En güzel ve çok mübârek günleri idrâk ediyoruz: Şu ân, Ramazan-ı şerifin ortalarındayız. Çok daha hassas, çok daha merhametli, çok daha şükürbilir, çok daha yardım sever olmanın hazzını yaşamayı arzu ettiğimiz zamanlardayız.
Peki, böyle mi?
Siyah sakallı genç adam, ruhumu dondurdu. Yanında, beş-altı yaşlarında bir kız çocuğu…Belli ki, bu çocuk, evinde bakacak kimsesi de yok ki, çöp kutularını karıştırırken de, câmide de, babasının yanında…
Birkaç kez, bu ikiliyi, benim safımda namaz kılarken gördüm!.
Bu sebeple; sözün bittiği yerde, birinci sırayı bu siyah sakallı genç adama ayırdım: Birkaç gün önceydi. Bu siyah sakallı genç adam yalnız başınaydı. Kollarını, çöp kutusunun kenarına dayamış bir şeylerle meşgûldü. Adımlarımı yavaşlatıp, ona dikkatle baktım. Gayet sâkindi. Elinde, bir tâze soğan demeti vardı. Hâlâ, bağı bile çözülmemişti. Yaprakları henüz yeşilliğini kaybetmemişti ve kökleri de üzerindeydi.
Siyah sakallı genç adam, çevreden tamamen kopuk vaziyette, kendisini yeşil soğan demetine teksif etmişti. Üzerindeki çürükleri ve çamurları sükûnet içinde temizlemeye çalışıyordu.
Kalanını ise, söylememe lüzûm yok!..
Sözün bittiği yerde, ikinci sırayı ayakkabı boyacısına veriyorum: Ellili yaşlarda. Bir çocuğu okuyor, diğeri ise, yirmi beşini geçmiş ve sakat!..Sordum: Kendini idâre edemiyor ve bir ay kadar evvel düşüp kolunu kırmış!..Devamlı bakıma muhtaç!..Elinde sadece bir boya sandığı var!..Bir de rögar temizliği işi, çıkarsa!..
Oturduğum binada bir arıza çıktı, bir boru tıkanmış. Adam bulamamışlar. Günlerden de pazar. Üstelik de bahsettiğim gibi, ramazan ayı!..
Haberdar olunca, onu aradım. Uzun süre cevap vermedi. Vakit öğle üzeriydi ve telefona cevap vermemesi mümkün değildi. Son arayışımda, üzgün bir sesle:
-Hastahânedeyim, baba!..dedi.
“Baba” kelimesi, onun alışkanlığıydı. Geçtim!..
-Hayırdır, dedim, neyin var?
-Benim değil, kolu kırılan oğlum, ağrıdan acıya dayanamıyor, onu, âcile götürdüm. Alçısını söküyorlar!..
Durumu îzah ettim.
- Hastahâneden çıkarçıkmaz gelirim, dedi.
Sevincini, tasavvur etmek mümkün değildi. Ne duâlar, ne akıl almaz övgüler!..
Kalanını söylememe lüzum yok!..
Sözün bittiği yerde, üçüncü sıra, genç bir hanımefendinin: Bir süredir, eşimin dikkatini çekiyormuş. Her gün, belli zamanlarda, aynı siyah sakallı genç adam gibi, çöp kutularında rızık arıyormuş!..
Düşündük ve onu tâkibe almaya karar verdik!..Üstelik de, bahsettiğim gibi, böyle mübârek bir aydayız!..Dehşetli bir hâl!..
Şahsen, dayanabilmem oldukça zor!..
Tâkibimiz netîce verdi; ve eşim, kadınla konuşma fırsatı buldu.
Hasta bir koca, mühendislik fakültesinde okuyan bir oğul, lise çağında iki oğul ve ilkokul çağında bir kız çocuğu annesi!..
Kalanını söylememe ise, dilim varmıyor!..