Ülkemizin nefes borusu olan lâik devlet yapısının; İslâm adına her türlü menhiyatın adam kayırma, fuhuş ve benzeri eylemlerin savunulduğu şu günlerde savunulması gerekmektedir.
Bunlar bu gidişle nefes borumuzu da kesecekler.
Muhiddin Arabi’nin 12. asırda ortaya attığı “ilâhi imlâ” kavramına bir açıklık getirmeliyizki l âikliğin ne derecede hayati önem taşıdığını anlayalım.
Hazreti Muhammet vefat ettiği için “ilâhi imla” yani “Tanrının emriyle konuşanların” ve Tanrı kendilerine ilham ettiği için konuştuklarından şu anda yaşadıkları için Hazreti Muhammet de Allah katında olduğundan bu dünyada yaşamadığı için tarikatlarının reislerinin ondan da üstün ve değerliolduğunu söyleyen haysiyetsizler türedi.
Şu anda Pensilvanya’da ikamet eden sümüklü, hırsız casusun türdeşleridir bunlar.
Bunu görmek için “Fetö Pensilvanya’da,Fetögiller nerede?” diye sormak gerekiyor.
“İlâhi imlâ” sıfatını üzerine alan bir insan düşününüz. 15 Temmuz 2016 günü ülkeyi bombalatan bir hainin de bu ibareye dayanarak imanla insanlarımızı şehit ettiğini hatırlayınız.
O zaman şöyle bir soru sormamız gerekiyor: bizim din zihniyetimizde bir sorun olmalıdırki daha düne kadar devletin en üst düzeyinden köydeki çobana kadar Amerika’daki haine verdiğimiz sonsuz kredi onu ve türdeşlerini azdırıyor.
Eğer kafamızda lâik bir devlet yapısının gerekliliği üzerinde sağlanmış bir mutabakat olsaydı ülkemizde İslâm dini daha da gelişecek ve hak ettiği safiyet içinde milletimize hizmet eden bir işlevi üstlenecekti.
Ama öyle olmadı. Tersi oldu. Çünkü ilâhi imlâ mührünü eline alan Hazreti Muhammet’ten de üstün olduğunu müritlerine alenen söyleyebiliyor. 2018 yılındasınız. Sadece Türkiye’de değil İslâm ülkelerinde manzara budur. Öyleyse ilâhi imlâ nedir? Soruyu biz de soralım. İlâhi imlâ ile konuşan bir imam düşününüz?
Bu ilâhi imlâ sahipleri milyarlarca dolarlık sadaka, bağış cirosu egemenleridir.
Sadakları toplayana kadar mümin görünürler, ardından bir casusluk hikâyesi çıkar. Merak edenler tarikat reislerinin hayatlarını incelesinler.Çok merak eden varsa İstanbul, Üsküdar, Sultantepe, Özbekler Tekkesi haziresinde medfun uluların yaşam öykülerini incelesin.
Nasıl olsa Hazreti Muhammet canlı olarak yok. Onu temsil eden ilâhi imlâ taslakları var.
Sahte ve falso din temsilcileri.
İşin kolayına kaçınca her şey birden çözülüyor. Akıl inkâr ediliyor.
Kısacası vahiy ibaresinin bir değişik versiyonu vahiy değil ama vahiy işlevi üstlenmiş bir ifadedir. Böyle olunca sömürülüp kemirilmesi kolay oluyor. Hırsızlık bile helâl olabiliyor. Irz düşmanlığı hakeza.
Adam nasıl olsa ilâhi imlâ sahibi 10 yaşındaki kız çocuğu bile nikahlanabiliyor. Hileyi şeriye ile fuhuş alenen yapılıyor.Nerede? Endonezya’da. Nerede? Türkiye’de? Nerede Suudi de.
Ama zihinler hür, kafalar lâik olsaydı her gün küfür ettikleri Avrupa ülkelerine mülteci olmak için canlarını feda etmeyeceklerdi.
Muhiddin Arabi’nin ilâhi imlâ tabiri bugün yeniden başkalaşmış bir şekilde tecelli ediyor. Körpe beyinler gencecik çocuklar bu tabirle köleleştirilip Allah’a kul olmaktan çıkarılıyor. Somut olarak söylersek; şeyhlerinin ceplerine ve yataklarına hizmet eden uyuşturulmuş beyinlere dönüşüyorlar.
Şeyhimiz ilâhi imlâ sahibidir. Elini sürdüğü yeri cehennem ateşi yakmayacak diye düşünen gencecik dünya güzeli kızlar afyonlanmış bir şekilde hiç düşünmeden 70 lik ihtiyarların emrine amade oluyor. Kısacası kaba Anadolu tabiriyle kitabına uydurulnuş fuhuş imanla birlikte bir arada yaşayıp gidiyor. 10 dolar karşılığı satılan kız çocuklarının Hindistan’dan Suudi’ye uçakla gönderildiğini 1991 yılında Japonya’da haberlerde izlemiştim. Şimdi farklı mıdır? Bilmiyorum.
Endonezya’da Eyang Subur denen ibretlik hadise böylesi benzeri bir vakaydı. 2013 yılı Endonezya gündemiydi.Hatunları dizi dizi giysileri bile üniforma gibi aynıydı. Adam ilâhi imlâ sahibiydi de ondan.
Bir ilâhiyat ve din eğitimi almış kişi olarak beni lâik yapan bu din taslaklarına bu açıdan bir teşekkür borçlu olduğumu da itiraf etmeliyim açıkça.
Şeyhimiz konuşmuyor, şeyhimizi konuşturuyor demek ile şeyhimiz uçmuyor, şeyhimizi uçuruyorlar demek arasında ne fark varki. Artık bunu görmeli ve dinimizi taslakların egemenliğinden kurtarmalıyız. Bu da bu ülkede sünni çoğunluğun lâik devlet yapılanmasına onay vermesinden geçer.
Sizin anlayacağınız Hazreti Muhammet yaşarken “vahiy” olan ne ise; şimdi “ilâhi imlâ” o oluyor. Din kurnazları ve tacirleri;Nasrettin Hoca’nın ayı kırpıp kırpıp önümüze sürmesi gibi bir işlem yapıyor.
Bizim ilâhi imlâmız Hazreti Muhammed’e saygı ve tazim ile insana ve doğaya karşı sevgidir, vesselâm.Tanrıiman satmayanlara esenlikler versin.