Türk İstiklâl Marşı; ifade ediliş tarzı, akıcı üslûbu, âhengi ve heyecan vericiliği bakımından millî bir destân olduğu gibi, ihtivâ ettiği mâna cihetinden de ‘millî bir sözleşme ve sosyal bir mukâvele’dir.
Hele de, Türk târihinde yaşanan hâdiseler/savaşlar/iç çekişmeler/ gafletler ve ihânetler düşünüldüğünde görürüz ki, o, aynı zamanda, geçmişi canlandırıp ibret aldıran; yaşanan zamanın kıymetini idrâk etmeyi hatırlatan, geleceğe dâir ümit verici tasavvurları muhakeme imkânı tanıyan ve derin mânalar taşıyan bir ‘millî mutabakat metni’dir.
Bunun içindir ki; Türk İstiklâl Marşı, âdeta Türk millî kültürünü de nesilden nesile anlatan muhteşem bir manzûmedir.
Bu “Millî Sözleşme”; Türk milleti nezdinde o kadar büyük kıymet bulmuştur ki, bugüne kadar, tam 101 senedir, üzerinde, herkesin ‘mutabık kaldığı değişmez bir beyânnâme’ hüviyetini de taşımaktadır.
Yazıldığı zamanın şartlarını çok iyi idrâk etmemiz gerekir:
Anadolu toprakları hâlâ yabancıların murakabesinde, baskı ve zulmü altında bulunmaktaydı.
Henüz; Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkomutan Mutafa Kemal Paşa tarafından, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. “ sözü söylenmemiştir.
Henüz, Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emri verilmemiştir.
Henüz, Türkiye Cumhuriyeti kurulmamıştır.
Memleket, bir uçtan bir uca yangın yeridir.
Fakîrlik, yokluk, perîşânlık, zulüm, işkence, katliam ve soygunlar boydan boya bütün Anadolu’yu sarmış vaziyettedir!..
Böyle bir zamanın zorlu şartları altında, Türk Milleti/Asker Millet, verilen emirler istikametinde vatan sathını müdafaa ediyor ve hedefi istikametinde vargücüyle direniyor, olanca gücüyle hücûmdan geri durmuyordu.
İstiklâl Marşı hakkında yazdığım makalelerimden biri olan, “HANGİSİ DOĞRU? ÂKİF, NE DEDİ?” başlıklı yazımda, İstiklâl Marşı’mızın yazılış maksadını bizzat Âkif’in dilinden ifade etmek isteyerek bir mevzûya açıklık getirmek istemiş ve şöyle demiştim:
“Millî Şâirimiz Mehmet Âkif Ersoy'un İstiklâl Marşı'mızı yazışı hakkında, elbette ki, çok sayıda kaynağımız mevcuttur. Buna rağmen, çok kısa bir îzah yapmamız gerekiyor: 1920'de, Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde, bir müsâbaka açılmış ve "Türk Şâirlerinin Nazar-ı dikkatine-Maarif Vekâleti'nden" başlığıyla bir ilân verilmişti.
Gönderilecek eserlerin 23 Kânûnıevvel 1336 (23 Aralık 1920) târihinde, Maârif Vekâleti'nce tâyin edilecek bir edebî heyet tarafından değerlendirileceği ve 500 lira mükâfat verileceği bildirilmişti.
Netîcede; Mehmet Âkif, müsabakayı kazanmış ve bugün büyük gururla , göğsümüz kabararak okuduğumuz İstiklâl Marşı'mız , Mustafa Kemal'in de hazır bulunduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından alkışlar arasında kabûl edilmiş ve okunmuştur.
Mehmet Âkif, ödül olarak konulan 500 lirayı almamış, fakîrlere dağıtmış ve İstiklâl Marşı'mızı da "Kahraman Ordumuza" diyerek, şanlı Türk Ordusu'na armağan etmiştir.
(…) "Safahat, Mehmed Âkif Ersoy, Eseri tertip eden: Ömer Rıza Doğrul, Sayın Mahir İz'in Teyp'ten Naklolunan Açış Konuşması, İnkılâp ve Aka Kitabevleri, Dokuzuncu Basım, İstanbul 1974, Sayfa: LXl"
Başlıklı kaynaktan nakledilmiştir.
Mahir İz (1895-1974) bu konuşmasında şöyle diyor:
"Şu gördüğünüz mütevâzı evin (Tâceddin Dergâhı'nın) küçük köşesi, büyük milletimizin varlığını ve istiklâlini bütün cihan'a haykıran İstiklâl Marşı'nın yazıldığı yerdir. Medenî milletler adı altında, milletimize en büyük vahşeti revâ gören ve küçük bir komşumuzu aziz vatanımıza saldırtanlar, tarihî azamet ve haşmeti dünya tarihinde şerefli, şanlı sahifeler dolduran milletimizin, nasıl şahlanarak düşmanı denize döktüğünü hayretle gördüler. Bu, Hakk'ın bir lûtfu idi ve hakperest milletimizden esirgenmedi.
İşte, şu karşımızdaki levhada yazılı İstiklâl Marşı'mız, bu köşede, büyük Millî Şâirimiz Mehmet Âkif Ersoy tarafından yazılmıştır. Hatırasını ebedileştirmek için bu tarihî köşeyi hazırlamış ve açmış bulunuyoruz. O büyük insan: " ALLAH, BU MİLLET'E BİR DAHA İSTİKLÂL MARŞI YAZILACAK GÜNLERİ GÖSTERMESİN" demişti. “ Evet, Hudâ, böyle büyük millî bir felâketi aziz milletimize bir daha göstermesin..."(Bknz. M. Halistin Kukul, Hangisi Doğru? Âkif, Ne Dedi?, Wwwkapsamhaber.com-11 MART 2017-17.25; Bizim Ece Dergisi, Temmuz-Ağustos 2017, Sf. 26-27).
Son söz, Millî Şâir’in:
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı Hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl!
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!”