Ülkücü Hareket esasta, tecrübe ve ihlas sahibi bir yapıya sahiptir. Sahibi olduğu yapının büyüklüğünün farkında bile değildir. Tadilat ve hafriyat nedeniyle bu yapı bir eser olmaktan çıkartılmak istenmektedir. Miras bırakılan bu eser, usta olmayan ellerde tanımsız ve anlamsız bir yığın haline getirilmektedir. ”Çakma ustalar” kendilerine göre çırak ve kalfalarla yeni bir bina meydana getirme sevdası içindedirler.
Büyüyen ve hâkim hale gelmesi beklenen her hareketin düşmanları da büyük ve güçlü olur. Tarihten bu yana tecrübelerle sabittir ki, büyüyen-güçlenen ve hâkim halde olanlar, bir süre sonra rehavete kapılarak düşmanların sinsi çalışmalarını, yıkma planlarını göremeyecek kadar kör hale gelirler. Her hareket, ne kadar güçlü olursa olsun rehavet ve körlük durumuna düştüğünde oyun ve tuzaklara kapılmaması bir mucizedir.. Önemli olan tecrübelerle sabit olan körlük ve rehavet durumunu ortadan kaldırmaktır. Bunun için yapılması gereken tek şey: inançlı, şuurlu, azim ve kararlı, feragat ve feraset sahibi insanlardan müteşekkil kadrolar (ekip) meydana getirilmelidir.
Ülkücü Hareketin öncelerine baktığımızda insan unsurundaki kaliteyi koruduğunu, teşkilatlarını dik ve diri tutacak şahsiyetlere sahip olduğunu görürüz. Bir davanın dinamizmi ve ahengi önemlidir. Dinamizm ve ahengi sağlayan kıymetlere sahip değilseniz siz yaşasanız da yaşatmanızın bir mantığını ve haklılığını bulamazsınız. Yaşatmanız için tek bir mantık vardır: sizin kendi şahsi menfaatleriniz… Kendi menfaatlerinize uyarsa yaşaması gerekliliğine inanırsınız. Aksi takdirde, iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış çokta önemli değildir.
Bir araya gelerek tek hedefe ulaşabilme şuuruna sahip olunulur. Birlik, beraberlik, sürekli aktif halde kalabilirlik, yeni yeni heyecanlarla, maddi veya manevi menfaatlerinde oluşturulmasıyla mümkün olduğunu görürüz. Düne göre bu günün gereksinimleri göz ardı edilmemelidir. Dünün sloganları, bilgileri, metotları ile bugünün sloganları, bilgileri ve metotları bir olamaz. Farklılıklar olacaktır elbet. Önemli olan dünle bugün arasındaki fark kavranarak, çağımızın da icapları göz önünde bulundurularak belki yeni metotlarla ileri hedeflere yürümek esas olmalıdır.
Dünyanın yorumlanmasında ve okunmasında önemli unsur olan, fikir kaynakları, Romanlar, senamalar, tiyatrolar, müzikler gibi eserler ileri hedefleri olan teşkilatların olmazsa olmazlarıdır. Bunlar olmadan ne hedefinize ulaşabilir ne de idealinizdeki dünyayı idare edecek insan tipini ortaya koyabilirsiniz. Dünlerde bu kaynaklara sahip olunduğundan hareket hep ivme kazanıyor, güçlü teşkilat yapısı ortaya çıkıyordu. Peki, bu gün… “Hiç bir zorluk olmadığı halde” ne durumdayız? Son yirmi yıl içinde kaç tane eser sayabilirsiniz? Kocaman bir fikir hareketinin kendisini ifade edecek ortaya koyduğu kaç tane eseri vardır? Eserleri olmayan hareketlerin anlatacağı bir şeyleri de olmaz. Eserleri olmayan davaların dava insanları da olmaz. Davasına bağlı ve inanan insanların olmadığı yerde bir dava da olmaz.
Yarınlarda meydana getirmeyi arzuladığınız nizamı bu gün kendi içinizde nüvesini bina edemezseniz, sadece istemekle yetinirsiniz. İnandığınız gibi yaşayamadığınızda da yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız ki, işte o zaman o hedeflere vasıl olmak isteyen insanların mücadelelerini de sekteye uğratmış, inandırıcılıklarını da yok etmiş olursunuz.
Ülkücüler sevk ve idareye inandığı gibi yaşayanları seçmelidir; dün ile bugünün gerçeklerini bilen, ihlas ve birikimli ülkücüleri getirmelidir. Aksi takdirde Hareket öz değerlerinden uzaklaşacak ve yavaş yavaş başkalaşacaktır, Kuru beyanlarla ve çapsız kişilerle sadece mevcudiyet korunacak, Devlet idaresine talip olunmayacaktır.
Geçmişte Ülkücü Hareket büyük katkılar sağlamış, Temelinde büyük emekler vermiş insanları asimile etmeye çalışmak, onları yok sayarak teşkilatların dışında tutmak, adaletsizlik, vicdansızlık ve saygısızlıktır.