Uzun yıllar öncesinde kurtuldum siyasi partiler sultasından. Çok şükür.
( Dünya görüşüm elbette baki. Tabiki çağın gereklerini fark ederek, gelişerek, devamlı iyiye evrilerek...)
Şimdi hür bir bakış açısıyla değerlendirmeler yapıyorum ve satır aralarına gizlenmiş, olayların arkasına saklanmış, paravan ardında demlenmeye bırakılmış gerçekleri çok önceden fark edebiliyorum.
Dilimi bağlayan, vicdanımı kıskaça sokabilen kavramlar edep, ahlak, hak, hukuk, adalet gibi ulvi kavramlar.
Hiç bir siyasi parti yönlendiremiyor aklımı. Hemen her konuda biraz önce saydığım kavramların çerçevesinde veriyorum kararımı. Zamanı gelince aday değerlendirmesi yapıyor hangisini biraz evvel saydığım ulvi değerlere, en azından bir ikisine layık görürsem ona veriyorum oyumu.
İnsanları bütüncül değerlendiriyorum. Hatalarını görüp kınıyor, mümkünse yüzüne söylüyor; doğrularını alkışlıyorum.
"Ama bu senin fikrinden dünya görüşünden değil ki neden övüyorsun veya ama bu adam bizden ya niye yeriyorsun" diyenlere aldırmadan, tabiki. Üstelik bu itirazı yapanların tepelerinden sarkıp bütün organ ve vicdanlarını bağlayarak kuklacıların parmaklarında oynatmayı sağlayan ipleri de görüyorum. O kişilerin, dün yerdiğine bugün niçin ağam dediğini, dün övdüğünü bugün neden yerlere atıp üstünde tepindiğini de anlıyor ve acı acı gülümsüyorum.
Ben aslında adam yetiştirmekten söz edecektim kelimeler böyle bir girizgahı seçti. Vardır bir bildikleri. Makale yazmadığıma göre sohbette bu kadar tali yola sapmalar olur, deyip affediyorum kendimi.
Benim gençliğimde bazı siyasi partiler birçok işin yanında adam yetiştirmeyi de gaye edinirdi. Bunlardan ilk aklıma gelen, benim de gençliğimde sıkı bir mensubiyet duyduğum MHP'dir. Bu siyasi parti, o yıllarda fikre ve fikir adamına değer verir, gençleri ülkeyi yönetecek vasfa ulaştırmak için çaba sar eder, kadrolar yetiştirirdi. Eğer bir başka yerde alanında uzman biri varsa onu da muhakkak kadrosuna dahil etmeye çalışırdı.
12 Eylül darbesiyle onların üzerinden silindir gibi geçtiler ve bugünü yarattılar. Bu ayrıca ve genişçe ele alınması gereken bir mevzu. O yüzden bu konuyu şimdilik geçiyorum.
Ben yine günümüzden örnek vereyim. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için öne çıkan ve rakip olarak görülen iki aday var. Biri mevcut başkan Mansur Yavaş diğeri en büyük ilçelerden biri olan Keçiören'in mevcut başkanı Turgut Altınok.
İkisinin de ortak en güçlü yanı nedir? Hepiniz cevaplamıştır. Alparslan Türkeş'in tedrisatından geçmiş, ülkücü ve Türk milliyetçisi bir dünya görüşüne sahip olmaları. Hangisi kazansa bana dert değil. İkisini de tanıyor ve seviyorum. Partileri şuymuş, buymuş, bence mühim değil.
Canım, zaten yazıma başlarken artık din gibi algılanıp peşinden sürüklenilen siyasi partilerin hiçbiri aklımı esir alamaz, görüşümü yönlendiremez, manasında cümlelerle başladım ya! O yüzden kendinizi yorup "Ama"diye başlayan eleştiri cümlesi kurmayın boş yere. Bütün siyasi partiler nazarımda aynıdır. Ta ki lider sultasını yok eden, adam kıyma makinesi olmaktan çıkarılmış , insan onuruna yakışır bir siyasi partiler kanunu çıkıncaya kadar.
İki rakip. İkisi de artık adam yetiştirmeyi bırakın, adam yiyen makineye dönmüş olan aynı siyasi partinin çatısı altında yetişmiş. Ülkücü kuruluşların tedrisatından geçmiş.
Peki soruyorum. Birçok şehirde ki buna Hatay da dahil fikri yakınlık duymadıkları halde neden Başbuğ Türkeş'in yetiştirdiği kişiler aday gösterilmek zorunda kalınıyor?
Diğer soru şu: İki binli yılların başından beri bir siyasi partinin çatısı altında lider ruhuyla yetiştirilmiş, kitleleri ardından sürükleyecek aday var mı?
Eğer varsa, ya bir şekilde saf dışı bırakılmış ya da gözümden kaçmış demek ki.
Diyeceğim o ki siyasi partiler evvelce ülke yönetimini başarıyla sürdürecek adam yetiştirmeyi de gaye edinirdi. Şimdi taraftar veya mürit yetiştiriliyor.
Ben yine vereceğim örneğe döneyim.
Başkent'te kitleler tarafından değer göreceğine ve Ankara'mızı yöneteceğine kanaat getirilen iki adayın da ülkücü camiadan çıkmış olması ve ikisinin de gençliklerini harcadıkları, baba ocağı bildikleri MHP'den ayrılmak zorunda kalışları, düşündürmesin mi beni?
Şimdi yazdıklarımdan hoşlanmayacak, bulundukları partiye çeşitli sebepten dolayı iman edercesine bağlıların, söyleyecekleri çok sözü vardır. Kimin neler söyleyebileceğini tahmin edebiliyorum. Dedim ya uzun zamandır hür düşünebiliyorum. Sadece bir manzara koydum ortaya ve soruyorum. "Düşünmeyecek miyiz?"