Yıllardır tartışılan bir konu değil mi? Hazreti Muhammed’in hadislerine dayanarak ulama sınıfının reddettiği bir “milliyetçilik” var. Ulamanın anladığı ve İslâm dünyasında gerçekleşen milliyetçilik üzerinde durduğumuzda konu netleşecektir.
Arapça “şuubiye” “asabiye” ifadeleriyle karşılanan milliyetçilik, “dar kafalı olmak ve kabilecilik, aşiretçilik gibi anlamları içerir. Ulama da buradan hareketle Avrupa’dan bize bulaşan hastalık şeklinde tefsir ederek milliyetçiliği reddeder. Bu söylemlerini tekrar edip dururlar.
Haklı bir gerekçeleri vardır. İslâm dünyasına ve tarihine baktığımızda da “kabilecilik” anlamında anlaşılan ve uygulanan “milliyetçiliğin” ne kadar zararlı olduğu ortadadır. İşte Fas, işte Libya işte Suudi gerçeği önümüzdedir.
Bakalım tarihe ve günümüze; Fas tarihi; Hazreti Muhammed’in soyundan gelen seyyit-şeriflerin kabile ve hanedan esaslı mücadeleleri ve iktidar savaşlarından başka bir şey değildir. Cezayir ile Fas arasındaki Batı Sahra çekişmesi ikiz kardeşler arasında bir kavgadır ve batının işine gelmektedir; özellikle Fransa ve İspanya’nın ellerini ovuşturarak seyrettikleri ve bitmesini istemedikleri bir çekişmedir.
Şu anda Libya’daki kaos da aynen böyle bir şeydir. Irak’ta Saddam Hüseyin’den geriye kalan da bir aşiret kavgasıdır.
İşte Pakistan,işte Afganistan, İşte Malezya ve Endonezya.
Millet olamamış İslâm ülkeleridir. “Millet” kavramından kastımız “milli ölçekte kurallarla ülkeyi kucaklamak” demektir. Yoksa ayrımcılık yapmak demek değildir.
Bakın yukarıdaki İslâm ülkelerine böyle bir şey var mıdır? Hepsi arazi ve sülâle temelli ülkelerdir vesselam. Örneğin İngiliz mamulü Brunei gibi. Mübarek sultanın berberi özel uçakla İngiltere’den gelir. Suudinin şarabı da öyle özel uçakla aynı ülkeden.
Hazreti Muhammet kabileler arasındaki bitmek tükenmek bilmeyen çatışmaların içinden geldiği için ve bunu bizzat yaşadığı için “kabileciği” yasaklamıştı. Eşhuru hurumu hatırlayınız. Sürekli savaştıklarından sadece 4 ay da birbirleriyle savaşmamayı esas alan mutabakattır bu.
Peki milliyetçilik nedir? Irkçılık mıdır. Kabilecilik midir?
Bizim din adına konuşanların “Türk” lafından bu kadar fazla kaçmalarının nedeni kolaya kaçmaları ve dar görüşlü olmalarından başka bir şey değildir.
Milliyetçilik “tek hanımlı müslüman olmak” demektir. Ne hikmettense “Hazreti Muhammed’in damadı Hazreti Ali’nin ikinci evliliğine izin vermediğini pek anlatmaz” “dişi” düşkünü dinciler. Çünkü şeyhleri 60-70 yaşında bile olsa 12-25 yaş arası tazeleri pek severler. Milliyetçilik; kadın istismarını reddeder.
Milliyetçilik “ortak hedef” sahibi olmak demektir. “Herkesin aynı seviyede refah elde edeceği ortak standartlaşma” demektir. Milliyetçilik “vatanı olan milli bir din” demektir. Artık bunu 15 Temmuz 2016 günü milletçe öğrenmemiz gerektiğini anladık. Milliyetçilik; din adına vatansızlık, tarikat adına ülkesizlik demek değildir. Milliyetçilik “milli bir cemaati olan din” demektir.
Kısacası biz diyoruzki Hazreti Muhammet kabileciliği reddetti, ama milliyetçiliği yani ortak tavır sahibi olmayı reddetmedi. Hazreti Muhammet Fas’ta olduğu gibi onlarca yıl süren Muvahhidun ve Murabitun adlı kendi soyundan gelenlerin kanlı iktidar mücadelelerini reddetti.Yoksa herkesin “sigorta” düzeni içinde bir genel güvencesinin olduğu milli standartları olan bir ülke düzenini reddetmedi. Hazreti Muhammet soyundan gelen Ebu Lehepleri reddetti.
Bunun için biz milliyetçilik tavrını benimsiyoruz. Bunun için milli bir ülküyü savunuyoruz. Tarikat şeyhlerinin arka yüzünde “dişi, köle, döviz” üçlüsünden başka bir şey olmayan İslâm dinini harcayan lâiklik düşmanı vatansız dinlerini değil.
MİLLİYETÇİLİK NEDİR?
Milliyetçilik; birbirine güvenmek demektir. Dincilik ise birbirine güvenmemek ve İslâm dinine hakaret etmek demektir. Kendi tarihimize bakalım. Eğer milliyetçi bir tavrımız olsaydı bugün Osmanlı hanedanı yaşıyor olacaktı. Hilafet de devam edecekti. Ama ulamanın dar ufku dönüşümü temin edemediği için yeryüzünün en asil hanedanı bugün yeryüzünde yoktur.
Kısaca diyoruzki milliyetçilik ulamanın anlattığı şuubiye değildir. Adamolmak, milli ülkü sahibi olmak, Yahya Kemal Beyatlı’nın anamın memesinden emdiğim süt; dediği “Türkçe” ye sahip çıkmak demektir. Türkçe düşünüp Türkçe konuşmak demektir. Arapça düşünüp Türkçe konuşmak demek değildir.