Adam kendini çarmıha germiş yolda inim inim inleyerek ellerinden ayaklarından kanlar sızarak gösteri alayına katılıyor. Burası Filipin.
Sumanto isimli Endonez “eğer 7 kişiyi öldürüp yersen dertlerinden kurtulacaksın, 21 kişiyi öldürüp yersen ölümsüz olacaksın” diye öğreten hocaefendiden (kiai) etkilendi ve yirmibir kişiyi tamamlayamadan tutuklandı hapse girdi. Burası Endonezya.
“Her günah işlediğinde kalbinde sol tarafta siyah leke oluşur, sonra kalbin seni taşıyamaz” diye din öğrenen kişi biraz büyüyüp de 20 li yaşlara ulaşınca sağ tarafına basamaz oluyor. Ruhen rahatsız diye akıl ve ruh hastalıkları tedavisi görüyor. Burası Türkiye.
Sineği bile öldürmenin yasak olduğu Budizm inancında “müslüman öldürmek sorun değildir” diyen ırkçı rahipleri dinleyen aşırılar müslümanları katlediyorlar. Burası Tayland. Altı yaşında ay başı oldu başını örtmedi diye kız çocuğu idam edildi. Burası Afganistan.
Üç İslâm bir Hiristiyan bir Budist ülkeden örnek verdik. Örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Din ile yatıp din ile kalkan, bu dünyada yiyip içip öbür tarafta yaşayan toplumlar fakirlik, yoksulluk, fuhuş, cehalet, tefecilik ve vahşet üretiyorlar.
Hiçbir din özünde böylesi bir aşağılığı önermez. Ama o dini algılayanlar ve aklın manifestosunu gözardı edenler köleler ve uşaklar üretiyor. Böylece aklın emrinden çıkan din
bu insanlara din adına akıl ve doğal olan öğretilseydi böyle olmayacaktı. Avrupa bunu çözdüğü için ilerleyip gelişmiştir. Seyredin ve okuyun Molier’in Tartuff adlı piyesini. Hak vereceksiniz. Dünyada en iyi satılan ve pazarlanan üründür, din.
İnsan ruhuna, doğasına aykırı bir din Yüce Allah tarafından vazedilebilir mi? Edilemeyeceğine göre sorunun yeri bellidir. Cemiyetlerin din algılaması.
Aklı aşağılayan din adamlarımıza duyrurulur.
Müslüman olacam diyen bir gayri msülimin önce hamama sonra sünnetçiye götürülüp ardından aklı var mı yok mu deyip karar verince İslâm dinine sokulduğunu biliyoruz.
Öyleyse ne diye aklı aşağılıyoruz?
Allah’ın külli iradesinden bir eser olan cüzi iradenin tecellisidir akıl.
Din algılama zihniyetimizi yeniden sorgulamalıyız.
bir İslâm dünyasında yaşıyoruzki adı arada sırada rüşvete karışan Baznas adlı Endonezya Resmi Zekât ve Bağış toplama Kurumu (Baznas) sadece İslâmi değerleri değil insani değerler dizisine de zarar vermektedir.
İslâm- zekât-infak-rüşvet. Eğer akıl önce olsaydı iman ve sorumluluk olacaktı. Orada da bu üçü bir araya gelemekeyecekti. İstismar olmayacaktı.
Sadece İslâm-zekât ikilisi insana hizmet eden bir kurum olacaktı.
Akıl gidince iman da gidiyor. Dini olan imanı olmayan nesiller yetişiyor.
Helâl haram yok oluyor. Hocaefendiye helâl olan vatandaşa haram oluyor.
Akıl. Akıl. Akıl. 21. Yüzyılı yarılamaya doğru gidiyoruz. Tekraren diyoruzki akıl Hazreti Muhammed’in bize bıraktığı en büyük miraslardan birisidir.