere giderken bile yanlarında katırlar üzerinde kitap götüren bir milletin torunlarıyız.
Tarihte şair ve yazar olmayan devlet adamlarımız pek azdır.
İlim adamları ve mütefekkirlerimize karşı saygıda kusur etmemeye çalışan bir gelenekten geliyoruz.
Bizim kitaplara karşı gösterdiğimiz sevgiyi yeryüzünde bir başka millet duymamıştır.
Batı’nın en ileri üniversitelerinde onlarca yıl bizim ilim adamlarımızın eserleri okutulmuştur.
Batı bugünkü geldiği noktayı onlara borçludur.
Düşman bir ülkeyi işgal ettiği zaman ilk önce kütüphanelerini basıp kitaplarını yakmıştır.
Çünkü kitaplar ve kütüphaneler milletlerin hafızalarıdır.
Maksatları o hafızayı yok etmektir.
İnsan ölür yerine bir başkası doğar.
Kitap yakılır ve yenisi yazılmazsa yerine bir başkası doğmaz.
Kitaba kötülük yapan yalnızca o millete değil kıyamete kadar gelecek olan insanlara düşmanlık yapmış olur.
Emperyalist ve işgalci anlayış bizim kitaba olan bağlılığımızı bildikleri için içimizden kitap sevgisini yok etmeye çalışıyorlar.
Bir zamanlar evlerimizin en güzel köşesinde yer alan ve dededen toruna miras kalan kitaplar ve kitaplıklar yok edildi. Gereksiz hale getirildi.
Zamanı hoyratça kullanan bir toplum haline dönüştürülmek isteniyoruz.
İnsanlarımız daha çok kahve şimdilerde ise ‘cafe’ dediğimiz yerlere alıştırıldı.
En uzun süreyle televizyon izleme noktasında dünyada 1. sıradayız.
Şimdi de internet alışkanlığı yaygınlık kazandırıldı.
Bütün bunlar sıradan elde edilen alışkanlıklar değil, yönlendirmeleridir.
Kitapsız medeniyetin olamayacağına inandıkları için kütüphaneleri şehir merkezinin en önemli noktasına inşa ediyorlar.
Kitap yazanlara karşı teşvikler geliştiriyorlar. Yazarlara kendilerini yetiştirme imkânı veriyorlar.
Bu arada yazarın da tarifini yapmak gerekiyor. Yazar insanlık değerlerine sahip çıkan, insanlığı bir adım daha ileriye götürebilme gayretini gözeten ve bunun çilesini çeken kişidir.
Kalemini milletinin aleyhine kullanan, değerlerini hiçe sayan ve rencide eden kişiden yazar değil ihanet adamı olur.
Her çiçeğe gül deyip geçerseniz gülün hakkını gasp etmiş olursunuz. Ancak bir gerçeği de ifade ve iade etmek lazım.
Ülkemizde yazar olmak olabilmek yazar olarak kalabilmek ip üzerinde yaşamak kadar zordur.
Kitap okumayan toplumlar bir süre sonra birbirlerinin canlarına okumaya başladığı unutulmamalıdır.