Endonezya’da yoksul halk söz konusu olunca dini değerler dizisi son sözü söyler.
Söz konusu kefen yemini için yalan yere yeminden uzaklaştırır, şeklinde inanan Endonezler için yemin (sumpah) basit bir kelimedir ama sihirli gücü vardır. “Kefen ahdi” arazi anlaşmazlıkları (sengketa tanah) alacak-verecek (utang-piutang) meseleleri ve benzeri hususlarda tarafların her biri arasında “tanık” ve “kanıt, belge” eşit derecede zayıf olması durumunda sorunu çözüp bir sonuca bağlamak için “şahit” olarak yerine getirilen hukuki icraatlardan birisidir.
Müslümanlar camide ulama, polis, halk huzurunda yeminci bir kefene sarılır, başı açık kalır. Yasini şerifler, dualar eşliğinde yemin yapılır. “ Vallaahi de billaahi de çalmadım, almadım, görmedim, duymadım vesaire”
Hakim tarafları yemine davet ettiğinde kimi zaman gelmeyen de oluyor. O taktirde gelmeyen taraf davayı kaybetmektedir.
Hindu Budistler ise Keleteng denen tapınaklarda aynı yemini yaparlar. Sunak (altar) masasının (sembahyang) önünde fail dua ederek yemin ederken bir bıçağı sıkıca kavrar ve sonra da tavuğun boynunu canlı olarak keser. Burnu delen tütsü kokusu (harum dupa) tüm salona yayılırken tavuğun kanı kabın içine hızla akar, fail hemen ardından yemin ibarelerini arzeder. Kümes hayvanı hemen hemen öldükten sonra yeminci çabucak kanı kaseye doldurur, bedenine sürtüp ovuşturur. Ritüelin içerdiği temel anlam ise eğer söylediği yalan ise, yemin eden kişi tavuğun öldüğü şekilde ölecektir, şeklindeki akideye inanmasıdır. Belgesizlik durumunda kanıt arama önerisi söz konusu olunca nadiren yapılmasına rağmen, bu yemin toplumumuzun geleneksel ilkelere müracaat etmek hususunda çok koyu ve katı olan yüzünü temsil eder.Söz konusu kefen yemini çeşitli şehirlerde farklı tarzda nadiren icra edildiği bilinmektedir. Örneğinkefen yemini yapan kişi kefene sarıp sarmalanmaz, (dipocong) sadece başörtüsü ile peçelenip (dikerudungi) oturma pozisyonunda yemin yapıldığı da görülür.;Sumpah pocong’un anlamı nedir? Yemin, hakim Tanrı’nın huzurunda Kadiri Mutlak (kemahakuasaan) sıfatına bağlı olarak sunulan birciddi bildirim veya ahdini açıklamadır. Yeminle inanır ki; ila nihayetinde vaadi veya ahdini tutmaması durumunda, Tanrı’nın cezasıyla karşılaşacaktır. Bir de sarıp sarmalanmanın anlamı kefen bezi ile örtülmüş (kaplanmış) ceset demektir. Bu yüzden, kefen yemini İslâm'a bağlı bir kişi (penganut agama İslâm) tarafından yapılan bir yeminolup tüm vücudunu ölmüş bir kişi gibi sargılamak suretiyle icra edilir. Kefen yemini 1970'lerin ortasından bu yana adliye camiasında (lingkungan peradilan) umumiyetle hukuk davası sürecinde dikkatleri çekecek şekilde yaygın olarak kullanılmaya başlandığı bilinmektedir.Aslında dolaylı da olsa kefen yemini Medeni Hukuk (hukum perdata) ve Medeni Usul Hukuku (hukum acara perdata) bağlantılı mevzuat düzenlemeleri yapılmamıştır.“Kefen yemini; hukuk davalarının soruşturulma aşamasında adliye tarafından yürütülen belgelendirme şekillerinden birisidir.” şeklinde açıklama yapan Ali Boediarto kefen yemini ibaresinin aslında halk arasında dolaşan adli terim olarak minber yemini (sumpah mimbar) diye söylenir dedi. Endonezya Yargıçlar Birliği (IKAHI) genel sekreteri olan Ali Boediarto’ya göre, diğer yeminlerle aynı olup minber yemini, davalı ve davacı arasındaki anlaşmazlık nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Davacıların çeşitli sorunları arasında miras (harta warisan) arazi hakları (hak-hak-tanah) alacak-verecek (utang-piutang)ve diğer sorunları sayabiliriz. Bunun ardından mahkemece belirlenen Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca yapılan incelemede, dava açabilmesi için bir öneride bulunan her kişinin, duruşmadan önce talebinin doğruluğunu ispatlaması gerekmektedir.
Ali Boedione; Endonezya Medeni Usul Kanunu (HIR) 163. maddeye atıfta bulunarak mülkiyet hakkı iddia eden veya haklarını teyit eden veya reddetmekten bahseden kişinin haklarını belgelendirmek zorundadır. Aksine, toprağın davacıya ait olmadığını ancak davalıya ait olduğunu savunan tarafın da hukuk hakimi önünde belgelendirmesi gereken bir durum söz konusudur. Belgelendirmekten başka bir yolu olmadığından hakim davaya esastan bakar.
Daha sonra yargıç, hangi delilin daha güçlü olduğunu araştırır. Uygun ve güçlükanıtlar, “HIR 164. maddeye göre belgelendirme ile kanıtlama ve tanık ile kanıtlamadır. S.H. Bununla birlikte, bazen kanıtlar ve tanık delilleri her iki tarafça da yerine getirilemez. Davacının yalnızca mülkün kanıtı olarak doğrudan kanıtlanamayan bir mektup biçiminde belgesi olabilir. Oysa davalı, belgesiz tek tanığa sahipti. Belge kanıtı ve şahit kanıtı (bukti surat ve bukti saksi) en başta aranan kanıtlar olup bunlardan tatmin edici bir sonuç alınamayınca son olarak “bukti sumpah” yöntemine başvuruluyor. Ali Boediona davaların yıllarca sürüp gittiğini sürüncemede kaldığını bu nedenle iki çeşit yemin türüne başvuru gereği hasıl olduğunu belirtiyor. Davayı sürüncemede bırakmamak (tak berlarut-larut) ve karar vermek için son aşamada başvurulan araç olmuştur. Bu nedenle yemin hakimindavayı sona erdirmesi üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. Bu durum, dava bitmek zorunda olduğu için, yıllarca süresiz bırakılmamasına neden olacağı için, anlaşmazlığın iki tarafı hala kanıt ve diğer tanıkları bulmaya çalıştığı için oluyor Bazı durumlarda hakim, mümkünse başka kanıtlar bulmayı düşünüyor olabilir. Bununla birlikte, dava eğer tamamen kilitlenmemişse, hakim derhal yemin kanıtına başvuracaktır. (merujuk bukti sumpah)
Okuyucularımız sumpah pocong yazarak yutupları çekip Endonezce neler olduğunu izleyebilirler.
Ayrıca lâik hukunun da Allah şeriatının taaa kendisi olduğunusavunan satırların sahibi şunu çok merak etmektedir:
Endonezya’nın hiçbir zaman değişmeyen gündemi olan nilyarlarca dolarlara varan rüşvet ve yolsuzluk davalarından yargılanan üst düzey devlet adamları, bürokratlar da mahkemelerebaşvurmakta “ben de sumpah pocong yapmak istiyorum” demektedir. Ancak hakimlerin şu ana kadar böyle bir kanıta böylesi cirosu yüksek davalarda başvurduğundan haberimiz yoktur. Yoksullar için geçerliolan şeriat değerleri ülkeyi soyanlar için geçerli değil midir?
Zaten ülkesi ve dini olmayan adam yüzmilyonlarca dolardancamide veya tapınakta icra edeceği bir müsamere gösterisi yemini ile kurtulmak kurnazlığını da hiç utanmadan teklif edebilmektedir.
Yoksa Tanrı’nın ışığı paranın peşinden mi gitmektedir?
Bizim inandığımız Hazreti Muhammet 571-632 yılları arasında yaşamıştı. Bize doğruyu söylemeyen dilsiz şeytandır, diye emretmişti.