Bugünkü yazımızda din zihniyetimizde bir aydınlanma ve reform ihtiyacı olduğunu ülkemizdeki lâik düzeni en başta ilâhiyatçı titirli münevverlerin benimsemesi ve en başta onların savunması gerektiğini yazacağız. Yoksa biz bu kafa ile daha çok dışı iman, içi kin dolu Vatikan’daki fahişelerin ayaklarını bile öpen papa türdeşi gibi burnundan sümük akan mehdi taslaklarını 30 yılda bir üretmeye devam edeceğiz. İkisinin de ağzından “sevgi” yüreklerinden “kin” akıyor; Türkiye söz konusu olunca. Niçin böyle yazıyoruz? Gelecekten haber veren kâhin değiliz. Böyle bir niyetimiz de yoktur. Görünen köy kılavuz istemez.
HAKİ KILIKLI DİNÎ KİN DARBESİ
Darbeye ad koyduk: haki kılıklı hainlerin dinî kin darbesi. Askeri kılığa bürünmüş içleri din adına kin dolu terörist kalkışması. Hainlerin akli yeteneklerini kaybettikleri bir gece; 15.7.2016. O zaman tekrar düşünelim. 1961, 1971, 1980, 1998 askeri müdaheleleri ülkemizde askerin siyasete müdahelesi idi. 2016 müdahelesi ise haki kılıklı bir din zihniyetinin cunta olarak müdahelesidir. Özetle şudur: Ordu içinde bir gurup hainin İslâm adı altında vatana ihaneti hareketidir. Bunların vatanı olsaydı halka silâh çekmezdi.
HIRSIZLAR HIRSIZLARI KORUR
Yetmiyor bir de arkasında Amerika ve Batı vardır. Neden var? Çok basit. Hem de çok basit. Bu Amerikalılar, Batılılar “en iyi sör en iyi hırsız” diye atasözlerine bile işledikleri gibi ülkelerine para sokan ama nereden olursa olsun para kaçırıp getirenlere demokrasi adı altında sör, beyefendi ünvanı bile verirler. Şimdi düşününüz ülkemizden ve milletimizden toplanan 30 milyar dolar (Türk hükümet yetkililerinin resmi ifadesi) üzerindeki zekat, kurban vesaire gibi İslam paradigmasına dayanan paralar hangi ülkelerin bankalarına yatırılmıştır? Sadece 1 milyar dolar parayı Güney Afrika’ya götürdüklerini CCN yayınında Nurettin Veren ve Ahmet Keleş beylerin 5-6 Ağustos 2016 günleri yayınında izledik. Bu ülkeler bu paraları getirenlere soruyor mu hemşerim bu parayı nereden kazandın ve getiriyorsun? Sormuyor bile. Yetmiyor bir de “sir” ünvanı veriyor. İngiltere bu işlerin uzmanıdır. İsviçre bankacılığı budur. Pensilvanyalı hain kullanım süresi bitince postalanacaktır. Bize düşen karşı atak geliştirmek için düşünmek ve çok çok çalışmaktır vesselam. Bakınız bizim ülkemizde lâik bir yapılanma olduğu halde böylesine güçlenip vatansız, bayraksız, içi kin, ağzı iman dolu hain üretiyoruz.
Avustralya uçakla 14 saatte gidilen uzaktan ne yapmak istiyor?
Avustralya’nın yaptığı budur: Türk düşmanı, hain ve hırsızlara kucak açmasının nedeni ülkelerine giren yasa dışı paralar ile Türk ve İslâm düşmanlığıdır. 1915 Çanakkale Savaşlarına kadar giden Türk Düşmanlığı bu ülkede yerleşmiştir. “İngiltere’nin Truva Atı Avustralya” hem ülkemize ihanet etmiş vatansızlara kucak açmış muhtemelen de kaçırılan paraların ülkelerine girmesine göz yummuşlardır. Bunların bezi aynı kumaştandır. Para getir de nereden getirirsen getir. Pensilvanyalı ve arkasından giden köeleler bir daha köleleşmiş katmerlenmiş esirler olmuş ve İsmâili şeyhi Kerim Ağa Han gibi artık İngiliz emellerine hizmet edecek sadık kölelere dönüşmüşlerdir. Zaten kendisi de açıkça veyan ediyor: batının hizmetindeyiz diye.
Birisi bana 14 Temmuz 2016 günü deseydiki Pensilvanyalı vatana ihanet edecek inanamazdım. Bu açıdan Pensilvanyalı güzel iş becerdi. Belki de benim gibi düşünen ve hala ona kiredi veren binlerce insanın yüreğinde bir aydınlanmaya sebep oldu. Bir tabu zihniyetini din adına ürettiğimizi kabul etmeliyiz. Tabuları tamamen yıkıp kafalarımızdaki ön yargıları ve ön kabulleri atmanın zamanı geldi.
ESAS SORUN NEDİR?
DİN ZİHNİYETİMİZDE İNKILÂP İHTİYACINI ORTAYA KOYMAKTADIR
Din zihniyetimiz köleler üretmektedir. Din zihniyetimiz böylece sürdüğü müddetçe yine başımızı belâlara sokarız. Din zihniyetimizi şeyhe köle üreten bir beslenme alanından uzaklaştırmalıyız. Aileler yıkılmakta şeyhe köle olanlar iman aşkına ülkeye teröriste dönüşmektedir. Halbuki iyyake nağbudu ve iyyake nesteiin diye beş vakit namazda okuyoruz. Sadece senden yardım isteriz sadece sana taparız, demektir.
Şeyhin köleleri de aynı ayeti okuyor. Ama haine dönüşüyor. Bu noktayı çocuklarımıza öğretmemiz gerekir
Bizi can damarımızdan vurdu: İslâm inancımızdan. Bunu hiç unutmamamız gerekiyor.
“FAMILY AL SAQAF” ÜZERİNDE DÜŞÜNELİM
Bir anımı anlatayım. Açe üzerinde kitap yazarken Endonezya Anri adlı Ulusal Arşiv Kurumunun “Haji Perjalanan Masal Kolonial Belanda” adlı kitapta hacıların nasıl sömürüldüğünü anlatan eserde Hazreti Muhammedin soyundan gelen Alsaqaf ailesini nasıl kullandıklarını yoksul insanları 50 filorin ücreti 10 yıla kadar varan faiz cenderesinde hacca nasıl gönderdiklerini okumuş ve 30 sayfa kadarını tercüme etmiştim. Alsaqaf ailesi bugün de Singapur’da meşhur ve sözümona hayır hasenatı ile tanınmıştır. Singapurlu bir öğrenci bizim eve davetli geldiğinde kitabı ve yazdığım makaleleri önüne koydum. Arapçası güzel ciddi bir ilâhiyatlı öğrenci idi. Okudu. Hem de ciddiyetle okudu. Bekledim bitirmesini. Ne diyorsun dedim –inanmak istemiyorum dedi. Aile Singapur’da meşhur ve çok zengin olup hayır hasenat yapar bu aile dedi.
Sonra da düşündüm. İşte bizim din zihniyetimiz. Açıkça itiraf etmeliyimki onda ve onun hayal kırıklığında kendimi gördüm aynada. İnanmak istiyor ama inanamıyor, reddetmek istiyor ama reddedemiyor. Ama gerçek önünde. İşte satırların sahibi de böyle. Adeta boks maçında grogi olmuş yemiş yumruğu geçici şuur kaybına uğramış gibiyiz. Halkı bu grogi durumdan çıkarmak ve düşünmeye ve akla sevketmek gerekir.
Bu nasıl olur? Eğer dinimiz bize bir vatan ikram etmiyorsa o din zihniyeti sakattır. Adamlar dini iştahla gözlerini o kadar kapatmışlar beyinlerini yıkamışlarki köleleşmiş ve aklı emanet etmişler. Kul adı altında Allah’a değil şeyhe kul olmuşlar.
Alsaqaf ailesini biraz kurcaladım. Altından birkaç tane doktora tezi çıktı diyebilirim.
Alsaqaf’lar çok İslâm dünyasında. 19. yüzyılın Alsaqafı ile 2016 yılının Pensilvanyalısı aynı türden gelmektedir. Onların vicdanı sabittir değişmezler. Önemli olan maşeri vicdanın ve halkın muarefesinin, halkın İslâm şuurunun aydınlanması. İşte bu önemli. Sokaktaki insanın İslâmı. Ulama’nın değil. Onlar kafa karıştırıyorlar çünkü. Halkda insaf ve vicdan vardır. Onlarda sorumluluk yoktur. İnsanlara da tepeden bakan seyfiye ile ikizdirler. Onlar imanın şartı beş vardır, altıncısı insaf yoktur. Ben herşeyi yazdım inceledim derler. Şurada hata yaptım demezler. Hepsi allameyi cihandır. Rahmetli Demirel’in ifadesi ile “zinhar uzlaşmamak üzere uzlaşmışlardır. Evet kardeşlerim John Steinbeck’i yeniden okuyalım: Bitmeyen Kavga, Gazap Üzümleri; Biz halkız halk.
Alsaqaflar, Pakubuwonolar kimdir? Pensilvanyalının tarihte görülmüş Endonezya, Singapur kökenli ikizdeşleridir. Kerim Ağa Han sülâlesi 18. asır, Pakubuwono 18. asır, Alsaqaf, 19. asır Pensilvanyalı 21. asırda ortaya çıkmış “hainuz zaman” olup ibret vesikası olarak önümüzdedir.
Önemli olan bizim akıl-İslâm ikilisini eşdeş, eşdeğerdeş yapmamızdır. Bunu başarırsak hiç korkmayalım, hainler ve şürekâsı bittiği gündür. Akıl-İslâm aynı kulvarda yarışıp aynı beyinlerde yeşerdiği zaman bir daha tarih tekerrür etmez. Avrupalıların alay ettiği gibi tarihi bu aptallar için tekerrür eder lafını tarihe gömelim. Boğulup gitsinler ama unutmayalım.