Her faydalı kitap, geleceğe tutulmuş bir ışıldaktır. Bu tarz kitaplar; gönülleri ferahlatır, zihinleri açar; hem okuyana ve hem de yaşadığı topluma sayısız katkılar sağlar.
Şüphesiz ki, gerçek mânada bir okumada, bir maksat ve hedef olmalıdır. Fikir üretimine teksif olmuş bir okumanın, kültürden, iktisada, estetikten, ahlâka kadar uzanan istifade hacmi vardır.
Bu yazımda; Şâir-yazar-yayıncı Mehmet Çınarlı’nın Zaman Perdesi adlı şiir kitabı ve Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in Türkçe Meselesi adlı kitapları hakkında kısa bilgiler sunmaya çalışacağım.
“ZAMAN PERDESİ”
Zaman Perdesi; kısa bir zamanda olsa, benim de içinde yer aldığım Hisar Dergisi’nin mîmârı Mehmet Çınarlı’nın şiir kitaplarından biridir.
Çınarlı; ilk şiir kitabı Güneş Rengi Kadehlerde (1958)’den sonra pek çok esere daha imza atmıştır. Gerçek Hayali Aştı , Yeni Bir Dünya Kurmuşum adlı şiir kitapları ve Halkımız ve Sanatımız, Söylemek Yaraşır, Sanatçı Dostlarım, Hatıraların Işığında, Aynı Yolda adlı nesir kitaplarıyla, Hisar Dergisi’ni 30 yıl çıkarma başarısını gösteren bir şâir-yazar ve edibimizdir.
205 sayfalık Zaman Perdesi, güzel Türkçe’yle, bir usta kalemin berrak mısralarıyla inşâ edilmiş, millî ve mânevî değerlerimizi dillendiren âhenk dolu bir eserdir.
Memleket Elden Giderse başlıklı şiirinde, ülkemizin terörle mücâdele ettiği yıllardaki endîşelerini dile getirir. Şüphesiz ki, bununla da iktifa etmez, hem sitem eder, hırslanır, hem de çâreler sunar.
“Memleket elden giderse, davullar, zurnalar çalın;
Bu büyük başarınıza(!) ödül verilirse alın.
Şehit kanıyla sulanmış hazır bir vatan buldunuz;
“Hürriyet” deyip, en iğrenç çıkarlara kul oldunuz.
Memleket elden giderse, kalır mı hiç hürriyetiniz?
Yalnız bu şanlı bayrağın altındadır kudretiniz.
Verdik balın süzmesini, sütün kaymağını size;
Bilginize bel bağladık, inandık sözlerinize.
Ektiniz kin tohumları, açtı hainlikler çiçek,
Memleket elden giderse, çizme yalamak düşecek.”
Ne Mal Peşinde Yorulduk şiirinde ise, gönül dünyasından dış yüze akseden fikirlerini dile getirir. Sevinin ne kadar üstün bir değer olduğunu, fert ve toplum olarak ona ne kadar ihtiyacımız bulunduğunu haykırır:
“Ne mal peşinde yorulduk, ne mülkü kıskanırız;
Değerli dendi mi dünyada bir gönül tanırız.
Ümide, sevgiye bir öyle ihtiyaç var ki:
Yüzüncü kez bile aldatsalar da aldanırız.
Ömür süren çabamız çoklarınca hor görülür;
Küçümsenir, ezilir, türlü türlü suçlanırız.
Dikenli yolları ısrarla kendimiz seçtik,
Şikâyet eylemeden her cefâya katlanırız.”
“TÜRKÇE MESELESİ”
Bilindiği gibi, Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, dünyaca meşhur bir hukuk adamımızdır. 1893 yılında, Samsun doğmuştuur.
Birinci Dünya Harbinde, dört buçuk sene Kafkas Cephesinde yedeksubay olarak askerlik yapmış; yarım kalan ortaöğrenim tahsilinin bir kısmını İstanbul’da yaptıktan sonra, kalanını tamamlamak üzere Paris’i gitmiş ve orada tamamlamıştır. Ardından da, Paris’te, Grenoble Üniversitesi Hukuk Fakültesi’den mezun olmuştur.
1929 yılında ise, hukuk doktorasını tamamlamış olarak Türkiye’ye dönmüştür. Nihâyetinde, hukuk sahasında, ilmî seviyesinin en yükseği olan ordinaryüs mertebesine ulaşmıştır.
Türkçe Meselesi; dilci olmadığı hâlde, Türkçe’nin meselelerine vakıf, Türkçe hassasiyeti olan bir vatanseverin kaleminden çıkmış bir eserdir.
Eserine yazdığı 1948 târihli ÖNSÖZ’de şöyle der: “Bir memleketin millî dili o memlekette bilfiil yaşayan, yâni konuşulan ve yazılan, gönüllere ve zekâya hitap eden dildir. Ve dilin milliyeti, kelime unsurlarında olmaktan çok, bünyesinde ve üslûbunda; umûmî âhenk ve edâsındadır. Nitekim, mimarî bir eserin millîliği, meselâ Süleymaniye Camimizin Türklüğü, taşında tokacında değil, inşâsı tarzında ve terkibindedir. Süleymaniye Camiinin taşı, mermeri şuradan, buradan getirilmiştir diye bunları söküp atmak, o cânım şaheseri tahrip etmektir.
Tıpkı bunun gibi, Türkçemizin bâzı kelimeleri şuradan, buradan alınmıştır diye bunları dilden çıkarmak, bu millet dilini yıkmaktır.”
Ord. Prof. Dr. Başgil; Yağmur Yayınevi tarafından yayınlanan 91 sayfalık eserin Son Sözü’nde de, bir Tür Dilci hassasiyetiyle şu nasihatlarda bulunur:
“Dil meselesindeki protestolarımızda bizi gören ve temennilerimizde bize iltihak ede vatandaşlara düşen vazife şunlardır:
Uydurma veya dilimizde karşılığı varken garptan alınma kelimeleri kullanmamak ve bu husustaki resmî tazyiklere direnmek,
Bu tür kelimelerle yazılmış kitap, mecmua ve gazeteleri satın alıp okumamak,
Radyoda uydurma kelimelerle yapılan neşriyatı dinlememek,
Mümkün ise, evde, çocukların mektep kitaplarındaki uydurma kelimelerin memleket dilimizdeki karşılıklarını ihtimamla öğretmek,
Yaşayan Türkçemizi her yerde ve herkese karşı cesâretle müdafaa etmek,
Dil bahsindeki umumi küskünlüğü Büyük Millet Meclisi’ne mümkün olabilen her vasıta ile duyurmak
Aziz Vatandaş! Dilin, benliğinden bir parçadır. Benliğinin şerefine saygı gösterilmesini istemek de hakkındır. Hakkını müdafaa et. Unutma ki hak ve hürriyet, bu nimetleri canı gibi seven ve cesâretle müdafaa etmeyi göze alan insanların nasibidir.”
Türkçe Meselesi; sâdece Türkçeciler tarafından değil, Türkçe’yi seven herkes tarafından dikkatlice okunmalıdır!..