Bir “kıssa bin hisse” diyen atalarımıza şükran ve minnet duygularımı arzederek Açe Coğrafyası üzerinde Açe Yerçizimi adıyla yazdığımız eserin arka kapağına koyduğumuz aşağıdaki fotoğraf üzerindeki fikirlerimizi acizane sunmak isteriz. Esas hedef kitlemiz Açe ile ilgilenen din davası güden din kardeşlerimiz olup nerede hata yapıyoruz da yerimizde sayıp duruyoruz noktasına gelmek ve nefis muhasebesi yapmak içindir.
1884 yılında Mekke yolunda Açe’li hacıların fotoğrafı adı altında fotoğrafı çeken kişi Felemenk casus, çakma ulama ve aynı zaman arkeolojik eser kaçakçısı olan hırsız Christiaan Snouck Hurgronje (1857-1936) tarafından Cidde’de çekildi. Fotoğrafın kaynak adresi:
Sanal adresten indirim tarihi ve saati: 8.Eylül.2016, 09.13 Sanal adres: http://www.islamicmanuscripts.info/files/Meccas%20First%20Photographers%20-%20NVIC-20130418.pdf
Fotoğrafın arka yüzü ve çekildiği ortam şöyleydi:
Sultan Abdülhamit (1842-1918)1876 yılında tahta çıkmış ve Avrupa ülkelerine karşı dengeci bir politika güderken İslâm ülkeleri arasında Avrupalıların Pan İslamizm dedikleri İslâmcılık hareketi ile İslâm dünyasında uyanış ve intibah beklentisi kuvvetliydi. Atalarımızın Felemenk dediği bugünkü Hollandalılar o yıllarda Endonezya (Nusantara) adalarını dolayısıyla da Sumatra Adası’nın en batısındaki Açe’yi de sömürüp kemirmekle meşgul idiler. İslâm dünyasının dörtbir yanından gelen hacı adayları Mekke’de buluşuyor maddi durumu ve amacı ile ilgili olarak 6 aydan 10 seneye kadar kutsal mekânlarda konaklayıp hecı ünvanı ile memleketlerine geri dönüyorlardı. Rıhle fill ilm denen yöntemle seyahat ederek din bilimi tahsil edenler de vardı. Bir de 10 yıla kadar uzayan hac seyahatinin arka yüzünde ise ekonomik, mali, acımasız ve ibret verici bir gerçek yatıyordu: Endonezya Ulusal Arşiv Bürosu (Anri) kayıtlarına göre Felemenkler Hazreti Muhammed’in soyundan gelen ve bugün bile Singapur’da çok ünlü bir aile olan Alsaqaf ailesini bu işte kullanmışlar o zamanın parası ile yoksul köylülerin 50 filorin olan gemi parasını ödemeleri için 10 yıla varan adeta köle düzenini kurmuşlardı. Mezkur aile Anri kayıtlarında zalim ve dolandırıcı olarak nitelendirilmektedir. Demekki Mekke ve Medine coğrafyasında 10 yıla kadar uzayan sürede ibadet ve eğitim amaçlı konaklamada mali açıdan sömürüp kemiren Felemenkler eğitim amaçlı olarak alanda kalanlardan korktular.
Çünkü Açe’ede başlayan kutsal ateş sürmekteydi: Açe Bağımsızlık Savaşı (Perang Fisabilillah Aceh, 1870-1903)
Osmanlı İmparatorluğunun Pan İslamizm politikası Felemenkleri korkutmuş ve hadisenin yerinden takip edilerek “cihat” zihniyetinin sulandırılması için son güçleriyle çalışılmıştı. Hatta bu amaçla halk arasında sevilen ve orang habib denen seyyit vaizler kullanılmıştı. Seyyit vaiz Hazreti Muhammed’in soyundan gelen Arap mintanı giyen ama Endonez melezi kişi demektir. Bu kişiler halen Endonezya’da Majelis Taklim adı altında “cemaat” lar ihdas ederek halka vazu nasihat ederler ama sıradan halk gözünde “yalancı, fanatik ve tefeci” (berbohong, fanatik, lintah darat) olarak bilinirler.
Hacıların takip edilmesi ve Felemenkya “Sömürü, Kemiri, Irz Düşmanlığı Bakanlığı” amirlerine rapor hazırlaması amacıyla alana bir öğretim görevlisi gönderildi: Christiaan Snouck Hurgronje (1857-1936)
Fotoğraf bu dönemin ürünü olup Koninklijk Institut Voor Taal, Land En Vokenkunde Kısaca KITLV denen Güneydoğu Asya ve Karayib Adaları Sömürü Kemiri Alanları Enstitüsü Kütüphanesi envanterinde de mevcuttur.
İşte casusumuz Snouck bey; Sayid ve Betawi Müftüsü lakaplarını da kullanarak Abdul Gaffar adı ile Habib Osman Bin Abdullah Yahya (1822-1913) (Endonezce adı: Sayyid Uthman Ibn Abd Allah ibn Abd Aqil Yahya Al Alawi) adlı hainle de gizlice maaş ödemek şeklinde bir anlaşma yaptı. Karşılığında gerekli istihbaratı temin etti. Ayrıca bağımsızlık için savaşan Açelilerin savaşınınn helâl olmadığına dair fetvayı Cava Betawi kabilesi asıllı sözümona alime de verdirdi.
Fotoğrafa dikkatle bakmanızı öneririz. Hacı adaylarının ayaklarında bir terlik bile yoktur. Her hallerinden yoksul oldukları belli olmaktadır. Şimdi durum nasıldır? Belki bu kadar değildir. Ama asgari ücretin şmdilerde resmen 100 dolar civarında olduğu, su dağıtım şebekesi ve kanalizasyon sistemi olmayan, kaymakam ve valilikleri su kuyusu açmakla meşgul olduğu Açe’ye gidip Kuran Kursları için eleman toplamanın ne derecede İslâma hizmet olduğunu bu işe hevesi olanlara sormak isteriz.
Metodunuz doğru mudur? İnsan karnı üzerinde yürür. Bu evrensel bir gerçektir.
Kuran Kursu açmanıza ve önderlik yapmanıza karşı değiliz. Ama önce Türkiye Dışişleri Bakanlığı ilkeleri doğrultusunda ağaların ve ekâbirlerin keyfelkeder yaşamı değil de Türk Milleti esasları içerisinde köylerde açacağınız sosyal meskenler ve merkezde Kur’an Kursu (Selçuklu Osmanlı Dönemindeki Ulu Cami gibi) olmak üzere yapacağınız çalışmalar hem sizin geleceğinizi hem de ülkemizin geleceğini garanti adına alacaktır. Paraya gelince vardır efendim. Para vardır felsefe yoktur. Bu kadar basittir. Aksi halde oralarda at koşturan ve halkı bir türlü “pirinç hiristiyanı” bile yapamayan misyonerlerden bir farkınız olmayacaktır, vesselââm.