Her gün yüzlerce sayfa okumaktayım. Bu nedenle bu pazar günümü psikolog arkadaşlarımın paylaşımlarına ayırdım. Ve paylaşımlarını tek tek okudum ve önemli gördüklerimi notlarımın arasına aldım.
Bu arkadaşlarımın birisinin paylaşımlarını önemsedim ve önemsemekteyim. Söz konusu arkadaş gerçekten mesleğinde önemli bir yere sahip.
Diyor ki! psikolog arkadaşım :
"Şiddet, sorunun kendisidir, ve sevginin başladığı yerde biter.
Şiddet, ya zihin fukaralığın ya da sosyal fakirliğin meyvesidir.
İnsanın değerli olmadığı yerde materyal değerler ağır basar. Maddi kayıplara kesilen ceza, insanlık ayıbının yanında daha serttir.
İnsan şiddetle hiç bir bitkiyi yetiştiremez. İnsan olan zaten şiddete başvurmaz.
Cesur insanlarında korkuları vardır. Onlar korkularını bilirler. Fakat cesaretsizlere karşın korkularını bir kenara iter ve bilinmeyene doğru ilerler. Cesaretsizler ise korkularını dinlerler, onları korkuları yönlendirir" diyor psikolog arkadaşımız.
Zaman zaman arkadaşımın paylaştığı bilgileri yazılarımda paylaşacağım. Bunlar güzel tesbitler. Genelde ülkemizin psikolojik yapısının fotoğrafı budur. Herkez şiddete başvuruyor ya da şiddete meyilli durumdalar. Psikokog arkadaşımın dediği gibi keşke herkez sevgiyle dolsa da şiddet tamamen toplumumuzda bitse....
Bu yazımı yazdıktan sonra arkadaşımdan toplumu şiddete sürükleyen nedenleri de yazmasını, paylaşmasını istiyeceğim. Ama yine de bu isteğimi belirtmeden önce bu unsurları tesbit açısından kapıyı ben aralıyayım.
Şiddete neden olan unsurları saymak istersek bunların en önemlileri; cahillik-eğitimsizlik, ailede bozulan ekonomik yapı, cinsel sorunlar, ruhsal ve kültürel uyuşmazlık, aile büyüklerinin evli çiftlerin hayatına dayatmacı burunlarını sokmaları olarak bu sorunları sıralayabiliriz.
Genelde şiddete meyilli olan erkeklerdir olarak bilinse de kadınlarımızda şiddete meyilli olmaktadır. Bir bakıyorsunuz anne çocuğuna pat pat vuruyor. "Ağzını kırarım, seni gebertirim" tehdidi ile yaşadıkları aile içi huzursuzlukları yada çocukluk döneminde ki aile içi şiddetle tanışanlar bu bilinç altına gizlenen şiddeti bu şekilde gün yüzüne çıkarabilmektedir.
Ekonomik yetersizliklerden yada doku uyuşmazlığından dolayı bunalan ailelerde şiddet başlıyor ve sonu boşanma ve şiddetle tavan yapıp öldürme, cinayete kadar gidebiliyor.
Kültürel yozlaşma ve bilinçsiz ata erkil evliliklerde (görücü usulü evlilik) şiddetde tavan yapabiliyor.
Zaman zaman yazılarımda toplumun bam tellerinde arıza, kopma olduğunu yazmaktayım. Hatta bir önceki yazımda "Oğlan babadan öğrenir at oynatmayı, kız anadan öğrenir sofra donatmayı" demiştim. Diğer bir deyişle de "Armut dibine düşermiş"
Toplum olarak bu eğitim ve kültür yetersizliğini gidermemiz gerek. Bunun yanında ailelerin bozulan ekonomik yetersizliklerinin de giderilmesi gerek.
Aile ve Sosyal Politikalar bakanlığı ailelerin bozulan yapısını düzeltmek için köklü bir çalışma yapması gerek. Maliye Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığu ile müşterek çalışma yaparak erkeğin yanında kadını da aile katkısına kazandırılması sağlanmalıdır. İşsizlik ve ekonomik kayıplar ailelerin üzerinde giderilmelidir. Aksi takdirde toplumumuz çıldırma noktasına kadar gelebilir.
Evet, şiddet sevginin başladığı yerde biter. Parasızda sevgi olmaz. O eskidendi "İki gönül bir araya gelince samanlık seyran olur" sözleri.
Ailelere öyle günü birlik gıda paketleri yardımı çözüm değildir. Sevgiyi küçük gıda yardım paketleriyle tesis edemezsiniz. Çözüm olan kalıcı sürekli iş, aş ve yarınını düşünmeden mutfakta tencerelerin kaynamasının sağlanmasıdır.
Yetkililerin bir an önce ailelerin bozulan ekonomik yapısını düzeltmek için köklü bir çalışma yapması temennimle....
Saygılar....