Akil baliğ olmak ne demektir? Baliğ olmak ise şeri şerife uymak demektir.
Endonezya üzerinde makale yazarken ister istemez İslâm dünyasının ortak dertleri üzerinde de düşünmek zorunda kalıyoruz. Okuyacağınız makalede İslâm dünyasında ne hukuken ve ne insani bir varlık olarak pek de etken olmayan hanımlarımızı, kızlarımızı, gelinlerimizi daha çok ilgilendiren akil baliğ olmak konusundaki fikirlerimizi öğreneceksiniz.
Kız çocuklarının başörtüsü takmaya kendileri dışında herkesin karar verdiği bir dünya olan İslâm ülkelerinde aynı şekilde çocuk yaşta evlendirilmelerine de ulamanın fetva verdiği bir ortamda insan ruhiyatına uygun bir gelişme beklemek mümkün olmayacaktır. Sorun akil baliğ olmak kavramına dayandırılan sorumluluk zihniyetinden kaynaklanmaktadır.
İslâm dünyasında erken evlilik ciddi bir sorun olarak toplumların önünde engel olduğu kadar kadın ve çocuk istismarına da son derece müsait bir akil baliğ uygulamasını da aynı çerçereve içinde düşünmemiz gerekmektedir. Şeri sorumluluğun akil baliğ olmak üzerinde ittifak edilerek başladığı ve kabul edildiği İslam dünyasında rüyeti hilal konusunda olduğu gibi iş uygulamaya gelince ilkel ve geri, insan ruhiyatına uymayan, vicdan ile insaf ölçülerinin tamamen dışında iğrenç denebilecek uygulamalara raslamaktayız.
Bütün bunlar hep din adamlarının eliyle yapılmaktadır. Kimisinin mümeyyiz olmak, kimisinin döl verebilecek duruma gelmek dediği durumdur. İlkeler doğru olsa bile bir hilafet ve uygulamayı yönlendirecek makam olmadığı kadar otorite ve yetki tanımayan cehalet de diz boyu olduğundan ortaya sosyal ve ahlaki sorunlar çıkmaktadır. Hukuk zaten tanınmamaktadır bile.
Akil baliğ olmak ne demektir? Basit kısa bir anlatımla buluğ olmak erkek ve kadın olduğunu farketmek fiziki ve biyolojik olgunluğa erişmiş olmak, kadın ve erkek olmak demektir. Baliğ olmak ise bedenen kadın ve erkek olmak demektir. Biyolojik ergenlik demektir. Akil olmak ise ruhi olgunluğa erişmiş olmak demektir. Akil ruhi baliğ ise biyolojik ve bedeni yönünü belirtir. İslâm dünyası iki ayrı tabiri bir arada kullanarak her ikisini bir arada zikretmekle her iki olgunluğun da aynı anda gerçekleştiğini savunmaktadır. Sorun da bu noktadan neşet etmekte, zulüm ve ilkellik böylece başlamaktadır. Ancak devlet adamları ister istemez uygulamaya gelince aklın yolunu izlemek zorunda kalınca da ortaya çelişki ve çatışmalar çıkmaktadır. Kendi canavarını kendisi üreten bir İslâm zihniyeti akil-baliğ konusuyla ilişkili olarak özellikle evlilik konularında güncelliğini korumaktadır.
Fiziki olgunluk ile ruhsal olgunluk yaşları farklıdır. Genel kabul gören görüş, fiziki olgunluğun ardından ruhsal olgunluğun gelmekte olmasıdır. Aralarında yıllar vardırki, psikologlar Dünya üzerinde kişiliğin 24 yaşına kadar oturmakta olduğu 19-21 yaşları arasında da en etken biyolojik etkinlik dönemi olduğunu kabul ederler. İslâm dünyası ise bu dünyada yiyip içmekte ama öbür dünyada yaşamakta ısrarlı olduğundan çoğunluğu sorunun çözümünü taharet almasını bile bilmeyen ulama denen kişilerin fetvalarına bırakmaktadır. Türkiye’de lâik bir düzen içinde yetişen ilâhiyat camiasının bu noktada düzene bir teşekkür borcu vardır. Akla gelen her şeyin din adamlarına sorulduğu bir dünyadan bahsediyoruz da ondan.
Demekki İslâm dünyasında hanım kız iken genç kadın işlevlerini görebilecek bedeni olgunluğa ulaşan kızlara; çocuk doğuracak kadın gözüyle bakarak adeta aşağılarcasına döl verecek duruma geldiklerini hiçbir saygı ve edep ifadesi belirtmeden izah etmenin vahşiliği ve sakatlığı da buradadır. 9-17 yaşları arasında kadın işlevlerini görebilecek duruma gelen ama henüz ruhi olgunluğa erişmemiş çocuklara yapılabilecek en büyük zulüm de budur: Kadın yapacak işlemlere izin vermek.
11 yaşında ay başı olmuş bir hanım kızın erkeklerden hoşlanıyorum demesini cinsel ilişki kurmak istiyor şeklinde yorumlamaktır bu. O çocuk kadın olmuştur, ama ruhen değil. Ruhiyatı olmayan bir din zihniyeti İslam Dünyasında egemen olup Türkiye’de de kuvvetlice taraftar bulmaktadır. 13 yaşındaki bir kızçocuğunu kısaetek giymesi de böyle bir duygudan gelir: Genç kız oldum demektedir. Cinsiyetinin farkındadır. Cinselliğe ise ruhen hazır değildir. Bu genel geçer bir kuraldır.
Cinsel ilişki sadece bedenen değil de ruh-beden bir arada yapılan bir işlemdir. Eski Türkçe ilmihal kitaplarında bile cinsel ilişkinin aklın üçte ikisini alıp götürdüğünü kalan üçte biri ile bu işlem esnasında beynin akiliyet görevini yerine getirdiğini yazdığını satırların sahibi 1965 lerde eski müderrislerden Osmanlıca ilmihallerden okuyordu.
Biz demek istiyoruzki Endonezya’da 16 yaşına kadar düşen evlilik yaşı daha çocukluk ve ergenlik döneminden çıkmamış kızların kendileri gibi beylerle evlenip de her açıdan bağımlı oldukları ailelerine daha da bağımlı hale gelmeleri İslâm dini adına meydana gelmekte olan uygulamaların ortaya çıkardığı fiili sonuçlardır. Endonezya’da evlenmelerine izin verilen 17 yaşındaki hamile hanım anneler lise öğrencisi olarak derecelendirme sınavlarına bazı yerlerde sokulmamaktadır. Evlenmelerine izin veriliyor ama sınava girmelerine izin verilmiyor. Evlenmelerine izin verilirken uygulanan kural baliğ olmaları mıdır? Z 18 yaşında oy kullandırıyoruz diye hindi gibi böbürlenirken 16-15 yaşında evlenmelerine izin vererek de adeta aşağılıyoruz. Çelişkilerimiz yaman olduğu için kimseye de güven veremiyoruz. Kısaca ruhen olgunlaşmamış çocukların evlilikleri İslâm dini adına uygulanmakta ve buna da din adamları ve onların zihniyeti öncülük etmektedir.
Ne denirse densin, din adamlarının veya dini kaynakların koydukları kurallar muallakta kalmakta çizilen ana istikamet doğru bile olsa iş uygulamaya gelince istismar edilip sorunlar çıkmaktadır.
O zaman bu sorunu nasıl çözeceğiz? Akil baliğ olmayı din adamlarının fetvalarına değil de işin uzmanlarına ve karar mercisi olan hukuki makamlara bıraktığımızda sorun kendiliğinden çözülecektir.
Hangi fıkıh, tefsir, hadis vesaire özetle ulama denen İslâm bilginleri akil-baliğ ilkesini koyduktan sonra şu yaşta ruhen şu yaşta bedenen reşit olmuştur diyebilir? Mübarekler Aristo zamanında yaşıyorlarsa keyfel keder onlara soralım. Buna karar vermek için de konu ile ilgili herkesin bir arada düşünüp karar vereceği bir ortam olması gerekir. Eğer sadece din adamlarını konuşturup onlara yetki verirsek işimiz zordur. Doktor, biyolog, psikologların belirleyeceği yaşlardır bunlar. Şöyle bir çözüm de olabilir. Her kent ve yörenin akil baliğ olma yaşı çıkarılır. Din adamlarımız yukarıdaki meslekleri de icra ediyorlarsa bu işi yapsınlar. Değil ise bu işi uzmanlarına ve yasalara bırakalım. İşte biz bu noktada diyoruzki akil olmak, laik bir düşünce ile çözülür. Eğer Açe, Taliban, Pakistan, Endonez, Suudi şeriati ile çözülürse durum gerçekten çok üzücü sonuçlarla önümüze gelecektir. 7 yaşındaki kız çocuğu akil baliğ oldu başını örtmedi diye idam edildiği bir dünyadan bahsediyoruz. Akıl ve vicdanların dışındaki bir İslam dünyasının daha çok uzun dönemler geri ve ilkel yaşam sürdüreceğini göstermektedir.
İslâm dünyasında zaruratı diniye (fundemantalite) yoktur. Laik olmayan bir şeriat uygulaması vicdanı, insafı, aklı olmayan ruhsuz bir din uygulamasıdır. Gelin şu laik şeriatı uygulayın da çıkın bu işin içinden. Çocuklarımıza 18 yaşında oy kullandıracaksak 18 yaşında da evlenmelerine izin verelim. 18 yaşını akil-baliğ olma yaşı yapalım. Tutarlı olalım. Çelişkilerimizi kendi aramızda fısıldamayalım. Kendimizi arındıralım.
Kız çocukları bedenen 11 yaşı civarında “kadın” işlevi görebilir. Ama ruhen kadın değildir. İşte müslüman dünyasındaki ulama denen zalimlerin fetvaları bu konuya hiç bakmaz. Erkeğe hizmet eden bir “dişi” mesabesinde gördükleri için İslâm dinin tabir caiz ise “tepuk” gibi ellerinde, ayaklarında vurdukları attıkları top gibi kullanmaktalar. Akil olmak ve baliğ olmak ikisi de bir arada olursa 11 yaşında akil 20 yaşında da baliğ olur diyoruz. Nerede diyoruz? Dönence kuşağında. Ekvator kuşağında ise 9 yaşında akil 17 yaşında baliğ olur diyebiliriz.
Kısacası diyoruzki lâik düşünürse hocalarımız İslâm’a da evdeki hatunlarına da kızların da gelinlerine de insanca bakarlar ve hizmet ederler ülkülerine.