Dini ihaleye çıkaranlar terimini ünlü Amerikalı profesör Cliffort Geertz’in cultural broker teriminden esinlenerek ürettik. Terim; kelimesi kelimesine tercüme edersek “kültür simsarları” demek oluyor. Geertz 84 yıllık ömrünün 60 yılını Fas ve Endonezya için harcarken bu terimi “tefecilik” ve “bağış düzenekleri” denen felaketin yerden biten mantar gibi bol olduğu bir İslâm ülkesi Endonezya için üretti.
Aslında burada dini ihaleye çıkaranlar diyecektik. Çünkü “bağış” yöntemi ile hükümetlerin kontrolünden kaçan dini örgütler; mali disiplini çok güçlü ülkelerde bile dizginlenemiyor. Örneğin Japonya’da. Bu ülkede sıradan Japon halkı tarikat ve din örgütlerine genel olarak “datsuzeisha” yani “vergi kaçakçısı” der. Yani halk bilinçlidir. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
Bizim ülkemizde ise 15 Temmuz 2016 da meydana gelen ihanet hareketini 1966-2016 süreci içinde değerlendirirsek 50 yılda “bağış” ve “dini değerleri öne sürerek para toplama” yöntemiyle nereden nereye geldiğini görürüz. Bu noktada şu soruyu kendi kendimize sormak zorundayız: Bizim din zihniyetimizde bir eksiklik yok mu? Zaman gazetesinin girmediği kaç ev vardı ülkemizde? İnandık ve güvendik diy mi? Ama önümüze bir felâket geldi. TBMM yi bombalayan hainler dini ihaleye çıkaranlardı.
Geertz’in neden kültür simsarları dediğini biraz açarsak ülkemizde neler olduğunu daha yakından idrak edebeileceğimizi düşünüyorum.
Endonezya’da ülkece meşhur tanınmış bir din adamı var. Adı Ustad Yusuf Mansur. Bu adam daha önceki devlet başkanı SBY zamanında başkanlık makamı memurlarına da vaazlar verecek derecede benimsenmiş bir kişi idi.
Özetle müslümanlara sedekah mujizah dediği sadaka zinciri ile para toplama yöntemi telkin ederek para topluyor ve şirketler kuruyor. Basitçe izah edersek her ay bir dolardan 100-200 dolara kadar sepete atan müslümanlar gurupları oluşturuyor. Kafadan yüzde yirmi komisyonu kendi şirketlerine aktarıyor. Kalanı da bağışçılar arasında her ay çekiliş yaparak dağıtıyor. 2013 yılında mahkemeye verildi. Daha çok meşhur oldu. Ardından ünlü İstiklâl Camisi’inde vaaz verdi. Canlı yayınlandı.
Dinlerdeki bağış kuralları sömürgenlerin dikkatini çekiyor. İslâm dini daha çok dikkat çekiyor. Çünkü zekât var. Zekât göz kamaştırıyor. Zekâtı ve diğerlerini nasılki ülkemizde semirip kemirip milyarlarca doları Amerika ve Batı ülkelerine ve kendi hırsızlarına aktaran Fetö vardı ülkemizde. Bu hainlerin Yusuf Mansur ve türdeşlerinden farkı Endonezya gibi yoksul müslümanlar ülkesinde ciroyu bir dolardan başlatmıyorlardı. Türkiye’de gelir seviyesi daha da yüksek idi. Bir de ülkemizdeki lâik düzen doğal olarak koruyordu.
İslâm dinindeki zekât ilkesi Batılı uyanıkların da gözünü kamaştırıyor. İslâm dini içinden çıkmış Cava Adası kökenli uluslararası Subud, Sumarah gibi tarikatların vakıflarının başında George, Hans gibi Avrupa ve Batı titirli İslâm’ın İ sine inanmayan sözüm ona müslümanlar var. 1 dolar deyip geçmeyiniz. 100 bin kişinin her ay cennetten aldığı arsa karşılığında 1 dolar hesaba aktardığını düşününz. Sonra bir bakıyorsunuz önünüze Subud adına kurulmuş holdingler çıkıyor.
Biz diyoruzki bu olgu küresel bir felâkettir. Bu felaketi biz 15 Temmuz 2016 günü yaşadık. Bedelini de çok ağır bir biçimde ödedik. Ancak bu felaketten ders çıkarıp milli bir İslâm dini için adım atmalıyız. “Milli bağış fonu” ile zekât, infak, sadaka, kurban ve benzeri cironun yıllı 50 milyar dolar olduğu söylenen Türkiye ile 22 milyar dolar olan Endonezya’yı karşılaştırdığımızda sorunun aynı olduğu anlaşılıyor. Bir kargaşa ve kaos var. Ciddi ve ayrıntılı bir yapılanma ile vatandaşa anlatılırsa benimsenebileceğini sanıyorum.
Bağış yapan istediğine bağış yapar. Buna bir diyeceğimiz yok. Ama kayıt kuyudat esaslı ve hükümet merkezli bir kurumun ülkemizde piyasanın en az yüzde 60 şını kontrol edebilecğini tahmin ediyorum. En azından yüzde 60 ciroya bakarak yüzde kırkının da kimlere gittiği ve kimlerin kayıt kuyudat olmadan helâl haram gibi laflar ettiği ortaya çıkar.
Yoksa arada sırada Geertz gibi uzmanlar çıkıp cultural broker gibi ibarelerle doktora tezleri yazmaya devam edecek. Bizim için esas Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası olmaya devam edecektir. Milli bağış fonu İslâm ülkeleri için de bir numune olabilir kanısındayım. Milleti ve ülkesi olanlar milletin sahip olduğu hükümetin denetlediği bağış fonuna fitre ve zekâtları aktarır. Yeryüzünün en merhametli milleti biziz çünkü.