'Türk Töresi laf ebeliğini kabullenmez; takdir Türk milletinindir! Her şeyde ölçümüz TÖRE'dir. Asil milletimizin geleceği aydınlık olsun.' Bu sözleri 1 Kasım Türkiye genel seçimleri sonucu sanal alemde paylaşmış olup insanımız tercihini yapmıştır, yapacak bir şey yok, istişaremizi yapıp kalınan yerden çalışmaya devam mesajı olarak vermeye çalışmıştım. Gelin görelim ki birileri zafer sarhoşluğuna kapılmışken bu sarhoşluk esnasında bile Milliyetçi – Ülkücü Hareket üzerine saldırılarına devam etmeye ve adeta yön vermeye kalkışmıştır.
Basit insanlar, çıkar peşinde olanlar, cahiliye devrine adeta özlem ile bakanlar her zaman başkalarının söylediklerine kanıp adeta onlara yalakalık yapmakta yarışa girerler. Bu tanımlamaya da başka işleri yokmuş gibi tek gayeleri Türk Milliyetçilerinin içine fitne ve fesat sokmak isteyenlerdir. Kendilerini öyle dev aynalarında görürlerki sanki onların dışında Milliyetçi – Ülkücü Hareket’i düşünenler yoktur. Oysa bu tiplemeler ilk olarak Başbuğ Alparslan Türkeş’e ihaneti göstermişler, onu yarı yolda bırakmışlar ve aradan yaklaşık 30 yıl geçmesine rağmen halen Milliyetçi – Ülkücü Hareket ile uğraşırlar. Ülkücü davaya her zaman yük olmuş bu zevatlar utanmadan adeta sokak karılarının çıkar karşılığı yapmış oldukları iş gibi piyasaya çıkarlar. Ve sözde Tük milliyetçileri ve sözde ülkücüler bunlar. Oysa biz fikrimizde her zaman savunuruz “Bir Türk milliyetçisi TÜRK olan hiçbir şeye mesafe koyamaz, küsemez ve onsuz asla yapamaz. İnsanoğluna tapmaz ve midesi için Türklük davasını satmaz.” diye. Bu tipler ise Türklüğün tanımını bile yeni ağa babaları sayesinde tanımlarlar. Gün olur Türklüğü ayaklar altına alırlar, gün olur Türkçülükten bahsederler.
***
Büyük fikir adamı Altan Deliorman ne güzel söylemiş: “Ülkü ulaşılması büyük çaba isteyen, uğrunda her türlü fedakarlığa katlanılan bir inanış ve bir emeldir. Ülkü bir millete ait ise ona "milli ülkü" denilmektedir.” Evet, tanım budur işte. Ülkümüz millidir ve gereken her türlü fedakarlığa katlanılmaya devam edilecektir. Birileri saldırsa da, birileri fitne ile surda gedik açmaya çalışsa da samimi dava adamları her daim bu tür alçakça yaklaşımları püskürteceklerdir.
***
Kendilerini, başkaları (gayri milli unsurlar) tasarladığı için, sözum ona ahmaklar Ülkücüleri de tasarlamaya çalışıyorlar. Hatta o kadar ileri gidiyorlar ki Hareket’in Liderini bile onlar görevden almaya ve atamaya çalışıyorlar. Ve maşaları, oyuncakları da sözüm ona eski ülkücüler. Şu ufacık Hollanda’da bile bu tiplemelere rast gelebiliyorsunuz. Türk milliyetçileri olarak 1 Kasım seçimlerinin bir neticesi de “imandan dolayı değil de, mideden dolayı” ülkücü görünenlerin daha net bir biçimde ortaya çıkmalarıdır. Oy tercihini başka yönde yapmalarına rağmen halen ülkücüler aleyhine yorum yapanlar mevcut. Terör örgütü tekrar barajı aşmış umurlarında değil, ülkenin bir kısmında hakimiyet çoktan gitmiş önemli değil ama Ülkücüler her daim bunlar için tehdit. Hele o eli öpülesi büyüklerimizin çoluk çocukların rızıkları ile Avrupalara gelenlere sahip çıkılan satılmışları görünce insan gerçekten kahroluyor. “Adam kalkmış burdan, yani Avrupadan Ülkücü Hareket’i eleştiriyor. “Ulan sümüklü yırtık çorapla buraya geldiğinde Ülkücülerin HELAL olan sadakalarıyla yırtıklarını örttün, bunun hatırına bari sus!” diyesi geliyor, geliyor ama, yapılan iyilikler yüze vurulmamalı diyerek Ülkücü Ahlak engel oluyor.” İşte bu AHLAK değil mi zaman zaman bazen bizlere engel olan.
***
Ülkücü gelenek aileyi kutsal saydığı için aile içi konuları dışarı yansıtmaz, aile içinde olup bitenleri iffetten sayıp kendi içinde tutar. Dışarıda olduğu halde adeta perde açığından bir şeyler kapmak isteyenlere fırsat da tanımaz. TÖRE'de iffete uzatılan dilin ve elin akıbeti bellidir. Herhalde bu konuda da geride kaldık gibi, bazen şöyle geçmişe bakıp ilham alınmalıdır, tabi her şey demokrasi çerçevesinde. Ülkücü Hareket’in değil Liderini, en alt kademedeki şahsını bile mideden bir yerlere bağlı olanlar tasarlayamazlar. Varsa da yoksa da tek tasarım mekanizması Ülkücü İradedir.
Taş olduğu yerde ağırdır ve herkes kendi eksiklerini gidermek için gereken istişaresini yapıp ileri doğru adımlarını atacaktır. Bu adımlar arasında mideden başka yerlere bağlı olupta bu davanın üzerinde adeta kara bulut gibi durmak isteyenler gereken tepkiyi alıp yerlerini güneşe bırakacaklardır. Ülkücü Dünya görüşü, milli olan her şeyi içinde barındırır; ecnebi kökenli fikirleri, her türlü cemaat yapılanmalarını, maneviyata ters olan hiçbir akımı içinde barındırmaz ve bunlara da pan zehir olma özelliğini korumaya devam edecektir.
Bu sözler de dostlara: “Ülkücü dünya görüşü akla çok önem verir, bazı dostlar algı operasyonlarına gelip sazan balığı gibi her şeye atlamamalılar, zaman her şeyin ilacıdır.”
E-posta: muratgedik@muratgedik.nl