“Bana ne” “hiç karışmayan bin yaşasın” “etliye sütlüye bulaşma” “devletin malı deniz yemeyen domuz” gibi yerleşik günlük yaşam ifadeleri aynı zamandan asıl bir yaşamı tercih ettiğimizi de gösteren kanıtlardır. Yukarıdaki ifade ile aynı işlevi görür.
Gençliğimde şimdiki Samsun Anadolu Lisesi o zamanki adı Maarif Koleji olan okulda akşamları İngilizce Yabancı Diller Yüksek Okulu vardı. Yıl yanılmıyorsam 1978 idi. Orada Ülkücü hareketin bir kolu olarak Yabancı Diller Yüksek Okulu Derneği’ni 6 arkadaşla birlikte kurmuştuk. Rahmetli babam siyasete bulaşmamı istemiyor ve rahmetli Necmettin Erbakan sevdalısı olarak rahmetli Alpaslan Türkeş için,“o karışık bir adamdır, siyaset yapmanı istemiyorum” diyordu. Rahmetli annem bana o günlerde şöyle dedi: “Uşağum Nasrettin Hoca’ya sormuşlar: Köyde tavuk çalındı. Sana ne? demiş. Hocam tavuk sizin evden çalındı. Bana ne demiş?”
İslâm ülkelerindeki örneğin Fas, Brunei, Suudi Arabistan’daki kral konumundaki kişilerin sülale etkinliklerini okuduğum şu günlerde tanıdığım Endonezlere anlatıyorum.
Bukan urusan kita diyorlar.
Fas kralı 12. sarayını inşa etti. Halka içme suyunu ortak çeşmeden dağıtan görevli iktidara yakın olanlara veriyor. Ölmeden önce son güne kadar viagra kullanan 90 yaşındaki Suudi Kralı tatilde İspanya sahillerine ayrıcalıklıtebasıyla beraber gittiği 7 haftalık tatilde 90 milyon yüro bıraktı. Anlatıyoruz.
Bukan urusan kita diyorlar.
Brunei Sultanı’nın özel berberi özel uçakla İngiltere’den geliyor bahşişi 10 bin yüro. Anlatıuoruz.
Bukan urusan kita diyorlar.
Ülkemizde kendilerinin mesih olduğunu söyleyen ve Hazreti Muhammed’in soyundan geldiğini de iddia eden edep, ar ve hayadan yoksun tarikat ve sözümona cemaat liderleri de aynı yukarıdaki krallar gibi Hazreti Muhammet soyundan geldiklerini söylüyorlar.
Bir benzerlikleri var bunlarda o krallar gibi şatafat ve tantana içinde yaşıyorlar.
18 yaşındaki kız çocuğunu özel sürücüsü yapıp ardından da şeriata uydurmak için nikahını kıyan hocaefendiler de var bu ülkede. Vaazları Allah’ın mukaddes mekanında ortadan bez gererek hanımları izole edip verirler. Gülünç olan şudurki aynı kişiler kadın istismarından tutuklandığı zaman “erkek değil” raporu da alıyorlar.
Dini bütün Türkleri anlatıyoruz.
Onlar da Endonezler gibi bukan urusan kita diyorlar. Trabzonlu ifadesiyle “evimden beri” “bana ne” diye cevap veriyorlar.
Hal böyle olunca “21. asır insan şuurunun uyanışı olacaktır” tespiti İslâm dünyası için gecikiyor.
Ayrıca İslâm dünyasını kurtarmaya hevesli “Don Kişotların” da oturup iyice düşünmeleri gerektiğini söylüyoruz.