Üç köşe yazımının konusunu bilerek ve özenle seçtim. “Robotlaşan insanlar”, “Çevremizi saran robotlar” ve bu gün yazacağım “Toplumca Güdülüyoruz”.
Bir önce ki yazımda günümüzde ki emperyalist süper güçlerin, artık prensip olarak devlet kurulması için değil, kurulu devletleri parçalanması ve yok edilmesi, kaynaklarının yutulması adına mücadelelerini sürdürdüklerini, asimetrik psikolojik ve parapsikolojik harp unsurlarının ileri aşamasında ki her tekniği uyguladıklarını belirtmiştim. Artık tank, top, mermi, füze ile savaş devri bitti. Tek bir mermi atmadan bir ülkeyi kısa zamanda ele geçirmeniz mümkün demiştim. Hatta korku, ümit terör olayları, acı v.s de beyin dalgalarının farklı dalgalar salmakta olduğunu, bu dalgaları insanlara tatbik ettiğinizde çıldırtabilineceğini yazmıştım. Kısacası güdülmekteyiz, güdülerek hürriyetimizi, çocuklarımızın istikbalini tasmamızla beraber karşı tarafa teslim ediyoruz.
Uçurum kenarında bir koyun sürüsü düşünün. Koyun sürüsü uçurumun kenarında otlarken sürü içerisinden bir koyun aniden koşmaya başlarsa, sürü anında hareketlenir. Sürü koyunun peşinden koşuşturur. Koyun kendini uçurumdan aşağıya bıraktığında; ardı sıra yüzlerce koyun hiç duraksamadan kendilerini aşağıya bırakır. Durumumuz artık buna benzemeye başladı.
Günümüzde ki emperyalist ülkelerin sistem ajanları, mühendisleri artık toplumlara farklı metotlarla şekil vermeye, saldırmaya başladı. Kalabalıkların her türlü kontrol metotları, halk üzerinde deneniyor ve onların psikolojik tavırları tespit edilip geliştirilen propaganda kampanyaları ile halkı hedefe karşı top yekûn kanalize ediyorlar.
Zaaflarınız, tutku haline gelmiş alışkanlıklarınız ve tepkilerin çok iyi biliniyorsa, yönlendirilirsiniz. Aslında tuzağa düşürülürsünüz, farkında değilsiniz, hatta zafer kazandığınız için sevinirsiniz. Yapılmasını çok istediğiniz şeyi yaptığınızda ise kendi sonunuzu getirmiş olursunuz. Sözde Devletin yanında olduğunu söyleyenler, start verilinceye kadar içimizde serseri mayın gibi dolanırlar. Ne zaman ki işlem bitmiştir bakmışsınız ki etrafınız sarılmıştır. İşte 15 Temmuz öncesi yaşananlar buydu.
Halkın, sosyalleşmesinden ve katılımcı iş birlikteliklerin geliştirilmesinden rahatsız olanlar toplumu tepkisiz, uyuşuk, kolay güdülür bir hâle getirmek isterler. Beyinlerimizi yönetmek ve düşünme gücünden bizi mahrum etmek isteyenlere izin vermesek bunları yapabilirler mi?
Tuzak olarak nitelendirilen sosyal medyada bizler sözde sosyalleşirken beynimize uzatılan eğlenceli medya silahlarının kontrolü altına alınmaktayız. İlginçtir ki, ülkede oynan terör v.s olağanüstü durum bahaneleriyle var olan birçok özgürlük, demokratik haklar kaldırılarak toplumun maniplasyona tabi tutulması sağlanır. Amaç psikolojileri bozmak, halkı isyana teşvik etmek, devlete baş kaldırılmasını sağlamaktır. Akıllı bir düşman tarafından kullanılacak zaaflar; ölüm için aşırı istekli olmak, yaşamak için aşırı istekli olmak, aşırı öfke ve aşırı duygusallıktır. Öfkeli, aç gözlü, kızgın ve öç alma peşinde olanlar her zaman kaybetmeye mahkûmdurlar.
Duygu yönetiminde beş hata felaket getirir: “Düşmanı bildiğiniz kadar kendinizi de biliyorsanız, zafer konusunda şüpheniz olmasın” der Sun Tzu.
Düşmanlık ifadeleri: sözlü saldırılar, olumsuz jestler ve yüz ifadeleri, kin ve nefret söylemleri, saldırganlıkta duygulara kin aşılanması: Başlangıçta işe yaramış gibi gözükse de Bumerang gibi yaptıklarınız kendinize dönecektir. Engelleme: işinizi engelleme, bilgi ve kaynakların saklanması, başarısız gösterme, gösterilme Şiddet davranışları: fiziksel saldırı, hırsızlık, başkasının malına zarar veren davranış ve cinayet, çocuk cinayetleri, devlete baş kaldırma, çocuk zinaları, Yaşama, var olma ve varlığını sürdürme ortamının yok edilmesi, hürriyeti kısıtlamalar . Bu uygulamalar toplumu cinnet noktasına getirebilir.
Sevgili dostlar, her üç günde bir iki haber sitesinde köşemde yazılar yazmaktayım. Bu süre içinde yazı yazmanın sanat olduğunu ve medyanın, sosyal medyanın yerli yerinde kullanıldığında toplumu güzel kanalize edildiklerini, eğer kötü amaçlı kullanıldığında ise toplumu rayından çıkarabileceğini de gördüm.
Zaman zaman sosyal medya da “çiçek, börtü böcek mi paylaşayım” diye tepkimi dile getirdim. Her gün neredeyse 100 sayfadan fazla kitap, gazete, dergi ve haber okumakta, televizyon izlemekteyim. Geniş boyuttan baktığınız vakit emekli bir asker olarak toplumumuza çok güzel asimetrik psikolojik ve parapsikolojik harp unsurlarının dikte edildiğini görmekteyim. Günün en izlenen saatlerinde ipe sapa gelmez programlar ile adeta bilinçlere virüs enjekte edilmektedir. Benim yazılarımı beğenip, beğenmediniz diye bir sıkıntım yok. Siz çevrenize ve çocuklarınıza sahip çıkıyorsanız o bize yeter. Kendime bu köşelerden halka her türlü tehlikeden haberdar etmeyi, gerçekleri yazmayı misyon edindim.
Mesela Pazar günleri sabahtan öğlene kadar TRT ’de önceleri Amerikan Kızılderili savaşları mutlaka olur, filimin birkaç yerinde Amerikan bayrağı dikilir ve Amerika övülürdü. Bunu ben dile getirdim sanırım BİMER’e de yazdım. Şimdilerde de Western filimleri adına Amerikan rangerleri, kovboyları ekranlarımızda boy gösteriyor. Yıllardır bir ülke olarak tarihimizi, dostumuzu ve düşmanımızı öğretici film v.s yapamadık mı? Benim bayrağım benim askerim neden görünmüyor övülmüyor! Bizim vergilerimizle TRT kalkıyor Amerika’yı öven filmler yayınlıyor.
Kısacası güdülüyoruz. Her türlü çılgınlık başta çoluk çocuğumuzdan başlamak üzere deneniyor. Adamın mali durumu hiç iyi değil kalkıyor çocuğuna 5 bin liralık yeni model cep telefonu alıyor. Efendim özellikleri çokmuş! Ne özelliği 10 yaşında ki çocuk için ne özellik olabilir. Cep telefonu dalgaları o körpe beyine zarar veriyor hala özellikten bahsediyorlar. Ondan sonra kredi çekiyor kedinin ciğer gözlemesi gibi maaşın gelmesini bekliyor. Ya da çocuğun her ağladığında susması için eline bir cep telefonu sıkıştırmasını annelik sıfatı olarak sayıyor. Artık çocuk yetiştirme ve annelik, babalık bile bu topluma unutturuldu!
Sevgili dostlar teknoloji çok ilerledi, ilerledi ama beraberinde de her tarafımız delik deşik oldu. Farkında değiliz medyasından tutun, siyasetçisine kadar güdülüyoruz. Türk toplumunda iki unsur halkta bilinçlenmeye, belleklere öğrendikler kazınırdı. Bu iki unsur camiler ve kahvehanelerdi. Nihayet camilerden insanları soğuttular. İmamların ve camilerde siyasi konuşmaların yapılması ve fetönün sızması yüzünden namazdan, camiden halkı soğuttular. 300 bine yakın personeli ile 110 bin cami si ile Diyanet bunu becerdi. En son kendileri açıkladılar namaz kılma oranı % 15’lerde. Kahvehanelerde de oyun oynayan işsizler ordusu tarafından kuşatılmış durumda. Üstelik bu işsizler akademiyi bitiren işsizlerden oluşuyor!.Bu durum toplumu güden emperyalist ülkelerin sistem ajanlarına gün doğdu sayılır.
Ne yaparsanız yapın mutlaka her gün 10 sayfa da olsa okuyun. Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların kulu kölesi olmayın, güdülmeyin.