Türk edebiyatının nezâket numûnesi- bilge hocası Prof. Dr. Mehmet Kaplan, “ Oğuzlar “ başlıklı makalesinde şöyle der:
“ (TÜRK) kelimesi, son zamanlarda pek geniş manada kullanılmağa başlamıştır; tarih sahasından çıkarak muhtelif milliyet fikirlerine temel olan bu ismin hakikî muhtevasının hududlarını çizmek icabeder; biz, mevcud tetkiklere istinaden, bunu belirtmeye çalışacağız.
Altıncı asırla sekizinci asır arasında, Çinin kuzey hududlarından Karadenize kadar uzanan bir göçebe imparatorluğu kuruldu. Çinliler buna Tuküe, Bizanslılar Tukovi adını veriyorlardı. Âlimler bu kelimenin asılda “ Türk” olduğunu ileri sürdüler. Hakikaten sonradan keşfedilen Orhun kitabelerinde bu devleti “Oğuzlar”ın teşkil ettiği ve bunların kendilerine “ Türk: kuvvetli, nizamlı” vasfını verdikleri anlaşıldı.
(...) Tukyu, Selçuk, Osmanlı gibi isimlerin altında İmparatorluklar kurarak, Türk kudret ve medeniyetini temsil eden esas kitle Oğuzlardır.
Tarihimizden çıkan netice açıktır: Bu memleketin bünyesini teşkil eden, zaferlerini kazanan, şerefini müdafaa ve muhafaza eden, Anadolu'nun Oğuz (Türkmen) halkıdır.”
( Bknz: Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Nesillerin Ruhu, Hareket Yayınları, İstanbul 1970, sy. 42-47)
Prof. Dr. Kaplan Hoca’nın bir tespitini daha sunuyorum: “ Oğuzların kökleri çok karanlıklarda, gövdesi ve dalları asırların içerisine dağılıp açılarak bugün içimize kadar gelen bir destanları vardır. Bunun kahramanı Oğuz Han (M.Ö.) üçüncü asırda Çinin kuzeyindeki Hiyong-nu İmparatorluğunu en yüksek dereceye çıkaran Mete’nin halk muhayyelesindeki destanî bir şeklinden ibarettir. “
(Bknz: a., g.,e., Sf. 44)
Nereden nereye değil mi? Bu asîl millet, târihin derinliklerinden gelerek dünyânın en ücrâ köşesine kadar medeniyet ve adâlet timsâli olabiliyor.
Hakkı çiğnenen bütün kavimlerin himâyecisi; hürriyet arayıcıların rehberi olarak açık bir alın ve dimdik bir baş ile cihânşümûl olma azmiyle ömür sürüyor.
Necip Fâzıl’ın ; 1938’de yazdığı “ Büyük Doğu Marşı”ndaki şu mısraları ne kadar düşünmeye değerdir, takdirlere arzediyorum:
“ Allah’ın seçtiği kurtulmuş millet!
Güneşten başını göklere yükselt!
(...) Yürü altın nesli, o tunç Oğuz’un!
(...) Nur yolu izinden git, KILAVUZ’un!”
“ Oğuz”; Türk’ün millî kökü; “KILAVUZ” ise, ruh menşeidir. Türk; her ân yeniden doğmaktadır!
Türk; her ân tâzelenmektedir!.. Türklük şuûru; düne nazaran –daha da- kökleşmektedir!