Adnan Oktar ile Oktar Babuna ilişkisini bilmemiz için kalıtımda ki genlerin ne olduğunu, ne işe yaradığını iyi bilmemiz lazım. Az sabredin bu ilişkinin kodları bu genlerde gizli
Gen; Kromozomların yapısında bulunan ve kalıtsal karakterleri ileten bir maddedir. DNA molekülünün ortalama 1500 nükleotitten oluşmuş canlının kalıtsal özelliklerinden herhangi birini taşıyan parçasıdır. Kalıtımın temel fiziksel ve işlevsel birimidir. Her gen, protein veya RNA molekülü gibi özel bir işlev taşıyan kromozomların belli bir noktasındaki nükleotid dizilerinden oluşur. Deoksiribonükleik asit (DNA) in protein ya da RNA sentezi için gerekli bilgi taşıyan bölümüdür. İçinde bulunduğu hücre veya organizmada özel bir etkisi olan, kuşaktan kuşağa ve hücreden hücreye geçen kalıtımsal öğesidir.
Gen anne ve babanın özelliklerinden çocuğa geçmesini sağlayan ve kromozomlar üzerinde yer alan katılımın birimidir. Diğer bir anlatımla da canlıların her türlü özelliklerini belirleyen ve hücre çekirdeğindeki kromozomlarda bulunan en küçük kalıtım birimi olup, kendi kendini oluşturma özelliğine sahip, kromozomlara yerleşmiş protein molekülü olup, canlının bütün özelliklerini taşıyan biyolojik varlıktır. Gen, kendi yapısı değişmeksizin, canlıya tüm özellikleri kazandırır.
Genler içerdikleri şifreler dolayısıyla vücuttaki her türlü olayı uzaktan kumanda sistemi sayılabilecek bir duyarlılıkla kontrol ederler.
Genlerin tanımlanması ve genetik mühendisliğinde kaydedilen önemli gelişmeler sonunda bilim adamları artık hastalıklarla savaşabilmek ve onlardan korunabilmek için bazı örneklerde genetik materyali değiştirme aşamasına geldiler. Gen terapisinin temel amacı, hücrelerin hastalığa yol açan eksik ya da kusurlu genleri yerine, sağlıklı kopyalarının hücreye yerleştirilmesidir. Bu işlem, gerçek anlamda bir devrimdir. Hastaya, genetik bozukluktan kaynaklanan belirtilerin kontrol edilmesi ve/veya tedavisi için ilaç verilmiyor. Bunun yerine, sorunun kaynağına inilip hastanın bozuk genetik yapısı düzeltilmeye çalışılıyor. Çeşitli gen terapisi stratejileri olmakla birlikte, başarılı bir gen terapisi için gereken ortak temel elemanlar vardır. Bunların en önemlisi hastalığa neden olan genin belirlenmesi ve kopyalanmasıdır. (klonlanmasıdır) . "Human Genome Project" olarak adlandırılan ve insanın gen haritasını çıkarmayı amaçlayan proje tamamlandığında, istenilen genlere ulaşmanın çok daha kolay olacağına inanılmaktadır. Genin tanımlanmasından sonraki aşamada, genin hedeflenen hücrelere nakledilmesi ve orada ekspresyonu, yani kodladığı proteinin üretimi gelir. Bu genin yerini tespit ettikten sonra o gen sahibini silahla v.s sebeple kaçırabilir, organlarını dahi alabilirler.
Genle olan bu kadar bilgi yeter diyelim konumuza hemen dönelim.
Şimdi Oktar Babuna ve Adnan Oktar arasında nasıl bir gen ilişkisi olabilir diyebilirsiniz!
İlişkisi var efendim hatta daha ilerisi de var. Ülke güvenliği ile ilgili boyutu da var. Az sabredin
Oktar Babuna adını bizler 1999 yılının yaz aylarında kan kanseri olduğu ve tedavi için ilik nakli gerektiğini bir gazete ilanından ve o gazetenin başlattığı ilik kampanyasında duyduk. “İnsanların duyguları istismar edilerek oluşturulan kampanya ya dâhil olan 160 bin kişinin vermiş olduğu ilik ve kan örneği alınması ile konunun seyri ülke güvenliğine kadar uzanmasıyla daha farklı boyut aldı.”
Çünkü “bu gen örnekleri ile bir ulusun genlerinin haritası çıkarılabilir. O ulusun kökenine kadar inilebilir. İsterseniz gen kopyalanması (klonlanması) ile isterseniz o tip bir nesil yetiştirebilirsiniz.” Rekombinant DNA teknolojisinin başlıca uygulama yöntemleri arasında gen kopyalanmasının (klonlamasının) önemi ve yeri çok fazladır. Hatta esasını oluşturur. Gen kopyalanması, basit olarak, bir genin identik kopyalarının elde edilmesi veya bir bireyden orijin alan identik projeni gruplarının oluşturulması olarak tanımlanabilir. Bir tek bakterinin uygun katı besi yerinde üreyerek milyonlarca identik nesil oluşturması ve gözle görülebilecek koloni meydana getirebilirsiniz. Mesela hepsi yeşil gözlü yada mavi gözlü yada uzun vücutlu bir nesil üretmek gibi ya da çok amaçlı bir kombin çalışması oluşturulabilir. Genlerle çalışma insanların tıbbi gelişmelerinin son evresi en üst zirvesi olabilecektir. Az ya da çok Mendel kalıtım kanunlarını bileniniz varsa bu işin boyutunu az ya da çok kavrayabilirsiniz.
Biz konumuza dağıtmadan devam edelim. “160 bin kişinin vermiş olduğu ilik ve kan örneğinin ardından 120.000'inin kaybolması ile işin boyutu ve tehlikeleri anlaşıldığından hakkında soruşturma açılmak zorunda kalındı.” Dönemin Sağlık Bakanı Osman Durmuş tarafından hakkında soruşturma başlatıldı.
Adnan Oktar önce Profesör Cevat Babuna'nın kendisi gibi doktor olan oğluna kancayı atmıştı. “Çünkü mal varlıklıydı. Oktar Babuna'yı kanatlarının altına alan Adnan Hoca, ilik kanseri olan doktor için aile ile birlikte Türkiye çapında kampanya organize etmişti.” O dönem medyada bu kampanyaya destek çıkmıştı. Ancak daha sonra toplanan iliklerin akıbeti bir meçhule dönüştü. Adnan Oktar böylece bağlantısı olduğu, kan ve ilik örneklerinin ABD'ye gönderildiği iddialarıyla gündeme oturdu.
Oktar Babuna 1962 doğumlu olup babası gibi bir jinekologdur. Onun da babası gibi TGRT'de yaratılışçı belgesel ve programlar sunduğu zamanlardan ve Harun Yahya belgeselleriyle tanımaktayız.
Prof. Dr Cevat Babuna TGRT'nin Osman Ünlü ile birlikte en bilinen simalarından biridir.
ŞU OKTAR BABUNA İLE ADNAN OKTAR İLİŞKİSİ NEDİR?
tam bir İslam teknokratı olarak, Sızıntı ile Harun Yahya dergilerinin aritmetik ortalaması olarak takılıyordu. Elinde bir sopayla arkasındaki şemayı göstererek izleyicisini mitokondri, hücre çeperi ve alyuvarlar arasında bir yolculuğa herkesi çıkarır ve oradan Allah'a ulaşırdı. Kendileri Makedonya Köprülülü olup, soyadını Makedonya'daki Babuna Irmağı'ndan almaktadır.
12 Eylül'ün resmî paradigması Allah-Devlet-Müspet ilim üçlemesinin hevesli bir neferidir kendileri.
Prof. Dr Cevat Babuna yıllarca Adnan Oktar'ın propagandasını yapmış, fakat sonra ne olduysa bu yapılanmayla ters düşmüştür. Hatta oğlu Oktar Babuna ve kızı Tuba Babuna, Adnan Oktar'dan yana saf tutmuş babaları Cevat Babuna hakkında söylemediklerini bırakmamıştır. Kızı dahi "ben ehli sünnetim babam köprülü dönmesi bir Sabetay’dır, Hocamıza iftira atıyor" mealinde sözler sarf etmiş, “ben de bir Köprülü’lü olarak ilk kez bu kavramla tanışmıştım” diyebilmiştir. 92 yaşında ölen Prof. Dr Cevat Babuna’nın gazetelerde ölüm ilanlarında çocuklarının hiç birisinin dahi ismi yazılmamıştır. Bu operasyona başlanmasının altında basında yer alan Prof. Dr Cevat Babuna’nın eşinin bir dosya hazırlayarak bu dosyayı Sayın Devlet Başkanı R.Tayyip Erdoğan’a verdiği biliniyor. İyi de olmuştur. Bir suç şebekesi bu sayede çökertilecektir.
Biz konumuza devam edelim:
1987 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun olan Oktar Babuna jinekoloji konusunda eğitimini devam ettirdi. Daha sonra beyin cerrahisi alanına yönelerek Amerika'ya gitti (Haziran 1988). 1994'te Türkiye'ye döndü. 1997 yılında eksik rotasyonlarını tamamlamak üzere Şişli Etfal Hastanesi'ne atandı. Daha sonra buradaki görevinden de istifa etti. Sonrası da malum Adnan Oktar’la birlikte bir kanser hastalığından dolayı toplanan 160 bin kişinin vermiş olduğu ilik ve kan örneğinin toplanması aşamasında bir birliktelik ama alınan kan ve iliklerinin nereye gittiği belli olmayan bir birliktelik!
Bu öyle bir birliktelik ki! Din+Basın silahı+Uluslar arası çıkar arasında ki boyutun nereye uzanabileceği birlikteliğidir.
“Bu gen haritası ve hangi amaca uzanan bir çalışmanın neresinde bu Oktar Babuna ve Adnan Oktar ikilisi yer almıştır. Ne kadar para ile kendileri desteklenmiştir. Ülke menfaatini satabilen bu ikili başka ülkenin hangi menfaatlerini satmışlardır iyice irdelenmelidir.”
11 yüzyıl İslam tarihini incelersek orada bir Hasan Sabbah hadisesi vardır. Kendilerine Haşhaşi’lerde denir. Hasan Sabbah On iki İmam Şiiliği'nin kalesi olan İran-Kum kentinde dünyaya gelmiştir. On İki İmamcı olan babası Kufe'den gelmişti. Rivayete göre Yemen kökenliydi. İnandırıcı olmayan bir söylentiye göre ise kadim Himyer krallarından birinin soyundan geliyordu. Hasan Sabbah'ın doğum tarihi günü gününe bilinmemekle birlikte 11. yy'ın ortalarına rastlar.
Hasan Sabbah'ın yoğun dini çalışmalarından sonra örgütlenmeye başladığı ve Alamut kalesini ele geçirip burada üslenmesidir. Söz konusu kalede 2 bin müridinin yaşadığı söylenmektedir. Dönemin ileri gelenlerine yönelik suikastları işletmek için fedailerine haşhaş vererek (bu daha çok muhalifleri tarafından uydurulduğu söylense de) onların zihinlerini kontrol ettiği bilinmektedir. Kadın, eğlence her türlü envayi çeşit zevki sefayı İslamiyet’in içinde göstererek bir dönem orada kümelenmişlerdir.
İşte onlardan birisi de bu Adnan Oktar’dır bir önce ki köşe yazımda Adnan Oktar’la ilgili geniş bir yazı yazmıştım. İşte bu puzle’nın parçası bir araya gelmezse bu ilişkiyi anlayamazsınız.
Ülkemizde “dini duyguların istismarı, bir gazetecilik ve televizyon görselin nelere yol açabileceğinin ibretlik görüntüsüdür bu ilişki yumağı..Bir fetö ilişkisi, bir Adnan Oktar. TGRT’nin ve gazetelerin art niyetlilerce bir silah olarak kullanıldığında boyutunun nereye uzanabileceğidir bu görüntü, bu ilişki…
Yarın bir gün aktörleri değişerek, farklı guruplar, kişiler, cemaatlerde aynı şeyi yapmaları her an mümkün olabileceğinden ülke olarak çok dikkatli olmalıyız, bu olayın üzerine sonuna kadar gidilmelidir diyorum.
Saygılarımla