Çanakkale Boğazı’nı 6X3+1 yani her sırada 6 gemi aralarında 200 er metre ve en arkada büyük lojistik gemi olmak üzere sıralanmışlardı. Aralarında 1 km. mesafe ile adeta protokol sırası ve düzeni içinde İstanbul’a rahatlıkla gideceklerini hesaplamışlardı. Sabah 10.40 akşam 18.00 arası süren savaş idi. Saat 10.30 sıraları geç bir vakit idi. Kuşluk vakti geçmiş öğleye yaklaşılıyordu. Boğaz güneydoğu kuzeybatı doğrultusunda idi ve güneş doğarken geçilmesi durumunda çıplak gözle görüş mesafesini doğrudan etkileyeceğini düşünmüşler ve güneşin iyice yükselmesini beklemişlerdi.
DÜŞMAN GEMİLERİ AŞIRMA ATIŞ YAPAMADIKLARI İÇİN
TÜRK MEVZİ VE SİPERLERİNİ YOK EDEMEDİLER
Gün boyunca gemilerden yaklaşık 10 bin top mermisi Türklerin ise 2500 top mermisi attıkları tahmin edilmektedir. Yaklaşık beşte bir fark var. Ama bir hata yaptılar. Türklerin siperleri ve gemilerdeki topların havan topu atacak yetenekte olmaması idi. 500 kilo üzerinde top mermisi atabilen gemilerde top açısı veya topun yükselme derecesi 20 dereceden fazla değildi. Bu eksikik de Boğazın her iki yanındaki tabyaları ve bataryalardaki neferleri susturamadı. Bu şu demekti: Düşman mermileri bulunduğu rakımdan hafif bir yüksekliğe çıkıyor ve Boğazın her iki yakasındaki batarya siperlerinin üzerine değil de önüne atış yapıyordu. Böylece mermilerin siperin içindeki askeri değil siperin önündeki toprak yığınını aşıp askere ulaşması gerekiyordu.
BEŞ KİLOMETRE MESAFELİ TÜRK TOPLARI 20 SANTİME
KADAR GEMİ SACINI DELEBİLİYORDU
Paçavra yakarak hedef şaşırtma taktiği uygulayan Türklerin 5 kilometre mesafeli topçusu da çok maharetli idi. Örneğin Anzak koyu ve çevresinde karaya çıkan İngiliz müttefiki askerleri mezkur sahilin yaklaşık 3,5-4,5 km. kadar güneydoğu yönünde kalan bugünkü Kabatepe ile Eceabat kuzeyindeki düzlük alanda sıra sıra dizili tepeciklerde mevzilenmiş Türk topçusu düşman askerine nefes açtırmadı. Bir kez ölüp gömülen Avustralyalı askeri mezarından çıkaracak kadar da tesirli idi. Böylesi bir cesedi üç defa gömmek zorunda kaldıkları kendi kayıtlarında mevcuttur. Demek oluyorki savaş alanında Morto Koyu’nda hareketli topları ile Türk askerine kan kusturan Fransız topçusu gibi Eceabat kuzeyinde Avustralyalıları kuş avlar gibi avlayan Türk topçusu hem maharetliydi hem de düşman gemileri neredeyse tüfek mermisi mesafesi kadar yakınlaşıyordu. Kaldıki Boğazdan geçmek isteyen düşman savaş gemileri iki tarafta dizilmiş bataryalarla rahat avlanacak bir ava dönüşüyordu. Boğazın en geniş yerinin Ege girişinden Çanakkale kenti açıklarına 3-4 km. kadar olduğunu göz önüne getiriniz. Kilitbahir önlerinde iyice daralır.
TÜRK KOMUTANLAR HARP AKADEMİSİ MEZUNU EĞİTİM
GÖRMÜŞ PPOFESYONEL ASKERLERDİ
Türk Komutanlar gerek Türkiye’de gerekse Almanya’da Harp Akademilerinde eğitim görmüş profesyonel askerlerdi. 34 yaşında Mustafa Kemal Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa gibi başarılı eğitim geçmişi olan komutanlar vardı. Aynı şeyi İngiliz tarafı için söylemek zordur.
Örneğin Esat Paşa İngiliz askerlerinin Türk mevzilerine yaklaşırken Romalı askerler gibi kııç kalkan dönemindeki “yanaşık düzende” ilerlediklerini anılarında yazar. Hayrette kaldığını belirtir. Bunun nedeni de İngiliz sisteminde teritoryal sistem denilen bir düzende “yüzbaşı” “teğmen” gibi rütbelerin eğitimin yanısıra babadan oğula veya ihale yöntemiyle elde edildiğini biliyoruz. Yeni Zelandalılar bu acemi subayların elinde telef olduk derler.
BUGÜN ÇANAKKALE SAVAŞININ GÜNCEL ANLAMI NEDİR?
Hamaset duyguları merkezli, unutmadık, unutmayacağız tavrı değil savaşın bugünkü anlamı üzerinde yoracağımız akıl ve müzakere milletimizin geleceğini aydınlatacaktır.
ÇANAKKALE SAVAŞI DEVAM ETMEKTEDİR.
Şehitler görevini yapmış ve vatanı bize teslim etmiştir. Bize düşen de onlara layık olmak için aynı ruhla aldığımız bayrağı taşımak; kendi silah ve nükleer gücümüzü kendimiz üreterek Rus ve Batı ülkelerine bağımlılığa son vermektir. Yapacağamız iş katma değer yani kendi silah ve nükleer gücümüzü kendimiz üretmek bize en çok açığımız olan enerji konusunda rahatlık verecek bazı İngiliz gazetelerinin alay ederek yazdığı gibi “Avrupa’ya girmek istiyor ama doğu ve güney sınırı belli değil” ifadelerine karşılık vermektir. Şu günlerde başımızda büyük bir sıkıntı vardır. 1916 yılları koşullarına geri döndük. Basit bir yapılanma ile adam kayırmanın önüne geçip enerji açığımız kapatacak katma değeri üretebiliriz. Buna çok ihtiyacımız var.
(Okuduğunuz yazı Çanakkale uzmanı ve hocam olan Kenan Çelik ile Emekli Yüzbaşı Şahin hocanın yürüttüğü İstanbul Rehberler Odasının 2007 yılı 15 günlük eğitim gezisi notlarından derlenmiştir.)