Türkiye bir seçim daha geçirdi ve sonuç ortada; AKP, CHP, MHP ve HDP sıralaması mecliste yerini alacak. Resmi olmayan sonuçlara göre 2011 seçimleri ile kıyaslarsak artı ve eksiler şöyle oluşmakta; AKP - %9, CHP -%1, MHP +%3, HDP +%7. Çok basit bir hesaplama ile oyların nasıl ve hangi yönlerde geçişler yaptığı ulu orta görülmektedir. Fazla detaylara girmeden Devlet’in ve Millet´in kırmızı çizgilerinin çiğnenmesi, Türk insanının maneviyatıyla adeta dalga geçilmesi ve istismar edilmesi, kibir ile insana bakılması, adaletsizliğin yükselmesi ve mağduriyetlerin son bulması ile seçimin neticesi böylece alınmıştır. Şeref ve haysiyetin ayaklar altına alınması tabloya gerektiği gibi yansımış da diyebiliriz. Bir gerçek daha vardır ki iftira gibi insanlık dışı saldırmalar ve Devlet imkanlarını da sonuna kadar kullanmak bir yere kadarmış.
Seçim yapıldı ve bitti. Ne olur, nasıl bir hükümet karşımıza çıkar bekleyip göreceğiz. HDP’ye gelince yine de söz etmek lazım; meclise bu denli girmelerine Oslo ve Dolmabahçe görüşmeleri, akil adamlar gibi ihanete çanak tutanlar, İmralı ile görüşmeler ve daha nice bilinmeyenler zaten bunun altyapısını oluşturuyordu. Oy geçişlerinin basit bir hesabıda zaten bunu doğruluyor. Fakat unutmamak lazım ki HDP’nin bu oyları geçicidir, maalesef milli konularda zayıf olanların bir kısmı bunlara bilinçli olarak bir kereye mahsus oy vermişlerdir ve Türk milletine ihanet etmişlerdir.
***
Şimdi gelelim bundan sonrasına. Hükümet konusunda bir hayli varsayımlar mevcut ve ne tarafa gideceğini biraz daha sabredip göreceğiz. Belki de erken seçim olacak, şimdilik kestirmek zor.
Seçimlere giderken bizlerde çalışma yaptık elbette, daha doğrusu yapmaya çalıştık. Anlaşılan o ki yeterli değilmiş, ya eksik kaldık ya da beceremedik. Maneviyatımıza halel gelmesin diye koşturduk ve elimiz ecdat yadigarından başkasına gitmedi, gidemezdi de zaten. Verilen her mücadelenin hedefi zafer olsa da, önemli olan her sonuçta vicdanen rahat olabilmektir. Bu da ancak imani hareket ile mümkündür; hamd olsun.
Dedik ya; nerede eksik kaldık ya da neyi beceremedik? İşte bu soruyu kendimize iyi sormamız lazım. Öyle basite kaçıpta başkalarını hedef göstermeden, soruyu “BEN” ile başlatarak işe koyulmalı. “BEN” beni sorgulamaz ve gereken düzenlemeye geçmezsem başkasından birşeyler beklemek hem ayıp hem de vicdansızlık olur. Erken bir seçim olmasa dahi gelecekte seçim sandıkları tekrar kurulacaktır.
Acemiliğimiz elbette oldu, imkanlar elbette kıttı ama her şeyde olduğu gibi bu konuda da gelişime açık olmamız gerekir. Ona buna sataşmadan, hataları ya da eksiklikleri başkalarında aramadan şimdiden çalışmaya hazır olmaya geçmek gerek. Atılan iftiraları ve oynanan oyunları iyi tahlil etmek gerek. Etrafı nasıl kucaklayabildim diye sorular sormak gerek. Unutulmamalıdır ki hiç kimse kusursuz değildir. Konjonktürel ortam da bu sorgulamada iyi tahlil edilirse işte o zaman başarıyı gelecekte kucaklamak daha kolay olacaktır. Bir yola çıkmış isek ya hakkını vermeliyiz ya da bu diyarı terk etmeliyiz.
Hedefe yönlenmişken başarı hiçbir zaman sınırsız olamaz, bu sebepten her daim özeleştiri yaparak “BEN” işin neresindeyim diyerek başlanılmalı. “BEN”düzeldikten sonra, ki gelişim şarttır bunda, inanın gerisi o “BEN’i” takip edecektir.
Murat Gedik, 9 Haziran 2015
E-posta: muratgedik@muratgedik.nl
Not. Bu arada Hollanda’da yaşadığımızı da unutmayalım