Türk edebiyatını tanımayanlar, onun uzağında dolaşanlar ve muhatap oldukları zaman, onu görmemezlikten gelenler, muhakkaktır ki, ya gafillerdir yâhut da kötü maksatlı hâinlerdir.
Bilhassa Türk şiirinin dünyâ şiiri içersindeki ulaşılmazlığı/erişilmezliği, bu kıskançlığın ve belki de kindârlığın yegâne sebebidir.
Türk okuyucusu, ne yazık ki, bu tarz düşüncelerin tesiriyle, kendi yazarlarının kitaplarına uzak durmakta ve maalesef bilerek veya bilmeyerek kendi öz evlâtlarını destekten mahrûm bırakmaktadırlar.
Bu yazımda ele alacağım iki değerli şâir ve yazar da böyledir. Biraz mahzûndurlar.
GÜZELLİKLERE DOYMAM:
Hisar Dergisi gibi, 1950 yılından 1980’lere kadar Türk edebiyatına damgasını vuran bir derginin mîmârı olan Mehmet Çınarlı’nın eserlerinden biridir. Çınarlı; şâir ve yazarlığının yanında, Sayıştay ve Anayasa Mahkemesi Üyeliği gibi çok önemli görevlerinde de bulunmuştur.
Güneş Rengi Kadehlerle, Gerçek Hayali Aştı, Halkımız ve Sanatımız, Bir Yeni Dünya Kurmuşum, Söylemek Yaraşır, Sanatçı Dostlarım, Zaman Perdesi, Hatıraların Işığında, Aynı Yolda, Mısralarda Gezinti ve Güzelliklere Doymam adlı şiir, hâtıra ve deneme kitapları vardır.
Çınarlı; Türkiye Millî Kültür Vakfı, Kayseri Sanatçılar Derneği, Türkiye Yazarlar Birliği ve Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM) tarfından çeşitli ödüllere lâyık görülmüş bir şâirimizdir.
Kitabına isim olan “Güzelliklere Doymam” başlıklı şiirinde şöyle der:
“Bin yıl yaşasam, bunca güzelliklere doymam.
Kalbimde taşır aşk ile, bir gün yere koymam.
Derdim küçülür, uğraşılar tatlılaşırdı,
Onlarda birazcık da şiir lezzeti bulsam.
Meydanda hesaplar: Ne kadar az yaşadık, az!
Elbette şiirsiz kapanan günleri saymam.”
Çınarlı; Hisar Dergisi’ni yayınlamaya başlamasının sebeplerini de “Halkımız ve Sanatımız” adlı kitabında şöyle anlatır:
“Hisar’ın yeni çıkmaya başladığı 1950 yıllarını hatırlıyorum: Yeni şiir-eski şiir dâvâsı sürüp gitmekteydi. Yeni şiiri savunanların bir çoğunun bundan anladıkları, hiçbir kaideye bağlanmayan, hiçbir disiplini olmayan, rastgele söylenişlerdi. Orhan Veli grubunun peşine takılanlar, eski şiire ait estetik kuralların topunu reddetmekle, bu kurallara büsbütün aykırı davranmakla meseleyi çözdüklerini, yeni bir şiir tarzına ulaştıklarını sanıyorlardı. Yalnız vezin, kafiyeyi atmakla yetinmediler. Şiirde bir âhenk, bir musiki arayanlara karşı söylediklerinin dile takılacak kadar birbiriyle tepişen kelimelerden seçilmesine; mânâ ve mantık arayanlara karşı da mümkün olduğu kadar saçma sapan olmasına dikkat ettiler.
Madem yüzmek bilmezdin,
Niye çıktın ağaca.
O devirden kalma tekerlemelerdendir.” (Bknz. Mahmet Çınarlı, Halkımız ve Sanatımız, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1986)
Mehmet Çınarlı ve arkadaşları, bu anlayışla ilk mücâdeleyi başlatanlardandır. Tabiî ki, Necip Fâzıl’ın Büyük Doğu’su ve daha sonraları Feyzi Halıcı’nın Çağrı’sı da buna eklenecektir.
Çınarlı; Elimizde Başka Ne Var? Başlıklı şiirinde hayat mâcerâsını hulâsa eder:
“Biz yine şi’re dönelim: Elimizde başka ne var?
Hasretle geçmiş bir ömür, kırık dökük hâtıralar.
(...) Çirkin, beton kutulardan toprakta bir yer kalmamış;
Paradan, puldan, dövizden başka bir değer kalmamış.
(...) Ve şiir yazalım yine...Dünyada önemli ne var
Çirkinlikler ortasında güzeli aramak kadar?”
GURUB DÜŞÜNCELERİ:
Bahtiyar Vahabzâde, hem bir edebiyât âlimi, hem bir tiyatro yazarı ve hem de bir büyük şâirdir. Azerbaycan ve Türk Dünyâsı edebiyatının önde gelen isimlerindendir.
Beşaret İsmail tarafından Türkiye Türkçesine çevrilen Gurub Düşünceleri, 1995 yılında, Türk Edebiyatı Vakfi Yayınları arasında çıktı. Esere “Sunuş” olarak bir takrîz yazan Prof. Dr. Turan Yazgan şunları söylüyor:
”Azerbaycan’ın bugününü bu mısralarla dile getiren Üstâd, elbette mısraları arasına çözümleri de serpiştirecek bir olgunluğun, bir aksakallılığın da timsalidir.
(...) Bu kitap bana göre bir şiir kitabı değil, bir tahlil, bir tesbit, bir tavsiye, bir muhasebe, bir reçete kitabıdır.
Bu kitabı edebiyat yönüyle mütehassısları değerlendirsin. Ben herkesin, yalnız Azerbaycan Türklerinin değil, bütün dünya Türklerinin, bilhassa Türkiye Türklerinin okumasını ister, ders almasını niyaz ederim.”
Bahtiyar Vahabzâde, millî ve mânevî değerlerinizi baştâcı yapan Türk millî kültürünün temsilcilerinden biridir. “Vatan” başlığını taşıyan şiirinde, bu düşüncelerinin önemli bir numûnesini buluruz.
“Çağırır şimdi bütün milleti imdada vatan,
Değişilmez ey oğul, cennete dünyada vatan.
Bize meydan okuyan bilmelidir bir defelik,
Ne satılır, ne verilir binadan yada vatan.
Sine altında gerek kalp gibi her an döüne,
Yana yıldız gibi her sözde, her imzada vatan.
Vatan aşkından yücelsin bütün isteklerimiz,
Yaşasın arzuda, amaçta, temennada, vatan.
Ulular uydadı var-servete, yalnız dediler:
En büyük bahşişimiz bizden her evlâda:Vatan.
Vatan aşkından alır Bahtiyar öz kudreteni
Dövünür kalbi gibi her yeni mısrada vatan.”(1990)
Daha ne söylesin değil mi?