Sevgili dostlar nihayet yedinci bölümde Ülkemizdeki sağlık kurumlarındaki yapılanma ve sağlıkta dönüşüm projelerini bitireceğiz inşallah. Gördünüz bu projelerin çıkış noktalarını ve karmaşıklığını. Cumhuriyet hükümetleri disiplinli bir şekilde kamu maliyesini yönetselerdi ülkemiz bu yaptırımlarla karşı karşıya kalmayacaktı.
Tekrar kaldığımız yerden devam edip bu bölümde bu yapılandırma projelerini kapatıp yapısal sorunları analiz etmeye devam edelim:
Türkiye’de sağlık alanında piyasa odaklı yapılan bu düzenlemeler sermaye yatırımları için büyük bir fırsat ortamı sunmuştur. Önümüzdeki günlerde yurt içi pazardaki potansiyel paralelinde pazardaki paylarını artırmak isteyen özel hastane zincirlerinin yatırımlarının artması muhtemeldir.
Sağlık sektöründe faaliyet gösteren firmalar hastane sayısı yatak kapasitesi faaliyet bölgeleri aşağıdadır:
Acıbadem Sağlık Grubu 17 Hastane, 11 Tıp Merkezi, 4 Laboratuvar, 1 Genetik Tanı Merkezi. 1500 + Adana, Ankara, Bodrum, Bursa, Eskişehir, Gemlik, İstanbul, Kapadokya, Kayseri, Kocaeli, Makedonya
Medical Park Hastaneler Grubu 15 Hastane, 2 Hastane Kompleksi, 1 Tıp Merkezi 1500 + Ankara, Antalya, Batman, Bursa, Elazığ, Gaziantep, Gebze, İstanbul, İzmir, Ordu, Samsun, Tarsus, Tokat, Uşak
Medicana Sağlık Grubu 9 Hastane, 2 Diş Polikliniği 1170 + Ankara, İstanbul, Konya, Samsun
Memorial Sağlık Grubu 7 Hastane, 3 Tıp Merkezi 750 Ankara, Antalya, Diyarbakır, İstanbul, Kayseri, Şanlıurfa
Florence Nightingale 4 Hastane, 1 Tıp Merkezi 550 İstanbul
Bahat Sağlık Grubu 4 Hastane, 2 Tıp Merkezi 500 + İstanbul
Başkent 6 Hastane, 4 Diyaliz Merkezi, 1 500 + Adana, Alanya, Ankara, İstanbul, İzmir,
Üniversitesi Hastaneleri Poliklinik, 2 Rehabilitasyon Merkezi, 1 Kadın Konya, Zonguldak
Medipol Mega Hastaneler Kompleksi 1 Hastane 470 İstanbul
Liv Hospital 2 Hastane 350 Ankara, İstanbul, Samsun
Bayındır Sağlık Grubu 3 Hastane, 1 Tıp Merkezi, 5 Klinik 308 Ankara, İstanbul
(Kaynak: Zengin, Aslı Şat (2015), Özel Hastaneler Sektörü, İş Bankası Yayınları )
Ayrıca yabancı sermayeli yatırımların alanda faaliyet göstermesi de ayrı bir önem
taşımaktadır. Çünkü küçük ve orta ölçekli yerli sermayeli hastanelerin büyük ölçekli yabancı sermayeli yatırımlarla rekabet etmesi oldukça zordur. Böyle bir durumda sağlık alanındaki düzenlemelerin önümüzdeki günlerde yabancı sermayenin istekleri doğrultusunda olması ihtimali oldukça yüksektir. Böyle bir durum vatandaşlar için sağlık alanında sunulan hizmetlerin daha çok özelleşmesi ve daha fazla fiyatlandırılması anlamına gelmektedir.
Son yıllarda sektörde gerçekleştirilen önemli yatırımlar ile 2014 yılında öne çıkanlar aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.
Sağlık sektöründe gerçekleştirilen önemli yatırımlar yıl yatırımcı ülke yatırımı alan firma hisse oranları (%)
2011 Mid Europa İngiltere İzmir Kent Hastanesi 65
2011 Newcon ABD Anadolu Hastaneler Grubu 50
2012 Khazanah&Integrated Healthcare Holding Malezya Acıbadem Sağlık Grubu 75
2013 Turkven Türkiye Medical Park 65
2014 Euromedic Hollanda American Shared Services Hospital 100
2014 Nesma Holding; Reaya Holding S.ArabistanAvrupa Göz 50
2014 Pine Bridge Investments ABD Romatem 50
2014 Polski Bank Komorek Polonya Yaşam Bankası 85
(Kaynak: Zengin, Aslı Şat (2015). Özel Hastaneler Sektörü, İş Bankası Yayınları)
Türkiye’de 1980 sonrası uygulanan sağlık politikası, başta sağlık çalışanları ve sağlık hizmetlerinin diğer tarafında yer alan vatandaşlar olmak üzere tüm toplumu etkileyeceği için, “makro nitelikli” bir politikadır. Sağlık politikası, aynı zamanda toplum üzerindeki etkileri bakımından, kazananları/kaybedenleri olan “düzenleyici politikalar” niteliğindedir.
Bu politikanın kazananı piyasa aktörleri, kaybedeni ise başta sağlık çalışanları ve dar gelirli vatandaşlar olmak üzere toplumun çoğunluğudur.
Diğer yandan, 1980’li yıllarla birlikte tohumları atılıp 2002 yılında kapsamlı bir şekilde
uygulamaya konulan sağlıkta liberalleşme politikası Türkiye’nin iç dinamiklerinden çok DTÖ, IMF ve DB’nın politika transferleri şeklinde gündeme girmiştir. Bu politika transferinin temel amacı da piyasa aktörleri için sermaye birikime katkı sağlayacak yeni karlı alanlar yaratabilmektir. Denilebilir ki; Türkiye’nin son otuz beş yıllık sağlık politikası IMF,DB, DTÖ gibi uluslararası örgütlerin yönlendirmeleri doğrultusunda politika transferi şeklinde gerçekleşmiştir. Kısacası Cumhuriyet hükümetlerinin 1960 yıllarda dahil olmak üzere sağlık politikalarının iflası demektir.
Diğer yandan, sağlık politikasına yön veren sağlık kurumlarının işletmeye dönüştürülmesi, GSS’nin kurulması, Aile Hekimliği’ne geçiş, sağlık hizmetlerinin verilmesinde desentralizasyon gibi unsurlar 1980’den beri neredeyse her hükümet programında ve kalkınma planlarında ifade edilmiştir.
Ülkemizde kalkışılan 15 Temmuz sonrasında Türk silahlı Kuvvetlerinin sağlık teşkilatı ve hastanelerinin de lağvedilmesi nedeniyle sorunlar daha da içinden çıkılmaz derecede katmerleşmiştir.
Başka bir deyişle hükümetler ve kişiler değişse de politikada bir devamlılık söz konusudur. Bu açıdan Türkiye’de uygulanan sağlık politikasının karar verme modelleri açısından değerlendirildiğinde “ilaveci karar verme” modelinin izlenmiş olduğu söylenebilir.
Bu çalışma ile Türkiye’de sağlık hizmetlerinin piyasaya açılma politikası süreç analizi yöntemi ile analiz edilerek incelenmiştir. Türkiye’de sağlık sektörünün piyasaya açılma politikası süreç analizinin aşamalarına uygun olarak işlemiştir. Siyasi, ekonomik ve toplumsal sonuçları açısından çok önemli olan bu politikanın “politika ağları” yaklaşımı ile analiz edilmesi alana büyük katkı sağlayacaktır. Böylesi bir çalışma sağlık alanında hükümet ve çıkar grupları arasındaki ilişkileri açıklaması bakımından önem taşıyacaktır.
Ve nihayet “Ülkemizdeki sağlık kurumlarındaki yapılanma ve sağlıkta dönüşüm projelerini” bitirdik. Bundan sonrakilerde de personel yapılandırması ve görev tanımı sorunlarını irdeleyip sağlık sektörü ile ilgili sorunları bitirip bir sonraki yazılarımda ülkemizde ki tarım ve hayvancılık sorunlarını, gıda kontrol hizmetlerini ve veterinerlik hizmetlerini A’sından Z’sine kadar sorunları inceleyeceğiz.