Şiir kitapları, hikâye kitapları, romanlar, piyesler, denemeler ve her türlü fikir yazılarını ihtivâ eden eserler, insanoğlunun, bu dünyâda, geride kalanlara bırakacağı en önemli mirastır. Bu bakımdan; bir eser, günlük, geçici, sathî, havâî ve oyalayıcı şeyleri değil; hakîkati, güzel ahlâkı, bediîyatı, adâleti, vatan, bayrak, millet, insan sevgisini ve Hakk aşkını teminde gayret gösteriyorsa, o eser, işte o zaman, halk nezdinde kıymete lâyık bir ‘miras’ olur.
Elbette ki, bunda, doğruluk ve güzellik yegâne gaye ve hedef olmalıdır.
Bu yazımda, can Azerbaycan’ın iki can dostum -biri rahmetli- olan iki şâirinin birer kitabından söz edeceğim. Sâdece söz... Çünkü, her ikisinin de şiirlerini okumaya doymak mümkün değildir.
Bu vesîleyle; Bahtiyar Vahabzâde’ye Allahü teâlâdan rahmet, Mehmet İsmail Bey’e de sağlık ve âfiyetler diliyorum.
“GÜN VAR BİN AYA DEĞER”
Şâir, tiyatro yazarı ve aynı zamanda, öğretim üyesi Prof. Dr. Bahtiyar Vahabzâde’nin “Gün Var Bin Aya Değer” adlı şiir kitabı, O’nun şiir kitaplarından sâdece biridir.
Bahtiyar Vahabzâde; Kızıl komünist rejimin en azgın zamanlarında, 1925 yılında, Azerbaycan’ın Şeki şehrinde doğmuş ve hayatını komünist idâreyle mücâdeleyle geçirmiştir. Ayrıca; Türk dilinin korunması ve gelişmesi için vargücüyle gayret göstermiş, Türk Dünyâsı’nın önde gelen şâirlerindendir.
“Allah” demenin yasak olduğu Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağılmadan önce, 1977 yılında İstanbul’a bir ziyârette bulunan Vahabzâde, bir sabah ezânıyla uyanır ve hayranlıkla dinlediği ezân sesi, O’nun, “Allahü Ekber” şiirini yazmasına vesîle teşkil eder. Altı kıt’alık bu hârika şiirinden bir bölüm nakletmek istiyorum:
“Allah’a yücelen ulu bir yolun
İlkin pillesidir Allahü Ekber
Hakk’ı dananların yüzüne değmiş
Hakk’ın sillesidir Allahü Ekber
Göklerin nidası yücelip yerden
Daim halas eder hayırı şerden
Kudret-i Kâmil’in minarelerden
Gelen neğmesidir Allahü Ekber
(...) O’dur eğriliğe düzün hamlesi,
Rahmin ilk nidası, âhir cümlesi.
Allah’ın sesidir vicdanın sesi,
Vicdanın sesidir, Allahü Ekber.”
(Pille=Basamak; Danmak=İnkâr etmek)
“BU KAN YERDE KALAN DEĞİL”
Uzun zamandan beri, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapan Prof. Dr. Mehmet İsmail’in şiir kitabıdır. 1939 yılında Kuzey Azerbaycan’ın Tovuz ilçesine bağlı Esrik köyünde doğan Mehmet İsmail, aynı zamanda, Rus tanklarının Azerbaycan’a girip ortalığı kan gölüne çevirdiği zamanlarda vatan müdafasına öncülük edenlerden biridir.
Tıpkı Bahtiyar Vahabzâde ve Azerbaycan’ın pek çok şâiri gibi, Mehmet İsmail’de de ‘vatan’ apayrı bir mevkidedir. “Bu Gan Yerde Galan Deyil” (Yâni; Dökülen kan karşılıksız kalmayacak) adlı acıklı ve duygulu şiirinden bir bölüm nakletmeke iktifâ edeceğim:
“Azadlık umurdun, bu sen, bu meydan,
İlâhî dilinde inleyir kaman.
Ne deyir golları bağlanan imkân:
Gan, gan, gan.
Ne evez edecek ölen kesleri,
Deymemiş biçtiler ter hevesleri.
Layla evezi mi gülle sesleri?
Ne deyir daş elin yazdığı ferman,
Torpağa gömülen neçe gehreman,
Ölüm seherine o sökülen dan,
Gan, gan, gan.
(...)Sebebi ne oldu tökülen ganın,
Niye yurdun adı Garabağ oldu?!
Garabağ...Garabağ...Azerbaycan’ın
Yaralı köksünde gara bağ oldu...”
(Ne evez edecek=Karşılayacak; Kesleri=Kimseleri;Deymemeiş=Olgunlaşmamış; Ter=Tâzı; Layla=Ninni; Neçe=Kaç)