İnsan hayatında en önemli değerlerden biri hürriyettir. Hürriyetin olmadığı her yerde zulüm var demektir ve tarih boyunca zalimler, nice mazlum insana işkence ve eziyetler çektirmiştir. Bu zulüm, maruz kalanların hayatlarında silinmez yaralar bırakmış ve tarih boyunca kara lekeler olarak yer edinmiştir. 12 Eylül 1980 darbesi de Türkiye'nin üzerine kara bir bulut gibi çökmüş ve milletin iradesine vurulan en büyük darbelerden biri olmuştur. Bu kara lekenin hazırlayıcıları, şimdi tarihin karşısında hesap vermeye devam etmektedir.
12 Eylül darbesi, terör ve kargaşa bahaneleriyle haklı gösterilmeye çalışılmış, bunun neticesinde ise binlerce insan büyük acılar çekmiş, zulüm görmüştür. Darbeciler, kendilerini halkın kurtarıcısı ve ülkeyi kaostan çıkaran kahramanlar olarak göstermek için çaba sarf etmiştir. Darbenin ardından, darbeye karşı çıkan ya da olumsuz yönde konuşan kişiler, sorgusuz sualsiz cezaevlerine konmuş, işlerinden uzaklaştırılmış ve her türlü baskıyla susturulmuştur. Satın alınmış yazarlar ve kanaat önderleri ise darbecilerin borazanlığını yapmaya devam etmişlerdir. O günlerde darbeyi alkışlayanlar, bugün en büyük 12 Eylül karşıtı olarak medyada boy göstermektedir.
MHP ve 12 Eylül
12 Eylül darbesinin asıl muhataplarından biri olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Ülkücüler ise bu konuda gereken tepkileri yeterince göstermemiştir. 12 Eylül darbesi, MHP ve Ülkücü hareket üzerinde büyük bir yıkım bırakmıştır. MHP, darbecilere karşı daha güçlü bir mücadele göstermeliydi. Ancak, partide "eski Ülkücü" olarak yaftalanan pek çok isim, dışlanarak Ülkücü kuruluşlardan uzaklaştırılmıştır. Bu noktada, Ülkücü Hareketin fikir sisteminin korunması ve darbeci zihniyetle daha etkin mücadele verilmesi gerekiyordu.
Darbe sırasında idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu, Fikri Arıkan, Ali Bülent Orkan, Selçuk Duracık, Halil Esendağ ve daha birçok Ülkücü şehit, genç yaşta ülkeleri için can vermiştir. Hüseyin Kurumahmutoğlu, Bekir Bağ, Baki Yeşiloğlu gibi isimler cezaevi şartları ve ihmaller sonucu hayatını kaybetmiştir. Bu şahsiyetler, vatan için canını veren kahramanlar olarak anılmayı hak ediyor. Bir gün, tarih bu kahramanların heykellerinin dikildiğine de tanıklık edecektir.
Ülkücülerin Unutulmayan Mücadelesi
Bugün 12 Eylül zulmüne maruz kalmış Ülkücülerin durumu hakkında yeterince araştırma yapılıyor mu? Bu kahramanlar yalnızca seçim dönemlerinde mi hatırlanacak? Seçim dönemlerinde birkaç kelimeyle geçiştirilip ardından unutulacaklar mı? Geçmişini unutanların geleceği olmayacaktır. Kendi menfaatleri için geçmişine ihanet edenler, geleceğini de zedeler. Ülkücü camiada, hareket için emek verenlerin yerini menfaatçi ve entrikacıların alması, dava ruhunu yok etme çabalarının göstergesidir. Ülkücülüğü tescillenmiş, bilgi birikimi ve tecrübesiyle hareketin içinde değer yaratabilecek kişiler, yalnızca menfaat peşinde koşanlar tarafından dışlanmaktadır.
12 Eylül darbesi, Ülkücüleri yok edememiştir; tam tersine birbirlerine kenetlenmiş, onları daha da güçlü hale getirmiştir. Ancak Ülkücü Harekete asıl darbeyi, Başbuğ Alparslan Türkeş’in ölümünden sonraki dönemlerde verilen darbeler oluşturmuştur.