1856 ile 1957 yılları arasında yaşamış olan Fransız romancısı ve Fransız Akademisi Üyesi Claude Farrere anlatıyor:
“ Ben, Doğu’da ikibuçuk yıl yaşadım. 1902’den 1904’de kadar. Sonra geri döndüm 1911’den 1913’e kadar kaldım. Turist olarak Trabzon’dan Korfu’ya kadar dolaştım. Sivastopol’dan geçtim, Varna, Burgaz, Atina, Korent, İzmir, Bursa, Beyrut, Manastır, Samos ve Girit’i gördüm. Ayrıca Tunus, Cezayir, Fas’a gittim. Kısacası bütün Müslüman ülkeleri gördüm. Oralardaki hükümdarları, saraylarını, işçileri, köylüleri ve çobanları gördüm. Her tarafta birçok dost edindim. Bunların hepsi de benimle hiç çekinmeden, açık açık konuştular. Unutmayalım ki, ben gazeteci değilim, askerim. Bu bakımdan görüştüğüm kimseler hiç çekinmeden konuştular benimle.
Romanya’nın Sullina’sında, Almanya’nın müttefiki olan Kral Carol’un askerlerinin “ Yaşasın Fransa!” diye bağırdıklarını duydum. Edirne’de küçük bir Sırbistanlı, bana, daha üç ay öncesinden, krallığın subaylarının kendi kral ve kraliçelerini öldürmek üzere işbirliği yaptıklarını söyledi.
Ve sonra İzmir…Yunan çıkarması sırasında Türk halkına yapılan kalleşlikler ve hakaretler, ve bütün cinayetler, ırza geçmeler, işkenceler…İğrenç asker bozuntularının subaylarının idaresinde yaptığı bütün bu hareketler, şerefini ebediyen kaybeden Yunan bayrağının ipeğinde bir kan ve çamur lekesi olarak kalacaktır.
(...) 1902 yazında Fransa’dan ayrılırken Türkler’den ölesiye hoşlanmadığımı söylersem bana inanın. Zaten koleji bitiren bütün Fransızlar öyledir. Çünkü tahsil boyunca antik hâtıralar ve modern peşin hükümlerle beslenirler. Ve 1904 sonbaharında tepeden tırnağa kadar Türk dostu olarak vatana döndüğümü söylesem yine, bana inanın.
Onyedi yıl oluyor. Bu süre içinde fikirlerimde en küçük bir değişiklik olmadı. “
( Bknz: Claude Farrere, Türklerin Mânevî Gücü, Tercüman Gazetesi 1001 Temel Eser, Türkçeye Çeviren: Orhan Bahaeddin, Sf. 19-20)
“ Eğer Fransız olmasaydım, Yunanistan’a karşı, İngiltere’ye karşı, hemen hemen bütün Avrupa’ya karşı Ankaralı dostum Kemal Paşa’nın yanında öyle candan savaşırdım ki!..
Ayıplanan, hücuma uğrayan, tenkid edilen, kendisini koruyacak gazetesi olmayan Türk! Hakarete uğradığı zaman cevap vermeyen Türk!..O Türk, namusludur, vefâkârdır, dürüsttür; katı bir görünüşü vardır belki. Ama zayıflara ve iyilere karşı inanılamayacak kadar yumuşaktır.
(...) Türk kedileri insandan kaçmaz. Çünkü onlar hiçbir zaman hayvanlara kötü muamele etmezler. ( Bknz: a.,g.,e., Sy.21-22)
Claude Farrere, daha ne söylesin!...Türk, budur!..
Namuslu Türk, vefâlı Türk, cefâkâr Türk , merhametli Türk; bil ki, sen, her güzelliği hak ediyorsun!..