Yaşlı Dünya'mız yaklaşık 4,54 milyar yıldır ne tufanlar, ne krizler, ne yokluklar gördü ama halâ ne insanoğlu bunlardan bir ders aldı nede tedbirini.... Aynen "Benim eşşeğimin adı tokur, döner döner aynı şeyleri okur" misali ezilen, telef olan hep halk oldu, kazanan da zenginler oldu. Düzelen Hiç birşey olmadı sayılır. Eğer ekonomik olarak, sanayi-teknolojik- tarım-ilim ve bilim olarak güçlüyseniz Dünya'da hem lider konumundasınız ve hemde halkınızda, gelecek kuşaklarınız da gelecekleri garanti altında olmuş demektir.
1 Aralık 2019 tarihinde Çin'in Hubei bölgesinin başkenti olan Vuhan'da ortaya çıkan Covid-19 virüs salgını Dünya'mızı perişan etmiş durumda...
Ülkemiz de Covid-19 belasının en geç geldiği ülkeler arasında bulunuyor. Covid-19 korona salgını vakası 11 Mart 2020 tarihinde ülkemizde görülmesiyle birlikde ne olduysa o tarihden bu yana ekonomik kriz resmen geliyorum dedi ve sonunda da tavan yaptı.
Dünya'mızda ki krizlere baktığımızda :
1878 Ekonomik Krizi ile 1928 yılının başından 1929 yılı Ekim ayının başına kadar süren krizi dikkate almazsak:
Yaklaşık;
1987'de ki Kara Pazartesi ile Dünya borsalarının kısa bir zaman zarfında büyük değer kayıpları yaşaması sonucunda Hong Kong borsasında başlamış ve saat farkının olmasıyla birlikte 1 hafta içerisinde tüm dünyada küresel bir etki yaratmış kriz de tüm Dünya ülkelerinin zararlarını kapatması 3 yılını almıştır,
- Temmuz 1997'de Tayland Borsasında başlayan ve Asya Kaplanları olarak bilinen birçok Doğu Asya ülkesini, para birimlerinin ve borsalarının çöküşüne kadar etkileyen ekonomik kriz,
- 2007 ve 2008 yıllarında dünya çapındaki tarım ürünleri üreten ülkelerdeki kuraklıklar ve petrol fiyatlarındaki artışlar, gıda fiyatlarındaki ekstrem artışlar nedeniyle kısa bir süre sonra bir küresel krize dönüşen ve ekonomisi gelişen ülkelerin borsalarında negatif etki yaratan kriz.
- 1999 Depremiyle birlikte ekonomimizin iyice çökmesiyle 2001 yılında gerçekleştirilen Milli Güvenlik Toplantısında yaşanan tartışmayla ülke gündemine yansıması sonucu piyasanın tepe taklak olduğu kriz,
- ABD’deki Mortgage sisteminin çökmesi ve piyasalarda bir anlık nakit kıtlığı neticesinde büyük parasal şirketlerin batmaya başlamasıyla 2008-2012 deki Küresel Ekonomik Kriz,
- 2011 yılında başlayan ve günümüzde etkisi halâ devam eden, dönemin Yunanistan hükümetinin aşırı kamu borçlanması ve bu borçları ödeyememesinden kaynaklanan Yunanistan Ekonomik krizi.
Bütün bu krizleri tüm Dünya ülkeleri ile birlikte yaşadığımız halde Devlet Planlama Teşkilatı (D.P.T.), Devlet İstatistik Enstitüsü (D.İ.E) gibi yapısal kurumlarda olmasına rağmen her zaman ki gibi sıcak paraya dayalı (Swap) bütçeyi seçip, sıcak paraya bağlı (Swap) bir ekonomimiz olduğundan bir küresel salgın Korona ile (Pandemi) adeta ters köşe olduk. Merkez bankası döviz stoğunun iç piyasada rastgele tüketilmesiyle de uluslararası anlaşmalar gereği swap hesap sahiplerinin kendi aralarında anlaşmaları ile bir günde swap hesaplarını çekmeleriyle adeta tuz buz olduk. Krizde böylece seyredilerek geldi. Döviz artışı zaten vardı. Pandemiye bağlı ekonomik kriz varken, swap döviz hesaplarının çekilmesiyle Döviz kur farklarıda var olan ekonomik krize eklenerek tüm sektörleri vurarak derin bir kriz halini aldı.
Ülkemizde ki Dolardaki yükselişlere baktığımız da:
- 3 Ocak 2005: 1 dolar 1,34 TL.
- 4 Ağustos 2008: 1 dolar 1,15 TL.
- 9 Mart 2009: 1 dolar 1,80 TL.
- 4 Kasım 2010: 1 dolar 1,39 TL.
- 8 Şubat 2012: 1 dolar 1,74 TL.
- 23 Ağustos 2013: 1 dolar 2 TL.
- 17 Aralık 2014: 1 dolar 2,37 TL.
- 20 Ağustos 2015: 1 dolar 3 TL.
- 5 Aralık 2016: 1 dolar 3,54 TL.
- 13 Ağustos 2018: 1 dolar 6,89 TL.
- 9 Mayıs 2019: 1 dolar 6,24 TL.
- 6 Kasım 2020: 1 dolar 8,58 TL.
- 21 Ekim 2021: 1 dolar 9,47 TL.
- 18 Kasım 2021: 1 dolar 11,25 TL.
- 23 Kasım 2021: 1 dolar 13,5 TL.
Olmuştur.
Artan döviz piyasası ile birlikte tüm piyasalar altüst olmuş:
- Tarım girdileri (traktör, mazot, gübre, tohum, ilaç, tarla kirası, işçilik ve işletme giderleri v.s) artmış,
- Döviz kurunun artışıyla petrol fiyatı da artmış nakliye tüm tüketici ürünlerinin fiyat artışını da beraberinde getirmiş
- Halkın alım gücü de düşmüş
- Faizler artmış
- En kötüsü de dövizin artmasıyla da devletin, kurumların borcuda artmış
- Beraberinde gelen zamlarla adeta tüm halkımız fakirleşmiştir.
Özellikle burada ülke ekonomisini ilgilendiren tarım maliyetlerinin artışıdır. Temmuz 2021'de bir çuval yumurta yemi 120 tl. ye alınırken günümüzde 300 tl.ye dayanmış hatta geçmiştir. Büyükbaş - küçükbaş yemi, kanatlı yemi 6 ay öncesine göre neredeyse 2 katını da geçmiştir. Akaryakıt da ki zamlar, elektrik - su - doğal gaz- ulaşım daki zamlarla bu girdilerle ne büyükbaş, ne küçük baş ne de kanatlı hayvancılığının yapılması imkansız hale gelmiştir.
1300 küsür kadar kaz kümesi - çiftliği, 700 e yakın tavuk kümesi- çiftliği ile sürekli temas halinde olduğum halde bu yıl son krizle birlikte bu oran % 50 oranında düşmüş durumdadır. Çoğu hayvanlarına yaşam payı şeklinde, yetersiz mera beslenmesi ile götürebildiği kadar hayvancılığı yapma ile mücadele halindedir. Bırakın ilacını, vitaminini karşılamayı sadece yaşam payı yem verme ile durumu idare etmeye çalışmaktadırlar. Kısacası eğer kısa zamanda yetkililer sorunlara yapısal olarak müdahale etmezlerse bu şartlar altında hayvancılığın yapılması artık imkansız hale gelecektir hatta gelmiştir de...
Hatta sorunlar :
- Tarımsal girdilerin artmasıyla, zamansız kesimler nedeniyle tarım da özellikle hayvancılık sektörü büyük yara alacaktır.
- Dışa bağımlılık artacaktır.
- Gübre, mazot, tohum gibi tarımsal girdiler nedeniyle maliyetler artacak ekili arazi miktarı azalacaktır.
- Gıda, tarım ve hayvancılık ürünlerinde çeşitlilik azalacak, toplumuz sağlıksız gıda tüketmesi nedeniyle toplum sağlığı özellikle genc kuşaklar sağlıksız yetişecektir.
- Sanayi gerileyerek işden çıkartmalar olacak ve işsizlik artacaktir.
- Artan enflasyon dolayısıyla eriyen ücretler nedeniyle halkın alım gücü düşecek, çarşı-pazar alış verişi duracak, fırinından bakkalına, yem fabrikalarına kadar bir çok sektör kepenk kapatacaklardır.
Geçmişe dönük ülkemizin tarımını incelediğimizde, ABD ve AB gibi ülkelerin güdümünde olan örgütler aracılığıyla, özellikle 1980'li yıllardan sonra uygulana gelen yeni-liberal politikalarla tarımımızın açmaza girdiğini görebiliriz.
Girdi üreten ve dağıtan, fiyat düzenleyicisi olan, kredi sağlayan ve altyapı hizmetleri üreten tarımsal KİT'ler özelleştirilmiş, üretimden daha çok üretimsizliği amaçlayan desteklemeler devreye sokulmuş, kırsal kesimin örgütlenmesi engellenmiştir. Bunun sonucu olarak ülkemiz yeterince üretemeyen, dışarıdan tarım ürünleri dış alımcısı bir ülke halini almıştır.
Yoksullaşan köylüler, gecimlerini sağlamak için kente göç etmiş, ancak iş ve aş yerine sadaka ekonomisi oluşmuştur. Buna paralel olarak da büyüyen şehirlerde ulaşımdan alt yapısına kadar tüm sektörlerde hizmet sorunu çıkmıştır. İnsana hizmet azalmış, tarımsal araziler terk edilerek hayvancılık dahil tarımın tüm sektörleri yara almış, topraklar çoraklaşmıştır. Büyükşehir belediye sınırları siyasi oy, rant uğruna hayvan meraları sanayiye açılmış dolayısiyla hayvancılık dar bir alana hapsedilmiş maliyetler artmıştır.
Küresel krizle ortaya çıkan yeni gelişmeler de zaten sorunlarla boğuşan ülkemizin tarımını daha yüksek oranda etkileyecektir. Bunları şöyle sıralayabiliriz :
- Döviz kurunun yükselmesiyle birlikte dışa bağımlı tarımsal girdilerde, örneğin mazot, gübre, ilaç, yem hammadde fiyatları giderek artacaktır. Bugün bile Türk çiftçisi Batılı çiftçilere göre mazotu 4-5 kat daha yüksek fiyatla almaktadır.
- Sıkı para politikası nedeniyle, aslında küçük ve orta ölçekli işletmeler için yetersiz olan doğrudan desteklemeler daha da azalacaktır.
- Girdilerin pahalı, desteklemelerin de yetersiz olması üretimi giderek daha da düşürecektir.
- Üretimin düşmesiyle, gerek üreticilerin gerekse tüketicilerin yeterli örgütlenmeden mahrum olması nedeniyle üreticiler daha az kazanacaklar, tüketiciler ise daha yüksek fiyattan gıda bulacaklardır.
- Üretim yetersizliği, gıda ve diğer tarımsal ürün dışalımını artıracaktır. Ancak döviz kuruna bağlı olarak tarım ürünleri dışalımı daha pahalıya gelecektir. Özellikle hayvancılık sektörü tamamen bitme noktasına gelerek hayvansal ürünlerde dış ülkelerin insiyatifine kalarak dışa bağımlı hale düşülecektir.
- Kazanamayan küçük ve orta ölçekli çiftçiler topraklarını satmak zorunda kalacaklardır. Şimdi bile araziler yabancı tekellerin eline geçmeye başlamıştır. İnsanımız, kendi anavatanında yanaşma, misafir konumuna düşecektir.
- Toprak dışında, özelleştirilen diğer tarımsal KİT'ler gibi tarımsal sanayi kuruluşları da yabancılaşmaya başlayacaktır.
- Kırdan kente çözülme hızlanacak, bu durum kentlerde önemli düzeylerde işsizlik, alt yapı ve güvenlik sorunlarının artışına neden olacaktır.
Peki kısa dönemde küresel krize karşı neler yapabiliriz :
- Tarımsal girdilerden alınan KDV oranı hızla düşürülmelidir.
- Tarım topraklarının yabancılarca ya da yabancı ortak denetimli bankalar tarafından alınmasını engelleyici yasalar derhal çıkartılmalıdır.
- Çiftçi, tarımsal amaçlı kooperatiflerde hızla örgütlenmelidir.
- Örgütlenmeler, köy temelli yerine ilçe düzeyinde olmalı. Ürünler bunlar tarafından işlenmeli ve pazarlanmalıdır. Çiftçiler küçük bireysel çıkarlar için ürünleri aracılara satmamalı, bunun tedbiri mutlaka alınmalıdır.
- Girdiler de kooperatifler aracılığıyla sağlanmalıdır.
- Çiftçilern, borçlanmasına dikkat edilmeli, aldığı borçları üretim için kullanmalı, denetlenmelidir.
- Dışa bağımlı yeni-liberal politikalar terk edilmeli, köklü yapısal tedbirler alınmalı, seçim ekonomisinden uzak durulmalıdır.
- Ülke çapında gerçekçi hayvan sayımı yapılmalı kısa, orta ve uzun vade de kalkınma planları revize edilerek hayvancılık takip altına alınmalı, hayvan yemlerine kadar sübvanse edilerek hayvancılık sektöründe herşey devlet kontrolüne alınmalıdır.
Dilimin döndüğünce ülkemizin geleceği için kurtuluşumuz üretmekten geçmekdedir. Bu ülke bizim başka gidecek yerimizde yok. Umarım yetkililerde popilist politikaları terk ederek gercekçi bir şekilde sorunlara el atmalıdır. Aksi takdirde hakikaten işimizin zor olduğu kanısındayım.
Saygılarımla
KAYNAKLAR :
1. Ali Ekber YILDIRIM - Krizin tarıma etkileri... (TARIM DÜNYASINDAN - Dünya Gazetesi)
2. Dr. Öğr. Üye. Hasan ALPAGO - KRİZLERİN EKONOMİDEKİ YERİ
3. Mehmet Fatih DARICAN - EKONOMİK KRİZLER VE TÜRKİYE
(İstanbul Aydın Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme
Yönetimi)
4. Dr. Davut Ateş - Küresel ekonomik kriz, devlet ve dış politika (Dış Ticaret Müsteşarlığı)
5. Ziraat Mühendisi Mustafa ALTINDEĞER - Ziraat Mühendisi Burhan HEKİMOĞLU - TR831 Samsun İli
HAYVANCILIK SEKTÖRÜ
ÜRETİM, SORUNLAR ve
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
6. TÜRLERİ, NEDENLERİ VE GÖSTERGELERİYLE
FİNANSAL KRİZLER
Dr. Ahmet TURGUT (Niğde Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi)
7. Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği (TDSYMB) - HAYVANCILIĞIN
YENİDEN İNŞASI TDSYMB 09/09/2019 - SORUNLAR SEBEPLER ÇÖZÜMLER - Saha Araştırmaları ve Saha Gözlem Raporu
8. Fikret ÜÇCAN - Önce İnsan (Kalkınma İnsanla Başlar)
9. Soner Kızılkaya & Oğulcan Bakiler - Türkiye’de Doların 20 Yıllık Serüveni 21 Ekim 2021