Tarım ve Hayvancılık çok kazanınca, canı sıkılınca bir koyup on alma, zarar edince de kaçma işi değildir.
Bu gönül işidir, sevgi işidir. Bereketli bir iştir. Zaman zaman kazanırsınızda kaybedebilirsiniz de. İşinizi profesyonellerle profesyonel olarak yaparsanız kriz ortamında bile zarar etmezsiniz.
Tabiki devletin politikaları ve desteği ile tarım ve hayvancılık geleceğe yapılan en büyük yatırımdır. 21 nci yüzyılda en büyük savaşlar gıda üzerine olacağı artık iyice belirginleşti. Gelecek nesillerini sağlıklı beslenmiş, iyi eğitilmiş olarak 22 nci yüzyıla taşıyan ülkeler ancak ayakta kalabilecektir. Tarım ve hayvancılığı ileri seviyede olan ülkeler Dünya'nın lideri konumunda olacaklar, gelişmekte olan ülkelere bunu bir silah olarak kullanmaktan geri kalmayacaklardır.
Tarım ve hayvancılık ile eğitiminiz güçlü ise sizde güçlüsünüz, bağımsızlığa giden yol, gelecek kuşaklara yapılan yatırım tarım ve hayvancılık ile eğitimin güçlü olmasından geçmektedir. Ülke politikaları mutlaka bu doğrultuda şekillenmelidir.
Bir zamanlar ortadoğunun tarım ve hayvancılık deposu gibi görülen ülkemiz şimdilerde halkımızın dışa bağımlılıktan dolayı tarımsal maliyetin artması nedeniyle hızla tarım ve hayvancılık üretiminden uzaklaşmış, kendi kendine besleyerek yeten ülkemiz bir çok kalemde ithalata yönelerek hem topraklar çoraklaşmakta, meralarımız fakirleşmekte ve kaybolmakda hemde dışarı ithalat yolu ile gereksiz yere kaçan dövizlerimiz nedeniyle ekonomik darboğaza doğru yol almaktadır.
Gelecek nesillerimize ellerinde bir güç olarak birakacağımız tarım ve hayvancılık maalesef beklediğimiz seviyede olmamakla birlikte maliyetlerin artmasıyla lüks bir üretim halini almıştır. Büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı sektörü kan kaybı halindedir. En basiti bir çuval yem 150 bin lira seviyesini geçmiştir.
Durum öyle bir hal almıştır ki yem fabrikaları üreticinin telefonuna gelen zam miktarını bile bildirmektedirler. Olumsuz şeyler yazmak istemiyorum ama maalesef durum budur. Bu durum psikolojik yapıyı bozmakta olup üreticimizi üretim ağından koparmaya itmektedir.
Dünya ülkelerinde gelişmekte olan ülkelerin tarım ve hayvancılık üretimleri daralmakta, bu durum ülkeler arasında tekelleşmeye ve gelecekte bir silah olarak kullanılmasının önünü açmaktadır. Nur topu gibi gümbür gümbür küresel olarak gıda enflasyonu bizim gibi tüm gelişmekte olan ülkelerin başına bir bela olarak gelmektedir. En basiti son gelen haberlerde Hindistan'da kuru soğan fiyatları ikiye katlandığı bildirilmektedir.
Artık kılıç - kalkanla, füze ile, tank ve topla savaş devri bitmiştir. Savaş gıda savaşlarıdır. Kimse kimseye bu saatden sonra ne bir imparatorluk ne de devlet kurdurmaz. Kurulsa bile bu sizin isteğinize bakılmaz. Tarım ve hayvancılığınız, eğitiminiz, ekonominiz güçlüyse sizde güçlüsünüz, söz sahibisiniz demektir. Bu nedenle gereksiz hayallerden bir an önce kurtulmak, gerçeği görmek zorundayız.
Ülkemize giren her türlü gıda maddelerinin laboratuvarlarda muayene edilerek sağlıklı olduğu tespit edilmelidir. Milli tohumculuğu geliştirmeliyiz. Gelecek nesillerimizi bir sigorta düzeni gibi korunalıyız. İthal ürünlerde kişilere gelir getirici ithalatın önü kapatılmalı, gereksiz ithal ürünlere döviz kaçışı önlenmeli, ithal ürünler gerçek ihtiyaca göre belirlenmeli, boşa giden kaynaklar, tarım ve hayvancılıkla eğitime, istihdama yönlendirilmelidir.
Halkımıza ticari ahlâk alıştırılmalı, devletini, halkını sövüşlemeye çalışanlara ciddi ciddi ağır cezalar verilmelidir. En basiti Suriye'den gelen zeytinyağını iç piyasada yerli diye satanlara ne ceza verilmiştir, bunun gibi örnekler bir bir halka teşhir edilmeli, ticaretten men edilmelidir.
Zararına hayvan kesimi önlenmeli, ülkemizde üretici kaynaklar çiftçilerimiz varken dışaridan ithal edilerek ureticilerimiz cezalandırılır, dış ülke çiftcileri ödüllendirilir konumuna düşmek son derece yanlış uygulamadır. İçeride et kaynakları varken et ithal etmek, süt üreticisi varken süt ithal etmek, hububat üreticisi varken hububat ithal etmek doğru bir uygulama değildir. Bu uygulamanın yerine ihtiyaca göre üretim ve ithal etmek, bu tür ihtiyaçları kişilerin değilde devletin belirlemesi, milli bir politika olarak benimsenmesi yerinde en büyük davranış olacaktır.
Ülkemizde tarım ve hayvancılık subvanse edilerek istihdam yaratılarak, enflasyon ve işsizlik kısmen çözülebilecektir.
Bu sayede düzelen ekonomi ile de eğitim güçlenerek ülkemizden dışarı giden beyin göçü kısmende olsa önlenebilecektir.
Sırf fakülte, üniversite açmak adına gereğinden fazla üniversite, fakülte açmak ülkemize zarar vermektedir. Kaldı ki eğitimini tamamlayanlarda işsiz konumunda ülke ekonomisine bir yük olmaktadır. Mevcut mezun olanların yerli yerinde kullanımın önü açılmalıdır. İlkokuldan itibaren Almanya'da ki yada diğer gelişmiş ülkelerde ki gibi eğitim sistemi yeniden yapılandırılmalıdır.
Ülkemizin tarım ve hayvancılık kalkınmasında temel taşı konumunda olan veteriner hekimler, veteriner tekniker/ teknisyenleri, ziraat mühendisleri, ziraat teknisyenleri ülke tarım ve hayvancılık ekonomisine kazandırılmalı, gerekirse alanlar (her ilçeye, her beldeye, her köye) tahsis edilerek ülke ekonomisine katkıda bulunmalarının önü açılmalıdır.
Konuşulacak çok konu var. Sırası geldikçe bunlardan bahsedeceğim. Benim gibi yazanların yazdıkları dikkate alınır mı bilemiyorum. Sonuçta bu ülke hepimizin. Çocuklarımızın geleceğini tesis etmek hepimizin görevidir. Siyasetçiler gelip geçicidir. Ama baki olacak gelecek nesillerimizdir. Onları gelecek yüzyıllara taşımak güçlü devlet, güçlü ekonomi ve güçlü eğitim ve bilimle olur. Güçlü olan bağımsız ve lider ülke olur.
Cumhuriyet bayramimız hepimize kutlu olsun.
Yarınımız çocuklarımıza daha güzel bir gelecek sağlamamız dileğimle...
Saygılar....