İnsan diğer canlılardan farklı ve Allah’ın yarattığı varlıklar arasında seçkin bir yere sahiptir.
Bu ve benzeri cümleyi insanlar bazen laf olsun diye bazen de kendini tanımlamak için kullanıyor. Gerçekten, bir ülküsü veya ideali olmayan insanların topluma ne gibi bir faydası olabilir?
Her şeyden önce İdeal insan ‘egoist’ olamaz.
İdeal insan için devletinin ve milletinin uğrayacağı zarar, bizzat kendisinin uğrayacağı zarar gibidir. İdeal insanda ‘ben’ değil ‘biz’ duygusu yoğundur.
”Gayesiz insan; rüzgârın önündeki çöp, denize atılan odun, ateşe atılan yakıt, topraktan çıkan ot gibidir. “
Bir toplumda idealist insanların varlığı çoğaldıkça o toplumda ve kurduğu devlette, kuvvet, istikrar, yükseliş ve önemli gelişmeler olmaktadır. Tüm insanlığa örnek olan ideal insanlar, sadece içinde bulundukları toplumun değil, dünya insanlarının da kurtarıcısı olurlar.
Günümüzde ideal insanların her geçen gün azaldığına şahit oluyoruz. ‘BİZ’ duygusu üzerine bina edilen bir hayat ve toplum anlayışından uzaklaşan milletler ‘BEN’ duygusu ile hareket ederek üzerindeki çatının gevşemesine, en küçük rüzgârda bile savrulmasına neden olurlar..
Hayatımızın her alanında bizi ve çevremizdeki insanları kuşatan gelecek kaygısı, halde ‘ideal insan’ olarak kalabilmeyi zorlaştırıyor.
Emperyalizm araç ve gereçlerini kullanan bir avuç ağababaları, işbirlikçi çeteleri ile toplumun bütün katmanlarında varlığını hissettirmekte, fertleri uzun vadede borçlandırarak istediği gibi yönlendirebilmekte ve yönetebilmektedir.
İnsanı diğer canlılardan farklı kılan idealleridir. Bu idealler; bütün bir millete, bütün insanlığa barış, hak, adalet, güven, huzur ve mutluluk getirme ülküsüdür.
Ülkücü insanlar, idealleri için yaşar, idealleriyle yaşar, hayatını idealleri uğruna harcarlar. İdealist insanların önlerine çeşitli engeller çıkabilir; sarsılabilirler; acı çekebilir, göz yaşı dökebilirler buna rağmen pes etmezler.
Merhum Alparslan Türkeş; “İdealler yıldızlar gibidir, onları tutmak mümkün olmaz fakat karanlık gecelerde yolumuza onlar rehberlik ederler. “ ifadelerini kullanarak, ideallerin önemini ifade etmiştir.
İnançta, Fikirde, Ülkü de aynı yolu paylaşanların ulvi duyguların dışında nasıl olur da nefis ve düşmane duygular böyle bir durumda beslenebilir ve yeşerebilir?
Çok büyük fırtınalar atlatan ülkücüler, bir esintide, küçük bir rüzgarda nasıl darmadağan olabilir, aldanışa düşebilir, fitne ve oyunlarla yok edilebilir; makam ve mevki, mal ve mülk tevdi edildiğinde o ruhundaki bükülmez dik duruşluğu eğilebilir?
Günümüzde, idealizmi yaralayan ve hatta öldüren unsurlar sayamayacağımız kadar çoktur. İdealist olmak şimdi daha zordur. Gerçekten ülkücü insan, zorun zorunu başaran ve dimdik ayakta duran insan demektir.
İnsanı insan yapan, hayvanlardan farklı kılan idealleri değil midir?