Sosyal hareket alanımızın kısıtlı olduğu bu günlerde toplumca eve kapanmaya alışık olmadığımız pandemi yasaklı bu dönemlerde bu açığımızı sosyal paylaşım siteleri ile gidermeye çalışıyoruz. İyi mi ediyoruz kötü mü ediyoruz ama gerçekde bu...
Ah bu sosyal paylaşım siteleri.... yok mu ? Başa bela !... Yokluğu da, varlığı da bir sıkıntılı hale geldi.
Çok değil bundan bir kaç sene öncesine 1990 lı yıllara hatta 2000 li yılların başına dönersek hayat daha mı güzeldi diyesim geliyor...
Ailecek sohbetler olurdu. Komşuluk ilişkileri daha iyiydi.
Ruhsal sorunlu insanlarımız daha azdı diyesim geliyor velhesselam...
İyi de nedir bu sosyal paylaşım siteleri bir bakalım:
Kişilerin internet üzerinde birbirleriyle yaptığı diyaloglar ve paylaşımların bir bütünüdür. Sosyal ağlar, insanların birbiriyle içerik ve bilgi paylaşmasını sağlayan internet siteleri ve uygulamalar sayesinde, herkes aradığı, ilgilendiği içeriklere bu sayede ulaşabilmektedir.
En gözde olanlar Facebook, Twitter, Instagram, Linkedin, Pinterest, Dailymotion, Youtube, telegram, whatsApp, Google+ gibi ve halâ da yenileri kurulan sosyal ağlardır.
Milyonlarca kullanıcılar kendi görüşlerini, kişiliklerini, kültürlerini karşısındakilere kabul ettirmek, empoze etmek doğrultusunda sürekli paylaşım yapıp dururlar. Bir gün kafama takıldı, sosyal paylaşım sitelerine tek tek girip paylaşımları inceledim. Facebook ve sırasıyla linkedin, twitter, telegram, whatsApp, ..... ne mi gördüm? Yüksek eğitimli yada şirket ceoları, sanayi liderlerinin daha bilinçli sosyal paylaşım sitelerini kullandıklarını gördüm. Akademik çalışmalarını, reklamlarını paylaştıklarını yani sosyal paylaşım sitelerini yerli yerinde kullandıklarında daha başarılı ve gelir seviyesini iş imkanlarını daha iyi elde ettiklerini, yada akademik bilgileri kullanarak çevresine olumlu katkı sunduklarını gördüm. Hiç bir amacı olmayanlarınsa çiçek, börtü böcek, önceden sosyal kültür mühendislerinin hazırladıkları klişeleşmiş paylaşımları, tıslasalar her şeyleri açıla, saçıla kullandıkları gerçeği açıkça sırıtmaktadır. Israrla " gerçekten şucuysanız ....... bir kere paylaşın" zorlamaları "............ bitkisini kullanın. Her derde deva" , "bilmem kaç defa tesbih çekin" ya da siyasi görüşü uymuyorsa neredeyse küfür derecesinde amiyane sataşmalar yine amiyane spor tartışmaları...
Türkçe yazım kılavuzuna aykırı yazılar...
Peki sizce bu paylaşımlar böyle mi olmalıdır? Kültürlü ve eğitimli bireyler olarak paylaşımlarımızla etrafımızı aydınlatmamız gerekmez mi? Paylaştıklarımızı bile katkı sunmadan kopyala yapıştır yapıyoruz...
Kısacası işimize geldiği gibi paylaşım yapıyoruz. O zaman da ne oluyor? Kalite düşüyor.... Örnek olacağımız çoluk çocuğumuza da maskara olup çıkıyoruz.
"Armut dibine düşermiş" misali anne ve babanın elinden düşmeyen cep telefonlarının çocuklarımızın neredeyse bedenine vidalandığını görmekteyiz.
Öyle bir an gelecek ki dibimizde yetistirdiğimizi sandığımız çocuğumuzun evlenme yaşına geldiğini bile unutmuş olacağız. Ya da evlilik kurumunun parça parça olduğunu, çoluk çocuğumuzun ahlâk ve kültür erozyonuna uğradığına bizzat şahit olacağız.
Tabiki sözüm ona interneti, cep telefonlarını, bilgisayarları, sosyal ağları kullanmayalım demiyorum. Bunlar bir toplumun gelişmesi için büyük bir güç kaynağıdır. Ancak unutmayalım ki "Kontrolsüz güç, güç değildir"
Cep telefonları, bilgisayarlar, sosyal ağlar çocuklarımızın mızıkladığında ağlamasın, sussun, bize bulaşmasın diye eline bakkaldan alıp eline tutuşturacağımız bir çikolata parçası değildir. Onlar bizim yarınımızdır. Yarınlarımızda pişman olmadan herşeyi anne ve baba sorumluluğu içerisinde kontrolümüzde tutmanın faydalı olacağını naçizane belirtmek isterim.
Saygılar......