Endonezya’yı incelemek zor ama o oranda da zevk ve hırs veren bir şey olmalıdır.
Kogawa Tadashi bey; Arayıp da Bulamadığım Çok Uluslu Devlet Endonezya adını verdiği kitabında ne demek istediğini 2 seneyi doldurmak üzere iken şimdi daha iyi anladık. Ülkede 4 sene Japon Vakfı görevlisi (Kokusai Koryuukikin) olarak çalışmıştı. Endonezya’yı incelemenin zor olduğunu söylüyordu. Etkisinde kalarak boşa söylememiştir, diyerek alan daraltıp incelemelerimize başladık.
Aradan neredeyse 2 sene geçti. Şimdi su soruyu sorma noktasına geldik? Neden Endonezya’yı incelemek zordur?
İnsan isimlerinden başlayalım. İsim değiştirme, lakap kullanma, soyadının olmaması gibi üç neden var. Aradığınız kişiyi ne kadar güçlük içinde arayacağınızı tahmin ediniz.
Arapların künye dedikleri ebu ifadesi; önüne getirdikleri o kişinin bilinen bir özelliğini anlatan ifadedir.... nın babası anlamında olup o kişinin babası olduğu erkek çocuğu veya filan işin uzmanı anlamında kullandıkları ifadeden etkilenip Endonezce’de lakap üretmeyi veya takma ad kullanmayı adet edindiklerini düşünüyoruz.
Ayrıca Avrupalıların isimleri kısaltarak sadece baş harfleri ile yeni bir sözcük üreterek söyleme huyundan da etkilendikleri anlaşılan Endonezlerin isimlerine baktığımızda bir insanın iki üç dört şekilde ifade edilen çağrılma tarzı ve soyadının olmaması gerçekten işi zorlaştırıyor. Bu gerçekten zor bir durumdur. Aradığınız kişiyi bir çok açıdan teyit etmeniz gerekmektedir.
Bu açıdan Türkiye’de Soyadı Kanunu’nun ne kadar önemli bir işlev üstlendiğini kabul etmemiz gerekir. Şimdilerde Türkiye’de konuşulduğunda gülüp geçilen bazı çevrelerde alay konusu bile olabilen Soyadı Kanunu’nun insan kişiliğine saygı ve insan olma yolunda bir olmazsa olmaz olduğunu Endonezya’da idrak ettik. Karşınızda ismini söylediğiniz kişinin kağat üzerinde sanal bir kişilik mi yoksa gerçek bir kişilk mi olduğunu düşünecek derecede kargaşa olabiliyor. Takma ad, ad değiştirme, sadece gerçek adı ile çağırma gibi bir insanın ismini aynı anda üç şekilde söyleyebildiğiniz bir ülkede alışmak zor oluyor.
Türkiye Osmanlı Devleti’nden sonra yeniden inşa edilirken çok ağır bedeller ödedi. Ama kazandıklarının ne kadar önemli ve değerli olduğunu ülkeden onbir bin kilometre uzakta yeryüzünün en büyük İslâm ülkesi Endonezya’da gerçekten iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Sadece insan ismi üzerinden düşündüğünüzde kargaşayı idrak ediyorsunuz. Ayrıntılara girdiğinizde ise işinizin ne kadar da zor olacağı daha baştan belli oluyor.
Yer ve kurum isimleri ise gerçekten bazen kafa karıştırıyor. Kurum isimlerinin defalarca değiştiğine şahit oluyoruz. Etnik dillerden gelen katkıyı da bazen bir arada kullandıkları için iyice kafa karışıyor.
İsimleri dahi sınıflandırmak gerekiyor.
Belgelere ulaşmak sabır gerektiriyor. Belgeler milli lisan kadar Avrupa özellikle Felemenkçe kayıtlıdır. Çin asıllı vatandaşlar da bulunan ülkede doğal olarak Çince belgeler de var. Hal böyle olunca durum kapsamlı çalışma gerektiriyor. İkinci Dünya Savaşı yıllarında 41 ayl Japon işgalinde kalan ülkede bir de Japonca çok az da olsa belgeler var. Japonlar ülkeyi terkederken lüzumlu gördükleri belgeleri alp götürmüşler. Bu belli oluyor. Ancak kalan belgeleri de hakkını vererek konuşmak gerekirse gayet güzel, temiz ve yıpranmayacak şekilde ciltleyip hele hele gazetelerin kocaman sayfalarını dahi PVC ile kaplayıp bırakıp gitmişler. Jakarta Salemba’daki Milli Kütüphanede Endonezce gazeteler gerçekten çok sefil durumda ama Japoncalar ise tertemiz ve korunaklı.
İletişim kurmak şansa bağlı bir şey, bazen çok zor, bazen şaşırtıcı şekilde kolaylık gösteriyorlar. Güvensizlik ruhlarına kadar işlemiş. Bu da ilişkileri çok etkiliyor.
Karşınızda sorumlu bir kişi bulmak zordur. Aradığınızda bir yetkili ve sorumlu bulmakta zorlanıyorsunuz. Kim yetkili, kim bu işi icra eden sorusuna cevap vermekte zorlanıyorsunuz.
Nerede nasıl para ödeyeceğinizi bilemiyorsunuz. Parasal konular söz konusu oldu mu hiç kimse tek laf etmiyor. Sanki namus meselesi gibi. Pegadaian Şirketini incelerken sıradan memurların ne kadar maaş aldıklarını öğrenemedik. Ama genel müdürlerin maaşları resmi internet sitesinde raporlarda mevcut idi.
Ülke çok büyüktür. Karayolları ulaşımı kısıtlı imkanlarla yapılmaktadır. Mecbur kalmadıkça tren veya uçak yolunu tercih etmek gerekmektedir. Java adasında aktif bir tren yolu ağı vardır.
Ulaşım koşulları karayollarında gerçekten güçlükle işleyen bir sistem vardır. Bu da insanları zorlamaktadır. Yazılı bilgilendirme yok gibidir. Bilgilendirme olan yerlerde de arabayı durdurup inip tabelanın yanına kadar yaklaşıp yazmak gerekmektedir. Ya ufaktır ya da uzaktadır. Ya da haddinden fazla bilgi vardır. Hepsini bir tabelaya tıkıştırmıştır.
2012 yılı Ramazan Bayramı tatilinde gezdiğimiz yerlerin kilometrelerini taksi mesafe ölçümetresinden teyid ederek aşağıya alıyoruz:
Jakarta-Yogyakarta 635 km. güney doğuda Endonezya Okyanusu kıyısındaki Yogyakarta kentine taksi ile 17 saatte Semerang kenti üzerinden gidilebiliyor.
Yogyakarta-Surabaya : 390 km, 13 Saat. Dağlık alan ve meşhur Lawu Dağı geçişi var. Karadeniz’deki Armelit geçidi gibi.
Tangerang Selatan – Cikampek Otoyol çıkışı : 105 km, 2 Saat. Jakarta’yı Java adası orta ve batı bölümüne bağlayan yol çok işlek otoyol.
Yogyakarta- Prambanan: 30 km, 1 -1.20 dakika. Yogyakarta kentinini doğusunda ve Unesko tarafından Dünya Miras Listesine kaydedilen Hindu-Budist tapınaklar alanı ile Ratu Boko adlı ören yeri.
Yogyakarta-Borobudur: 43 km. 1.20 dakika. Dünyaca ünlü Borobudur tapınağı. Gez Dünyayı gör Borobudur’u dedirten yer. Kabartmalarıyla Buda ve Budizmin tarihini öğreten koridorları ve bir sürü batıl inanışa kaynak olan en tepedeki pagadalarıyla binlerce tursit Merapi Dağı’nın püsskürttüğü bazalt taşlardan inşa edilmiş Endonezya ülkesine hazine değeri katan bi tapınak.
Surabaya- Jakarta: 779 km, 30 Saat, kuzey sahil yolundan tek gidiş gelişli ve sahil boyunca dizilmiş kasabaların içine giriş çıkışlarda vakiti harcayan yol.
Tren yolu ile hemzemin geçit kentlerin çevre yolu hemen hemen hiç olmaması gibi nedenlerle bütün yükü taşıyan duble veya tek gidiş gelişli yollarda zaman kaybı çok olmaktadır.
Resmi ifadeler bir bir sorumsuzluk izlenimi verdiğinden net bir sonuç almakta zorlanıyorsunuz. Yasal merci bulmakta zorlanmanın bir nedeni de yasama görevi esastan üstlenmiş olan Meclisin yetkilerini kurumlara devreden bir zihniyetin ülkede egemen olmasıdır. Örneğin Majelis Ulama Indonesia denen kurumun kuruluşu aslında Meclis’ten onaylı geçmiş gibi gözükmekte ise de aslında kurulun onayı Din Bilginleri Ulusal Danışma Kurulu mutabakatı ile hazırlanmıştır. Dışarıdan bakılınca da ne kadar hoş görüşü ve müsamahalı bir demokrasi dedirtecek kadar imrendirici bir görüntünün gerçek yünüzü gördüğünüzde ise kanaatiniz hemen değişmektedir. Meclis’i sadece onay mevkisi gibi görmek veya kendi hakkında sadece kendilerinin yasa hazırladığı bir ortamda ne kadar objektif olabilecekleri düşündüğümüzde durum olumsuz seyretmektedir.
Konuları tasnif etmek ayrıntılandırmak, bütünleştirmek zor. Bir siyasi partinin içinden iki-üç-dört siyasi parti ve fraksiyonların çıkabildiği gibi, bir blok oluştutup 4-6 siyasi parti ibir araya gelebiliyor. Genellemelerin içinde istisnalar mutlaka oluyor, mutlaka da açıklanması gerekiyor. Sınıflandırmayı zorlaştırıyor.
Bürokrasi tam bir felaket. Resmi dairelerde işinizi yürütmek belge temin etmek gerçekten çok zaman almaktadır. Bahşiş mi rüşvet mi nedir anlayamadığımız ödemeleri yaptığınız zaman bile işlemler uzamakta gına getirmektedir.
Tabi bu arada bizim gibi gerçekçi olmayan Zaman gazetesi yalancılarını da hatırlamadan edemiyoruz. Eğer bizim gibi sadece gördüğünü yazmaya çalışan bir vatandaşa değer vermiyor; tatlı rüyalar, renkli hayaller görmek istiyorsanız havaalanlarında meleklerin sizi karşılayabileceği kadar da imanlı ve inançlı iseniz ona bir şey diyemeyeceğiz. Nasıl olsa bizim yazdığımız yalanı olsa olsa beş on kişi okur. Her gün milyonlarca yalan basacak kadar iman ile dolu değil göğsümüz.
Ancak biz burada olumsuzlukları ve güçlükleri anlatırken insanlara karamsar bir bakış aşılamak değil de gerçekçi olmak ve bu koşullar altında iyimser bakmanın gerekliliğini anlatmak istedik.
Son söz; Endonezya zor ama o oranda da bereketli, gülümseyen insanları ve özellikle hanımların var olduğunu görebileceğiniz en büyük İslâm ülkesi olarak bütün zorluklara değen bir cazibe içinde sizleri bekliyor, diyebileceğiz. (7.9.2013, 12.52 Bogor, Parung, Waru Jaya, Cidokom)