Sevgili dostlar nihayet beklediğim bir şeydi. Dünkü yazımda belirttiğim gibi dakika bir gol bir yazdığım yazıdan rahatsız olanların şikayeti sonucu facebook yönetimi 19 mayıs 2018 tarihine kadar bir haftalık yayın kısıtlama cezası tarafıma verilmiştir.
İyi gözleri aydın kim şikayet ettiyse eline koluna sağlık. Yapmasalardı şaşardım. Peki bizim ülkemizde niye böyle oluyor. Amerika gibi bir ülkede, Avrupa ülkelerinde benim yazdıklarımdan daha ciddi bir şekilde eleştiri yaptıkları halde en ufak bir hataları olsa istifa erdemliliği olduğu halde bizim ülkemizde demokrasi çok fazla oturmadığından dolayı maalesef Cumhuriyet tarihimizde istifa erdemliliği hemen hemen hiç yok gibidir.
Peki yazılarımdan dolayı şikayetlerle neyi amaçladılar anlamış değilim. Oysa daha bir şey yazmadım ki sadece ana hatlarıyla yazdım. Yazacaklarım gerçek dışı mıydı? Hayır o şikayeti edenlerde biliyorlar ki ben kaynaksız bir şey yazmam. Önceki ekonomi ile ilgili yazılarımdan dolayı biliyorlar ki hiçbir kurumu, kuruluşu yada direk hükümeti suçlamadığım gibi kanayan yara, problem hangi yıldan kaynaklanıyorsa kim olursa olsun hedef göstertmem, tarafsız bir gözle hangi parti olursa olsun yazdığımı kendileri de bildiği halde yazılarımı basın kuruluşundan sildirdiler. Peki sildirdiler de sorunlar çözüldü mü? Keşke hiç gerek kalmasa da ben de yazmış olmasam. Neyse biz konumuza dönelim:
Sağlık Bakanlığı kuruluşlarında 30.5.2003 tarihli Tebliğ, hem Sağlık Bakanlığınca yayımlanan 05.06.2003 tarihli Genelge ve hem de yine Sağlık Bakanlığı bünyesinde 15.8.2003 tarihinde yayımlanan Genelgeye göre, üç basamak sağlık kuruluşları mevcuttur.
- Resmi kurum tabiplikleri,
- Sağlık ocağı,
- Verem savaş dispanseri,
- Ana-çocuk sağlığı ve aile planlaması merkezi,
- Sağlık merkezi,
- Dispanseri
İle
Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik kapsamında açılan özel polikliniklerdir. Hekimlerin, mesleklerini serbest olarak icra etmek üzere münferiden açtıkları muayenehaneler bu kapsam dışındadır.
- Eğitim ve araştırma hastanesi olmayan Devlet Hastaneleri,
- Özel Dal Hastaneleri,
- Diğer resmi kurum hastaneleri
İle
Özel Hastaneler Yönetmeliği'ne göre ruhsat almış özel hastaneler ile
- Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik kapsamında açılan özel tıp merkezleri ve özel dal merkezleridir
- Eğitim ve araştırma hastaneleri,
- Özel dal eğitim ve araştırma hastaneleri ile
- Üniversite hastaneleridir.
Bu tanımları yaptıktan sonra gelelim Sağlık sınıfındaki problemleri enine boyuna incelemeye:
Ülkemizde sağlıkta kamu harcamaları ciddi boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) yıllık sağlık giderleri, 10 yılda 4.5 milyar TL’den 36.5 milyar TL’ye kadar yükselmiştir. Sağlık Bakanlığı da, 17.5 milyar TL civarında bir parayı genel bütçeden almaktadır. Sağlık Bakanlığı ve SGK’nın harcamalarının toplamı 54 milyar TL’yi bulmakta hatta aşmaktadır. Diğer kamu harcamalarını bunun dışında olup 54 milyar TL bile, 330 milyar TL civarında geliri olan bir ülke için sürdürülebilir değildir. Çünkü, hem SGK’nın, hem de Türkiye bütçesinin yılda 30 milyar TL üzerinde açığı bulunmaktadır ki, bu açık büyük ölçüde dış borçla kapatılmaktadır. Adeta bütçemiz dış borçlarla desteklenmektedir ki bu hiç de iyi değildir. 12 yıllık sürede, kamu sağlık giderlerinin 6 milyar TL’ lerden 70 milyar TL’ lere geldiği bir sistemden söz ediyoruz.
Sağlık sistemimizin, oldukça iyi durumda olduğu, neredeyse problemsiz olduğu gibi diğer ülkelere de model olarak gösterilse de işin boyutu aslında böyle değildir. Halka yansıyan yönüyle, sağlık hizmetlerine erişimde bir kolaylık ve hızlılık sağlanmış durumdadır. Halk üzerinde memnuniyet yaratan durum da, büyük ölçüde bu nedenden kaynaklanmaktadır. Ancak, durum hiç açıcı bir halde olmayıp sunulan hizmetlerin ülkemize ekonomik faturası büyük boyutlardadır ve önümüzdeki yıllarda da bedeli hissedilecek ölçüde ödenecek bir ekonomik boyut söz konusudur.
Dünyada ülkeler öncelikle hastaların ayaktan tanı ve tedavi kuruluşlarından hizmet almasını desteklerken ülkemizde ise hastanecilik modeli desteklenmektedir. Hastaların tamamı ayaktan tanı ve tedavi kuruluşlarından geçmeleri teşvik edilir ki kaynaklar heba olmasın. Ülkemizde bu şemsiye tersine tutulmakta ve hastanecilik modeli desteklenmekte, SGK’da bu kuruluşlarla sözleşme yapmaktadır. Ayaktan tanı ve tedavi kuruluşları olan poliklinik, muayenehane ve laboratuarlar gibi kuruluşlarla sözleşme yapmayarak, hastaların daha pahalı bir maliyet modeli olan hastanelere yönelmesini teşvik etmektedir.
Sağlık Bakanlığı, ülkemizde hem standart koyucu, hem denetleyici, hem de en büyük hizmet sunucudur. Yani bir yönde hem hakem hem oyuncudur. Böyle bir model hangi ülkede vardır anlamış değilim. Sağlık sistemimizle kısmen de olsa bazı iyileştirilmeler yapıldı gibi gözükse de uzamlarımız temel karakteri ile aşırı popülizme ve oy desteği sağlamaya yönelik yapay bir sağlık sistemi yaratılmış görüntüsü çizmekte olduğunu bildirmekteler. Artık uluslar arası piyasalarda paranın kolay bulunabilmesi ve kolay borçlanabilme olanakları mümkün değildir. Tüm ülkeler kemer sıkar iken bizim de sıkmamız gerekmektedir. Ancak bu kemer sıkma sağlık ve gıda harcamalarında olursa sağlıksız bir nesil ile karşı karşıya kalabiliriz. Çünkü günümüzde nüfusunu sağlıklı bir şekilde gelecek yıllara taşıyabilen ülkeler tüm Dünya ülkeleri üzerinde söz sahibi ve lider konumunda olacaktır.
Türkiye, gücünün üzerinde ve efektif olmayan abartılı sağlık harcamalarıyla, gereksiz biçimde borçlanmakta 25- 30 milyar TL’ lere akılcı biçimde kurulabilecek benzer etkinlikte bir sağlık sistemi yerine, gösterişli, şatafatlı ama savurgan, gerçekte içi boş bir sağlık sistemi anlayışına doğru sürüklenmektedir. Diğer taraftan halkınızın gelir seviyesi hemen hemen yetersizse hizmetlerden ek ücret v.s zorlamalara neden olursanız halkınızı çıldırma noktasına getirmiş olursunuz. Böylelikle psikolojik sıkıntılara, terör faaliyetlerine, sınıf farklılıklarına, gasp, cinayet v.s oluşumlara toplumu kanalize etmekten başka bir bir işe yaramaz.
2005 yılına kadar Sağlık ocaklarındaki doktorlar ilk defa pilot bölge seçimi ile aile hekimliği uygulaması başlatılıp daha sonra ülke çapında 1 nci basamak sağlık kurumu olarak Aile Hekimliği uygulama yönetmeliği 25.05.2010 tarih ve 27591 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış ve uygulamaya geçilmiştir.
Belki de yeterli aile hekimliği olmadığı halde böyle bir uygulamaya girmiş tek ülke bizizdir. Avrupa uyum yasaları kapsamında ülkemizde de bu sisteme dönülmek zorundaydı. Ancak toplamda 17 bin başlangıçla başlayan aile hekimliği sistemi şu an 17 bin miktarını geçmiş olabilir) kendi başına problemlerle uğraşıp durmaktadır. Başlangıçta 250 küsür aile hekimi uzmanı sayısı mevcutken mevcut hakım pratisyen hekimlerin aile hekimi yerinde kullanılmakla uygulamaya kondu. şu anlarda da hala yetersiz miktarlardadır. Kurmak başka sorunları gidermek başka. İsteseniz de istemeseniz de eğer Avrupa ülkeleri topluluğuna katılmak, bu konjoktür de birlikte olmak istiyorsanız entegrasyonu sağlamak adına uyum yasalarını çıkarmak ve hayata geçirmemiz gerekiyordu. İyi mi oldu evet iyi oldu ama inşallah sorunlar çözülürse bizde Avrupa ülkelerinde ki gibi insanın yaşamına saygı gereği ülkece tam anlamı ile yararlanırız.
Şu anda aile hekimi başına ortalama 3.600 nüfus düştüğü söylense de 4.000 den fazla kayıtlı hasta nüfusu mevcuttur.
Kronik hastalık takibinden tutun, Acil hasta müdahaleleri. küçük cerrahi işlemleri, sağlık raporlarından muayene hizmetlerine kadar bir çok sağlık sorunlarına hizmet veren Sağlık Ocaklarında ki hekimlerimiz hakkında 6 Mayıs 2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği ile kısmen sorunları çözülmüş oldu.
Yine Aile Hekimlerinin hangi hiyerarşik düzen içinde kimin denetleyeceği konusunda bir açıklık mevcut değildir. Sağlık Bakanlıklarına bağlı Toplum Sağlığı Merkezlerimi?, İl sağlık müdürlüklerimi yoksa bağlantıyı sağlayan koordinatör merkezler mi? Muallaktadır. Yeterli hizmet puanına sahip olamayan veya kıdem ve liyakatten eksik deneyimsiz kadrolar Aile Hekimlerinin amiri konumunda, disipline aykırı bir şekilde kendilerinden daha ast konumundaki memurların (Hemşire, ebe v.s) ellerinde çetele ile açık hedefi haline gelebilmektedirler. Bu durum aynen Valiyi Kaymakamın denetlemesine benzer.Bu konum Aile hekimlerini olumsuz motive etmektedir. Ben bunu istifade etmek için Aile Hekimliklerine her gittiğimde denetlemeye gelindiğini, o doktorların koşuşturmacalarından gelen liyakatsiz personel karşısında ki durumlarına şahit olmuşumdur.
Bir sonraki yazımda kaldığımız yerden devam etmek üzere.
KAYNAKLAR:
Deloitte Sağlık Çözümleri Merkezi - Sağlık ve İlaç Sektörü 2020 Öngörüleri
Prof.Dr. Paşa Göktaş - Türkiye’de sağlık sisteminin temel sorunları
Harun KIRILMAZ Sağlık Bakanlığı, Ankara - Sağlık Sisteminin Sorunları ve Bilgi Teknolojileri
Prof.Dr. Paşa Göktaş - Türkiye’nin sağlık sorunları ne tür bir sağlık bakanını gerekli kılıyor?
Prof.Dr. Paşa Göktaş - Sağlık sisteminin temel sorunları sürüyor
Dr.İlhan Korkmaz. Ataevler A.S.M Nilüfer-BURSA – Aile hekimlerinin Sorunları
Dr. Nuri Seha Yüksel – Aile Hekimliği 2016
Yrd. Doç. Dr.Yasemin Mamur Işıkçı – Bir Kamu Politikası: Sağlık Politikasında Dönüşüm
Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) – Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantıları
Havva Öztürk Acıbadem Hastanesi - Hastanelerde İşe Yeni Başlayan Hemşirelerin Sorunları
Celil Çağlar ÖZLÜ - Hastaların İhtiyacı Olan Moral ve Motivasyon
Murat Tuzcu - Net Gazetesi Hastanelerdeki sorunlar ve çözümleri
Dr. Ensar DURMUŞ - Acil Sağlık Sisteminin Sorunları
Öğrt. Gör. Aysun Yılmaztürk - Türkiye’de Sağlık Reformlarının Tarihsel Gelişimi ve Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın Küresel Niteliğinin Değerlendirilmesi
Mustafa Kemal Bektaş - Ülkemizde İç ve Dış Gelir kaynaklarında Savurganlık, Belediyelerin Düzensiz Harcamaları ve Ekonomide ki Kara delikler,