Başbakanımız sayın Davutoğlu Dortmund’da Avrupa Türklüğüne seslenerek seçim için çalışmalarına devam etmiş oldu.
Müjdeler verdi başbakan, keşke vermeseydi diyorum. Çünkü bunların içinde öyle müjdeler (?) vardı ki adeta dalga geçer gibiydi. Ve bu müjdeler “Gurbetçilere 10 müjde” diye salondakilere okunmuş ve ne ilginçtir ki katılımcılar tarafından alkışlanmıştır. Sanki insanımız alkış moduna alınmış ve otomatikman alkışa geçmektedir.
***
10 müjdeden sadece iki tanesi:
*Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız için dövizli askerlik bedelini ya da harcını 6 bin avrodan bin avroya indiriyoruz
*Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız için 217 avro olan pasaport harçlarını 100 avroya indiriyoruz.
Şimdi sormazlar mı adama:
*Askerliği önce 10 bin avroya çıkarıp, ondan sonra sanki indirim yapmış gibi 6 bin avroya indiren kim? Unutmadık binlerce gencimizin konsolosluk kapılarına yığılıp eski paradan faydalanabilmek için el aleme rezil olduğumuz günleri!
*Pasaport harçlarını 217 avroya çıkaran kim? Hatta yanılmıyorsam harçlar daha yüksek olacaktı ama yargıdan geri dönmüştü. Dünya’nın en pahalı pasaportunu bizlere layık gören bu hükümet değil mi?
Aynı zamanda çok ilginçtir ki bu konuları ve bazı diğer müjdeleri Oberhausen’de “Bizimle Yürü Avrupa Türklüğü” diyen Devlet Bahçeli´de gündeme getirmişti. Şimdi Devlet Bey’in partisinin seçim beyannamesini neden en son açıklayan parti başkanı olduğunu daha da iyi idrak etmekteyim.
Başbakanımız bu iki konuyu işleyerek adeta Avrupa Türklüğü ile dalga geçmiştir. Hem neden Avrupa Türklüğüne indirimler seçim sonrası diyor ki; yukarıda bahsedilen miktarlar şimdiden indirilemez mi?
***
Başbakanımızın hayal kırıklığına uğrattığı konulara gelince, sadece bir kaç tanesi:
*Senelerce helal paralarını kapan holdingler konusuna neden hiç girmemiştir? Holdingzedelere el uzatacağız, onların sorunlarını çözeceğiz diye neden bir yaklaşıma girmemiştir?
*İzin sezonlarında gümrük kapılarında rezillik çeken yüzbinlerce insanın çilesi konusunda neden bir çözüm sözü vermemiştir?
*Ermeni sorunu konusunda neden yüzeysel bir konuşma yapıp gereken ihtarı Avrupa yöneticilerine yapmamıştır?
*Birlik olun, özellikle camilerde tutmuş olduğunuz safları daha da sıklaştırın ve Diyanet/DİTİB gibi ortak yerlere siyaseti sokmayınız diye neden söz etmemiştir?
***
Olmadı sayın başbakanım, inanın olmadı. Adeta bizimle dalga geçtiniz. Hele bir sözünüz vardı ki, çok doğruydu ama sizin söylemeniz biraz tuhaftı. O sözünüz: “Teröre karşı olduğu gibi İslam karşıtlığına ve Türk karşıtlığına karşı da dimdik dururuz.”
Şimdi bir Avrupa Türk’ü olarakta ben size soruyorum: “Teröre ve özellikle Türk düşmanlığına karşı Türkiye’de ne önlemler alıyorsunuz? Hak din İslam adına sözde hareket edenlerin yaptıkları bunca rezilliğe karşı (rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık, israf, zina gibi) ne önlemler alıyorsunuz?”
Bırakın vatandaşlığı, bir Türk olarak benim de bu soruları sorma hakkım olsun artık.
***
Bir dönemler döviz tavuğu idik, şimdi oy tavuğu yerine konmak istenen Avrupa Türk’üne elbette yukarıda verilen boş müjdeler sadece bir kaç örnektir. Halen bizlere gurbetçi gözüyle bakıldığı başbakanımız tarafından maalesef teyid edilmiştir ki işte asıl yanlışlık burada yatmaktadır.
Bu arada başbakanımızın yapmış olduğu konuşma 3 Mayıs tarihinde idi, yani Atsız beyin “Milli Şuurun Ayaklanması” diye adlandırdığı gün. Baktım şöyle salonda çekilen resimlere de bazı fırıldaklar gözüme çarptı, hele biri vardı ki en önde oturan; ah be Atsız Bey ne güzel demiştin ta 1946’larda: “Bu gün yollanıyorken bir gurbete yeniden, Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize. Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden...............”
Bu vesileyle de Türk Varlığı’nın geçmiş 3 Mayıs’ı kut olsun.