Muhtevasını, hayatımıza aktaramadığımız sloganlar ile yaşamımıza devam ediyoruz. Bu aktarılamayan sloganlar; Riya ve dalkavukluk ekseni ile omuz omuza hareket ediyor. Söylenilen ama hayata geçirilemeyen her husus böyledir.
Kelimeler ile yapılan sanatsal dokunuşlar, tribünlere şov yapmak, kalemi ile şov yapmak gibi hal ve hareketler çağın sorunu olmuştur. Hissiyatları biz mi yitirdik? Yoksa Hissiyatlar mı bizi terk eyledi? Bu döngüsel suallerin ve çıkmazın nihayeti nerede erecektir?
Bizler yitirdik hislerimizi ve bu şekilde olduğu için terk eylemiş oldu bizleri. Sinir uçlarımız birer birer alındı. Hepsi yerle yeksan edildi. Bu sinir uçları kültürümüz, bu sinir uçları şuurumuz, bu sinir uçları hars ve değerlerimizdir. Oysa Kaybedilmiş medeniyetin çocukları olan bizler; Yeniden inşa etmek istiyorduk o medeniyeti. Türklüğün gururu, İslam’ın ahlakı ile tesis edilecek olan o yüce medeniyetin adı Türk Cihan Hakimiyeti değil midir ?
Adalet ile hüküm sürecek bu hükümranlığın net tarifi bu değil midir? Neden o tarifin ve Ülkünün ardında gideceklerin bir yitirilmişliği var. Neden o hisselerin terk eylemesine bir zemin hazırlığı var. Yok edilen bir medeniyet ve kültürü seyretmek acı vermiyor mu? Canlarımız yanıyor, kültürümüz tarumar ediliyor Kültürel Emperyalizm olgusu tarafından. Dilimiz, dinimiz, özümüz ateşler içerisinde kıvranmıyor mu? Bu ateş nasıl sönecek ve nasıl dinecek?
Uygulaması basit ve bir o kadar zor bir hal. Öncelikle, o alınan sinir uçlarımız, fıtrat gereği her daim yeniden var olur. Kendini yenileyen bir yapıya sahip olduğu için Kültür ve Medeniyet şuuru her seferinde yeniden inşa olur. Bunu fark edemeyebiliriz lakin gensel bir husustan ötürü her daim vardır. Bize düşen yenilenen bu yapımızı, yinelemeden, yenilemektir. Tekrire düşmeden zuhur ettirmektir. Bunun tek yolu Milli Ülkü ve Milli Ahlak etrafından kenetlenerek var olabilme kavgasını vermektir.
Okuyan, araştıran, araştırdığına inanan ve en başta kendi yaşantısında uygulayan ; ancak Kültürel Emperyalizm savaşında zafer hakkına sahiptir. Sloganlar ile bir zafer kazanılamaz. Yaşantımıza dahil olmayan hiç bir husus Nefes alamaz. Sıradanlık ötesi bir hal ihtiyacı zarurettir. Bunun ise çözümü farkındalık oluşturma şartıdır. Kaybedilen o hislerin kazanımı, lokal bir yenilenme ile olacaktır.
Dil üzerinde, tarih üzerinde yapılan bu savaş aslında bizi bitirmektedir. Küllerinden doğan bir Milletin evlatları olarak Kültürel savaşımızı vermek zorundayız. Kalem ile, kelam ile olan bu savaşı zafer nidaları ile değil; Yaşayan, yaşatan, okuyan ve araştıran bir neslin inşa ve tesisi ile çözmek farzdır. Ne töreden, ne yöreden, ne ahlaki düzenden, ne de dini değerden bihaber olanların grubunda yer aldığımız süre zarfı içerisinde Kemikleri sızlayan ecdadın, Edebiyatçıları olarak kalırız.
Söz sanatları ile oyalar dururuz kendimizi. Neme lazım denilen bir Emperyalist düşünceden sıyrılmak Ben olgusunu kaldırıp Biz düşüncesi ile hareket etmek ancak Güneş’in doğuşuna, karanlığın boğuluşuna sebep olur. Bunun dışındaki uygulamalar yerimizde saymaktan öteye varamaz. O kaybedilen medeniyet ; Türklük şuuru, Türklük gururu, Tarih bilinci, Milli Şuur, Milli Ülkü, Milli Mukaddesat, İslam’ın ahlakı, İslam’ın hukuku, İslam’ın çizgisi, Törenin yaşaması ve yaşatılması ile kazanılır. Bahsi geçen hususların, hayata geçirilmesinin, ötesinde yapılanlar beyhudedir.
Bu kutsal vazife Yüce Türk Milletinin evlatları olan, Türk Gençliğinin omuzlarındadır. Boynumuzun borcu dediğimiz hususiyetin yükselişi, Türk Gençliğinin omuzlarında yükselecektir. Türk’ün yücelmesi Türk Kültürünün yücelmesi demektir. Bunun ardından, değerlerin yeniden yaşanması; Edebiyat ve Tarihin yeni sayfalarının çevrilmesine sebebiyet verecektir.
Milli Kültür ve Milli Ülkü ile kat edilen yol Kızıl Elmadır. Bu yol Turan’a giden yoldur. Türk Gençliği bu Ülküye sımsıkı sarılmak zorundadır. Başka bir seçenek ve yol yoktur. Muasır medeniyetin yolu dokuz Işık ve Milli Ülkü etrafında birleşilen Milli Ahlak ile olacaktır. Toplum için, topluma göre hareket etmek sadece yoğumu toplumu yüceltir. Öte yandan toplumu oluşturan bireylerin, bireysel büyümesi toplumun göz ardı edilmesi, haramzadelerin peyda olmasına sebep olmaktadır.
Kültürel emperyalizm ile mücadele; Cephe mücadelesi kadar muazzam bir önem arz etmektedir. Topla, tüfekle yenilemeyen bir Millet, Kültürel değerlerin tahribatı ile yenilgiye uğrayabilir. Duyarlı olmak ve sinir uçlarımızı törpülemek gerekmektedir. Riyadan ve gösterişten uzak bir Türk gençliği inşa ve tesisi ile..
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE