Düşünenle, bilenle, savsaklayan aynı mı?
Hâini, mâsûm gibi, pohpohlayan aynı mı?
Devletin kasasını, baş koyup koruyanla,
Sinsi sinsi durup da araklayan aynı mı?
Hürriyet ateşini gönüllerde yakanla,
Adâleti katledip, yasaklayan aynı mı?
Devleti, ebed-müddet, bilip de çalışanla,
Emelsiz-ülküsüzle, sır saklayan aynı mı?
***
Nasıl bir idraktir, bu, çekilmez hiç hesaba;
Sığmaz, hesap denilen, yüksek nisaplı kaba!
Şu adam ne zenginmiş, nerden yüklenmiş malı?
Devlet denilen kudret, her hesabı sormalı?
Değil mi be arkadaş, her şeyin bir yolu var!
Yolsuzluğun kaç hâli, görünen kaç kolu var?
Yıkılmanın yolu bu, ya gaflet ya ihânet!
Temeline kök salmış, telâfisiz cehâlet!
Şu adam çok efeymiş, çok da milliyetçiymiş;
Peki neymiş hüneri, yaptığı hayırlı iş?
Lâf değil iş gerek, iş; züldür, işşiz bekleyiş!
Boşunadır boşuna, boş kafayla kükreyiş!
Bir de şu var, hesapsız, söyleniyor her zaman;
Câmide, her sohbette, kat’iyyen hiç durmadan:
Efendim, akrabayı, kollayıp gözetmeli!
İltimassız, bu işe, nasıl bir göz etmeli?
İhâle mi, gel beri; makam mı buyur otur!
Devletin malı deniz, savur ha babam savur!
Hele bir dindârlık ki, sormayıverin gitsin!
Kendince hüküm verip, haramları semirtsin!
Şu arsa, şu damadın; bu bina kızın-oğlun...
Siz mi? Defolun gidin, çabucacık savulun!
Ah dîn istirmarcısı, “sahte sofu, ham yobaz!”
Ve sen sarhoş beyinli ve sen, soysuz kumarbaz!
Ve sen, sosyalist kafa, bak, az da bu tarafa;
Girmedin hiçbir zaman, milletle aynı safa!
Kendini sîgaya çek ve gir halkın içine!
Katıl hem tasasına, katıl hem sevincine!
Bir de şu adama bak, övünür fesi ile,
Soluk alamaz ammâ kükrer nefesi ile!
Ne dîn bilir ne de fen, acaiptir hâlleri;
Vatan millet faslında, nâkıstır hayâlleri!
M. HALİSTİN KUKUL