Dini söylemleri ileri sürenlerin "vatanı var mı?" diye bir soru İslâm dünyası için özellikle yeniden sorulması gerektiği kadar; geri ve ilkel kalmış hristiyan ve budistlerin çoğunlukta olduğu Güneydoğu Asya veAfrika ülkeleri için de özellikle ve ivedilikle gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Şimdi nereden çıktı bu soru diyeceksiniz. “Tarihte neler olduysa şimdi de onlar oluyor, gelecekte de aynıları tekrarlanacaktır.” Bu kural her zaman geçerlidir, şimdi de gelecekte de.
Halide Edip Adıvar “Vurun Kahpeye“ romanında tiplediği vatansızlar sadece ülkemizde değil her geri ülkede mevcuttur. Örneğin Endonezya’da.
Özbekistan’da. Afganistan’da. Din için imanla iştahla savaşan bulursunuz da. Vatanı ve ülkesi için çalışana çok zor raslarsınız. Soruyu aslında şöyle sormalı İslâm zihniyetimiz bize bir vatan armağan ediyor mu? Bazılarımıza etmedi ki 15 Temmuz hainlerini üretti.
Peki Endonezya’da ne oldu tarihte? Perang Padri diye bilinen bir savaş var.
Çok düşündürücü ve ibret vericidir. İslâm dini zihniyetinde bir inkılap ve dönüşüme olan ihtiyacın açık ve net kanıtıdır. Aslında bu savaşa Endonezler Gerakan Wahabi yani Vehhabi Hareketi de derler. Ne oldu Batı Sumatra’da? 1821-1837 tarihleri arasında Minangkabau kabilesi arasında çıkan bir süreçte meydana gelen olaylara bakalım: Endonezya adalarını sömürüp kemiren Felemenklerin idaresindeki müslümanlar bugünkü Cakarta’da Kota meydanı denen yerde bugün Cafe Batavia diye ünlü pastane olarak kullanlan binada gemi taşımacılığı şirketi genel müdürlüğü vardı. Burada kayıt kuyudatları tutulan müslümanlar yaklaşık 15 bin civarındaki adalardan başvuru yapıyor ve süresi 6 aydan 10 yıla kadar varan süreçlerde gemilerle hacca gidiyorlardı. Al Saqef denen ve Hazreti Muhammet soyundan geldiği söylenen aile de hac ticaretinden epeyi para kazanmıştı. Endonezya Ulusal Arşiv Dairesi (ANRI) kayıtlarına göre dolandırıcılık yaptığı iddiasıyla da soruşturma geçiren ve Singapur Osmanlı elçisi olmak için İstanbul’a kadar da gelen bu tacir ailesi bugün bile Singapur’da meşhurdur.Ne diyelim; kendi dindaşlarını Felemenk ırz düşmanları adına dolandıran bir seyyitten söz ediyoruz. Vatanı olsaydı bu zulme alet olur muydu?
Hacca gidenler ise geri geldiklerinde halk arasında çok sözü geçer mevkiye yükseliyorlardı. İşte bu hacılardan üç tanesi Minangkabau kabilesine; Padang’a geri geldiklerinde hac alanında gördükleri Vehhabi uygulamalarını halka telkin etmeye başladılar. Özetle kadına hiç saygısı olmayan bir Arap ataerkil İslâm’ı ile kadını yücelten adalar halkı anaerkil İslâm’ı zihniyeti çatıştı. Penghulu denen önderler bu adamların etraflarında mürit toplamalarından rahatsız oldular. Sonuçta çatışmalar çıktı. Çatışmalar genişleyince sorunu çözmesi için Felemenk sömürü kemiri idaresine başvurdular. Kime başvurdular? Kız çocuklarına bile el koyan perniyaian denen uygulamayla namus, şeref kavramını çöpe atan bir cariye, odalık sistemi geliştiren sadece sömüren değil ırz düşmanlığı da yapan Felemenklere.
Bu adamların dini bunlara vatan duygusu öğretemiyordu vesselam.
Devam edelim öyküye; Felemenkler alana asker gönderdiler. Olay tamamen başka yöne gitti. Gelen askerler halka hakaret etmekle kalmadılar aynı zamanda camilere postalla girip kutsal mekanlarıda. Hadise bunun üzerine birbirine karşı mezhep çatışması olmaktan çıkıp Felemenklere karşı isyana dönüştü.
Şu görüşlerimizin hepsini Endonezya ile ilgili yazdığımız 30 kitap içinde arayıp bulabilirsiniz. Burada kaynak gösterip vaktinizi almak istemem.
Şunu anlatmak istiyoruz: Neden bize İslâm ülküsü millet ülküsünü öğretemiyor? Sorun nerede? Sorun İslâmda mı? Sorun İslâm bayraktarlığı yapan dini, siyasi önderlerde mi? Buraya dikkat çekmek isteriz.
Benim inandığım İslâm bana vatan veriyor. Ama aynı şeyi İslâm toprakları için söyleyemeyiz. Öyle olsaydı müslüman mültecile r Avrupa kapılarına dayanmazdı. Öyle olsaydı İslâm dünyasında siyaset; “uzlaşmak, ödün vermek” ilkeleriyle yapılırdı. “Birbirini katletmek” için yapılmazdı. /p>
Eğer vatan varsa İslâm yaşayacaktır. Et-tırnak misali Ama sadece tarikatı, mezhebi, cemaati olanlar için böyle düşünemiyorum. Onlar önce din sahibi olduklarını sonra da vatanları olduğunu ispatlamak ile yükümlüdürler. Endonezya’da, Malezya’da böyle oldu, olmaktadır. Brunei’de böyledir. Afganistan hakeza. Pakistan ise yıllardır böyledir; sabah erken kalkan cemaat öbür taraftan onlarca kişiyi katletti haberlerini artık kanıksadık.Fas? Orası da öyle. Cezayir orası da. İran? Sünni düşmanlığı mezhebi ve bir adet sünni cami bulunmayan bir ülkedir.Demekki İslâm bize bir vatan vermelidir. Vermiyorsa savundukları İslâm İslâm değildir, vesselâm. Ümmet dedikleri gırtlaklara kadar inen bir uyuşturucudur.