Hedeflere ulaşmada en önemli hususlardan birisi insandır. İnsanı dikkate almayan yöneticilerin başarılı olma gibi bir şansları yoktur. Öyleyse başarının ana kaynağı insandır diyebiliriz. Başarılı yöneticiler, insan kaynağını en istikrarlı ve en verimli şekilde değerlendirerek, kısa sürede hedeflerine vasıl olurlar.
İstenilen hedeflere varmak için, ayni fikre inanan, o fikrin başarılı olmasını arzulayan, insanları bir araya getirerek ayni yolda, ayni adımlarla yürümelerini sağlayan organizasyon Merkezine “Teşkilat” adı veriliyor. Teşkilat, zamanlayıcı, planlayıcı, yönlendirici ve hangi metotlarla yürünmesi gerektiğini belirleyici olması bakımından her zaman, her çağda önemli olmuştur.
İyi bir teşkilat, iyi yöneticiler ile Dünyaya hükmeder; milyonlarca insanı idare eder. Kötü bir teşkilat ve idarecilerle ise muhtarlığı bile idare edemez. İyi teşkilatlar için, önce hayal olan ülküler, sonraları iyi oldukları mesabede hakikatleşmeye başlar. Önce inanmak lazım tabi... İnancın olmadığı yerde ileri hedeflere ulaşmada istek ve temayül olmaz. İstek ve temayülü oluşturan, Teşkilat ve teşkilatı yöneten insanlardır.
Büyük kalabalıkları bünyesinde barındıran Teşkilatlar, çeşitli “menfaat odakları” sayesinde rant kapısı haline gelebilmektedir. En idealist teşkilatlarda bile “menfaat şebekeleri” zaman içinde oluşmakta ve kök salmaktadır. Menfaat şebekelerinin kökü derinlere indikçe teşkilatın fikri ve ideolojik yapısı da bu oranda bozulmakta bir daha asıl mecrasına kavuşması zor olmaktadır.
Teşkilat içi eğitim, seminer ve konferanslarla, yönetim kadrosundaki akliselim ve içinde bulunduğu teşkilatın fikri yapısına uygun, uyanık, iş bilen, fedakâr, feragat sahibi benmerkezci olmayan insanlarla rantçılar ve fırsatçılar önlenebilir,en azından asli kaynakları etkileyemeyecek duruma getirilebilirler.
Türkiye’nin ve hatta beklide Dünyanın en büyük organizasyon ve teşkilatlarından birine sahip Ülkücü Hareketin dünleri ve bu günlerine baktığımız zaman, yukarıda ifade etmeye çalıştığımız konu daha iyi anlaşılacaktır. Önemli olan teşkilatların sadece büyümesi ve güçlenmesi değil, ayni zamanda asıl mecrasında seyir halinde olmasıdır. Aksi takdirde, “dalından kopan yaprağın yönünü rüzgarın tayin etmesi” gibi bir durumla karşı karşıya kalınır ki, buda bir anlam taşımadığı gibi çok büyük zararlara yol açabilir.
Milliyetçi Hareket Partisi 40 yılın üzerinde bir siyasi geçmişe sahip hassasiyetleri olan bir partidir. Emperyalist Devletler, Türk Milletine düşman güçler emellerine ulaşabilmek için millet olarak birlik ve beraberliği sağlayan tüm unsurları yok edebilmek için sürekli sahne almışlardır. Ellerinde ki her türlü marifetleri kullanmışlar ve kullanmaya da devam etmektedirler. Milliyetçi Hareket Partisi bu hususta engin tecrübelere sahip bir partidir. Dolayısıyla kendi içinde ki birlik ve beraberliği sağlayacak ve pekiştirecek, komik tezgâhlarla, oyun ve aldanışlar içine düşmeyecek bir partidir. Son zamanlarda MHP’ yi içten fethetme, Ülkücüleri bölme ve birbirine düşürme çabaları moda olsa da, Ülkücülerin birlik ve beraberlik halkası içinde hareket etmelerini sağlayacak, öngörü sahibi, şuur ve akıl melikeleri yerinde, ayakları yere basan çok değerli Ülkücü yöneticilerimizin yeterli sayıda olduğunu bilmek gerekir.
Hiç kimse, “küçük olsun benim olsun” mantığıyla hareket ederek kendi nefsi ve hevesleri peşinde koşmasın. Kendince oyunlar kurmasın; Ülkücü Hareketi başıboş sanmasın.