Osmanlı Cihân Devleti’nin son dönemleri ile, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yılları arasında “ millî irtibat” sağlayarak kavi temeller üzerine bir millî edebiyat inşâsında bulunan öncülerden Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Mehmet Âkif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı , Süleyman Nazif neslinin ardından, yine millî hüviyetli bir nesil olarak ilk gençlik çağlarını Osmanlı Cihân Devleti zamanında yaşayan güzide şâir ve yazarlarımızdan Halide Nusret Zorlutuna, Peyami Safa, Orhan Seyfi Orhon, Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Şaik Gökyay, Necip Fâzıl Kısakürek, Yusuf Ziya Ortaç’la birlikte, edebiyatımızın en önde gelen isimlerinden biri de Arif Nihat Asya’dır.
Hayatı boyunca, “ vatan ” dedi. En sıkıntılı anlarında “ millet” diye haykırdı. Ezâ-cefâ gördüğü günlerde “ bayrak”la yatıp kalktı. Ve güzel bir ömrü “ Allah” ve “ Peygamber” aşkıyla taçlandırarak çalıştı, didindi, mücâdele verdi.
Yedi günlük iken, yetîm kaldı. Dört yaşında ise, annesini kaybederek öksüz kalıp, çok fakîr bir âilenin çocuğu olarak, İstanbul Yüksek Muallim Mektebi’ni bitirerek büyük zorluklarla ve bu zorlukları da alt ederek hayata atıldı.
Yazdıkları için “ Vatan-millet-Sakarya edebiyatı yapıyor ” diyerek O’na hor bakanlara, en mükemmel cevaplarını verdi. Onlara; “ vatanın, milletin, devletin, bayrağın ” ne mânâya geldiğini, asâletin, zarâfetin, fazîletin, letâfetin nasıl bir hayat tarzı olduğunu dur-durak bilmeden,üşenmeden, usanmadan anlattı. Fikir meydanlarında, milletiyle, üstün bediî şahlanış numûnelerini paylaştı.
Şiirde ve nesirde, üstün mevkili eserler ortaya koyarak gelecek nesillere lezîz bir ikrâmda bulundu. Şiir ve nesir kitaplarından bazıları: Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, Heykeltraş, Rübâiyyât-ı Ârif( 1-2-3), Kıbrıs Rübâileri, Kubbe-i Hadra, Emzikler, Kökler Ve Dallar, Aynalarda Kalan, Âyetler, Enikli Kapı, Kanatlar Ve Gagalar’dır.
Türk şiirinin en güzel “ bayrak” şiirlerini Ârif Nihat Asya yazdı. “ Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor” başlıklı şiirinde, O’nda, Türk Bayrağı’na ve Türk askeri - Mehmedciğe - duyduğu derin muhabbet ve sevgiyi buluruz:
“ Şehitler tepesi boş değil,
Biri var, bekliyor…
Ve bir göğüs nefes almak için
Rüzgâr bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye,
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli.
Kim demiş Meçhul Asker diye? “
Ârif Nihat Asya’nın “ Bayrak” başlıklı şiirinde de aynı mükemmel âhenk inşâsını ve fikir yapısını keşfeder, Türk bayrağının ihtişamlı duruşunu seyre doyamayız:
“ Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü…
Kızkardeşimin gelinliği, şehîdimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. “
Ve Şâir; bu kıt’a ile başladığı şiirini şu mısralarla bitirir:
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim;
Yeryüzünde yer beğen:
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!”
Şâir’in memleketi, Türk Bayrağı’nın dalgalandığı “ her mekân ” dır. Tıpkı, Yahya Kemal’in:
” Türkçe’nin çekilmediği yerler vatandır” D
Dediği gibi, Ârif Nihat Asya da, “ Türk bayrağının dalgalandığı her yeri vatan” olarak görür.
Güzel Anadolu’muz için, Ârif Nihat Asya kadar çok şiir yazan bir başka şâirimiz yoktur. O; Anadolu’ya, İstanbul’un dumanlı salonlarının izbe köşelerinden değil, Anadolu’nun bağrından, yaralı, cefâlı fakat mert ve asîl sînesinden bakan adamdır. Anadolu’nun taşlı, çorak toprakları da, eli nasırlı insanları da, tozlu yollarında oynayan çocukları da, Onun, en az Mevlâna ve Yûnus Emre kadar sevgilisidir.
Ârif Nihat Asya; Anadolu’dan bütün Türk dünyâsına açılan bir fikir kapısıdır. Bütün şiirleri Müslüman Türk’ün fazîlet ve edeb kaynağı olan güzellikleriyle doludur. Diğer şiirlerinde olduğu gibi,“ Malazgird Gazeli”nde de hâkim duygu ve fikir budur:
“(.) Bozmuştu Türk, önündeki on misli kitleyi;
Artık, Bizans’a yoktu halâs inhitâttan.
Kayser’se tattı Türk’ün ulüvv-i cenânını,
Ümmîdi kalmamışken, o akşam, hayâttan.”
( inhitât: göçmek, çökmek ; ulüvv-i cenân: yüksek ruhluluk)
İstanbul’un fethini ele alan “ Ya Ben Onu, Ya O Beni…” başlıklı rübâîsinde de aynı millî hassasiyeti görürüz:
“ Tecrübelerle yoğrulmuş ihtiyar vezîr
Çandarlı, söylerken Feth’in müşküllerini;
O fâtihler Fâtih’i, der: “ Olmaz olmaz;
Ya ben Bizans’ı alırım, ya Bizans beni!”
T(ı)rabzon’un fethedilişi de, O’nda, aynı hislerle terennüm bulur. “ Trabzon’un Fethi” başlıklı rübâîsinde şöyle der:
“ Genç serdâr için sudan, karadan
Açıp Trabzon, yol;
Dedi: “ Gel..gel: saâdetim sende…
Benim de Fâtih’im ol”
Ârif Nihat Asya; Türklüğün şahlandığı her dönemi iftiharla yâd eder. Zayıflıklarımızdan hayıflanır ve sık sık târihe dönerek bize hız verecek numûneler arar. Târihin inişli çıkışlı merdivenlerinde yolculuk yaparken, dâimâ, “ özdeki sesi” duymak ister. “ Devler” adlı şiiri, bizi, Türklüğünen ücrâ derinliklerine çekerek coşturur:
“ Sarsarak köprüleri
Devler geçti yollardan:
Dudaklarında Hun Türküleri.
Tulgalı başbuğlar
Ve rüzgârda
Bayraklar, uğultular, tuğlar…
Bir dünya doldu boşaldı…
Yazık ki adları, destanlardan
Masallara kaldı!
Sağa, sola, ileri..
Devler geçti bu yollardan,
Kaldı ayak izleri.
Hâlâ nabızda atıyor:
Şu çamlı, meşeli dağların
Altında devler yatıyor.
Yıllar yığın yığın o günden beri…
Ne bir destan parçası,
Ne bir zafer kemeri!
Fırtınalar armağan olsun
Göğüsler dolsun Hun
Türküleri !”
Dikkat edilmelidir ki; “ Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor ”daki “ göğüs ” ile “ Devler”deki “ göğüs” aynı “ göğüs ” tür. Biri “ nefes almak için rüzgâr bekliyor ” ; diğerinde ise, “ Hun türküleri dol ”ması arzulanıyor.
“ Gemi “ başlıklı şiiri: “ Utancından kapıyor / Yüzlerini aynalar...” mısralarıyla başlıyor ve Şâir, “ analar” a sesleniyor:
“ ( . ) Kızlarım vardı temiz, kızlarım vardı şeffaf;
Ellerinde kınalar…
Ah, onlar nerde kaldı,
Nerde kaldı, analar?”
“ ( . ) Ve oğullarım vardı bir yurdun gözbebeği:
Öğünürdü Bingöl’ler, İzmir’ler, Adana’lar…
Oğullarım vardı ki köye dönüşlerini
Yola çıkıp beklerdi davullar zurnalar…
Onlar sizin oğlunuz
Değil miydi, analar? “
O; sevgi, hoşgörü ve merhametle herkese yaklaşmasını bildi. İsyâna, istismara, îtibarsızlaştırmaya, inatlaşmaya ve inkâra iltifat etmedi; bütün bunları, elinin tersiyle itti.
Hayatı boyunca, asâlet ve fazîlet mücâdelesi verdi. Millî duruş numûnesi oldu.
Ârif Nihat Asya’yı, her gün, yepyeni bir millî heyecan ve şuûr kaynağı olarak,” tâzelenmek için ” okumalıyız!..Okumalı ve okutmalıyız!..