Birkaç gündür, “Eylül” ve “Leylâ” hâdiselerinden sonra, zaman buldukça, selâhiyetli ve mes’uller ile, bâzı görüş sâhiplerinin beyanlarını dinliyor ve okuyorum.
Hepsinin dilinde hemen hemen aynı lâf cambazlığı: ”En sert tedbirler(i) alınmalı/alacağız”, “en ağır cezâ(lar) uygulanmalı” ve bir de, “en caydırıcı cezâlar verilmeli!..”
Arkadaş (lar) söyler misin(iz), kastettiğin(iz)/niyetlendiğin(iz) “en sert tedbir” nedir?
Söyler misiniz, zihninizdeki veya gönlünüzden ‘vicdân huzuru ile’ geçen, tasarladığınız “en caydırıcı ağır cezâ(lar) hangileridir?
Hani, “Lâf ola beri gele!..” Derler ya o cinsten hepsi...Herkes, birbirinin, belki de herkes biri’nin ağzına bakıyor ki, o, desin de ben de bir şeyler diyeyim...
Eylül’ün babası bile, bu kişilerin tesiriyle olacak: “Canilere devletimizin gerekeni yapmasını istiyorum, canımız yanıyor. Hem idam, hem de kimyasal hadım olayının gerçekleşmesini Sayın Cumhurbaşkanımızdan istiyoruz.” (Basın: 04 Temmuz 2018) diyor.
Behey kardeşim, niçin, sâdece “idam” demiyorsun da yanına “kimyasal” denilen “hadım”ı da ekliyorsun?..Zâten; bunlar, zamanında düşünülmüş ve gerekli tedbirler alınabilmiş olsaydı, bu acılar yaşanmazdı.
“Kimyasal” dedikleri “hadımlık” nedir ki, onu istiyorsunuz!!??
Pırıl pırıl evlâdın bu kadar eziyetlere mârûz kalıp elinden avucundan alınıp götürülmüş, hangi hadımlığı talep ediyorsun?!..
Özgecan hâdisesinde de öyle olmuştu...Kaatile, ağırlaştırılmış müebbet hapis verilmesi, annesinin ve babasının evlilik gününe rastgetirilmiş ve bu karardan ötürü büyük sevinç yaşanmıştı...Nasıl bir başarı (!) ve suç-cezâ denkliği, anlayabilmiş değilim!..
Caydırıcılık nedir? Hadımlık nedir? İyi hâl indirimi nedir? Rızâsı vardı nedir? Söyler misiniz, nedir?
Bunca acı, bunca utanç, bunca rezîllik...bu “nedir”lere cevap verebilmelidir!..
Yoksa, biz, başka bir dünyada mı yaşıyoruz!..Hâdiseleri tahlilden çok mu uzağız!..
Kalem sahibi yazıyor: “En sert, en ağır ve en caydırıcı tedbirler...”
Peki, teklifiniz nedir? Cevap yok!..
Siyâsetçi haykırıyor: “İdam bile bu katiller için kurtuluştur...”
Peki, dilekçeni verdin, gerekli teşebbüse geçtin mi? Cevap yok!..
Bir sivil kuruluş yetkilisi beyânat veriyor: “Caydırıcı derecede cezaların verilmesi şart..”
Hangi caydırıcı cezâlar, “derece” ne demek ve senin tâlep ettiğin caydırıcı cezâ nedir? Cevap yok?
Adalet Bakanı ise, beyânının bir yerinde şöyle diyor: “Kastrasyon dahil tüm seçenekleri masaya yatıracağız.” (Basın: 04 Temmuz 2018)
Meselâ; hangi “seçenekler”, kaç seçenek var, biz de bilelim...bekliyoruz!..Henüz cevap yok!..
Daha öncelerde, Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hususta şöyle demişti: “En ağır cezâî müeyyide neyse bunlar alınacaktır.” (Basın: 20 Şubat 2018)
“En ağır cezâî müeyyide” hangisidir? ”En ağır”dan kastedilen hangi cezâdır? Belli mi? Hayır!..
STK’ların müşterek bildirisinde ise şu cümle var: “Bu davranışlar cezasız kalmasın. Yapılacak yasal düzenlemelerle cezaların ağırlaştırılmasının yanındayız.” (Basın: 23 Şubat 2018)
Hangi “ağırlaştırılmasının yanında”sınız? Tartınız, ölçünüz nedir, daha açık konuşur musunuz?
Görünen odur ki..
Daha nice Özgecanlar...Daha nice Münevverler...Daha nice Eylüller...Leylâlar...Aylalar...Kaderler...Fatmalar...Güller...solup gidecektir.
Daha nice zamanlar geçecek ve daha nice zât-ı muhteremler beyânatlar verip, bâzıları da -benim gibi- üzüntüsüyle başbaşa kalacaktır!..
Yukarıda başkalarından naklettiğim cümlelerde, doğrudan doğruya, şunu yapacağız, diyen/diyebilen var mı?
Bu türlü fiillerin/suçların önlenmesi, mevcut kanunlarımızla mümkün değildir; öyleyse, “kişilerin hayat hakkına kastedenlerin de aynı cezâyla cezâlandırılması şarttır/şart olmalıdır” diyen var mı?
Kaç defa yazdım, Türk milletinin p(i)sikolojisiyle oynuyorlar, kimyâsını bozuyorlar, diye!..
Sonra...
Beni bağışlasınlar; bu hususta yâni ”îdâm” konusunda, Diyânet İşleri Başkanlığı’mızın ve ilâhiyat p(u)rofesörü hocalarımızın görüş, kanaat ve tavsiyelerini de merak etmekte ve öğrenmek arzusundayım!..Lütfederlerse, toplum olarak memnûn oluruz!..