Hristiyanlık, Yahudilik, Budizm ve diğerlerinde bulunmayan hakkaniyet kıstasının İslam dinine verdiği özel ayrıcalığı düşünmeden; tembellik, vurdumduymazlık mustasvife (sahte ve yapmacık falsolu dini bakış) tavrı ile yaşayıp giden; İslam dünyası için; hakkaniyet, hayırhahlık ve insaf kıstasını geliştirmenin iyi bir düşünce eğitimine ihtiyaç duyduğunu inandığımız İslam ama güvenemediğimiz müslüman cemiyetlerine çıkış yolu olabileceğini umuyoruz. İnsaf ve hakkaniyet ölçülerinin İslam dini dışında hiçbir dinde bulunmadığını da okuyucunun basiret ve insafına terkederek yüreğimizin en ücra köşesinden sesleniyoruz:
ARAPÇA DÜŞÜNÜP TÜRKÇE KONUŞANLAR
İnsaf ifadesinin kullanılış biçimi her iki milletin (Endonezya ve Türkiye) gelecekte kavşak buluşma noktasına hareket ettiği bir durak olacaktır, umuduyla semantik açıdan iki müslüman milletin dünyaya aksak ve eksik bakışının bir gün düzelebileceği olasılığı üzerinde durmak amacıyla aşağıdaki makaleyi kaleme almış bulunuyoruz:
İnsaf ifadesinin anlamı ışığında Arapça kökenli olup Türkçe ve Endonezce’ye geçmiş bir sürü sözcük düşünme mayası aynı; ama anaerkil-ataerkil cemiyet çelişkisi ile birlikte farklı iklimlerin iki milleti olan Türk-Endonez insanının gelecekte mayayı kendi elleriyle yoğurup ta kendi kaderlerini ve kendi düşünce geleceklerini birlikte görecek bir ortak zemin bulma şansı olabilir diye ummaktayız. Açıkça beklentimiz; geleceğe ait ama iradesi ise bizlere ait bir kesbul abd (kulun kendi kazandığı eylem) hükmündedir. Bu mümkündür. Kelimei tevhit kadar mümkündür. Yani inancımız tamdır. Ahirete iman; Allah’a iman değerinde bir iman ilkesi ise bu da ellerimizin kafamıza uzaklığı oranında yakın ve mümkün bir beklentidir. İnsaf kelimesinden çıkardığımız ders budur.
Türk Dil Kurumunun insaf sözcüğünü betimlemesini esas alarak şöyle bir açıklama yapabiliriz: Köken: Arapça. İki anlamı var. Birinci anlamı: Acımaya, vicdana veya mantığa dayanan adalet: Sende insaf yok mu, adamcağız bu borcu birden verirse işi bozulmaz mı? Örnek cümlesinde ve “İslamın şartı beş altıncısı insaf” veciz ifadesinde Anadolu insanının binlerce yıllık derin tefekküründen çıkan insaflı, vicdanlı din zihniyetine işaret eden atasözünde görüldüğü gibi. İkinci anlamı: Ünlem. “Acı, düşün, merhametli ol” anlamlarında bir seslenme sözü: İnsaf! Oraya yarım saatte gidilir mi? gibi.
Türkçe mantalitesinde nasılki Tanrıya iman etmek karşılıklı güvenin bir gereği ise dinde insaf etmek de karşılıklı eksiklerin hoş görüldüğü hor görmenin olmadığı karşısındakine de hata payı bırakma mülayemetinin egemen olduğu bir iklimde düşünmenin gereğidir: Pay bırakmak. Zaman vermek. Dinlemek.
İnsaf ifadesi Endonezce’de daha geniş ve engin bir içeriğe kavuşmakta işlev alanı genişlemektedir: Düşünme, idrak etme, farkına varma, tefekkür ve teenni etme anlamında kullanılmaktadır. Insaf, Menginsafkan ifadeleri bu anlamda kullanılmaktadır. Nanti dia akan sendiri insaf sendiri: Sonra kendi kendine durumu idrak eder. Anlamında Japonca’daki 悟るSatoru ifadesi ile anlatılan salt beyin işlevi olan düşünme değil kalp ile birlikte olan idrak anlamındadır.
Aynı sözcüğü Türkçe’de de kullanıyoruz. Ama anlamı farklı bir işlev görüyor. Arapça İslam milletlerinin ortak dilidir. Ortak dil İslam milletlerinin kendi karakterlerine göre iklim ve coğrafyada farklı işlevler kazanmış görünüyor. Bize umut veren, geleceğe de ışık tutan bir husus olarak gördüğümüz bu özellik üzerinde bildiğimiz kadarıyla herhangi bir dil bilimsel çalışma mevcut değildir. İslam dünyasındaki kargaşa ve kaos önce beyinlerde teşekkül ettiğinden bu gibi konularda ciddi, akademik, doktora anlamında araştırmalara o kadar çok ihtiyaç varki. Anlatamam.
Geri ve ilkel yaşantımızın nedenini de yakalayacak bir yolun başı ve hareket durağı olabileceğine dair inanç ve ümidimizi de muhafaza ediyoruz. Yandaş değil, vatandaş, bizim gibi köle müslüman değil, adam gibi adam arayan özetle insan arayan bir düzende zaten hepsi çözüm yoluna girecektir. Genel hastalığımız her konuya sirayet etmektedir. Umutlarımız mücadele azmimizin yok olmadığı oranda sağ kalacak, sağ kaldığı oranda da ileride canlanacak fırsatları beklemekte yüreğimizin bir köşesindeki alevin de diğer yüreklere sıçrayacağı şansı aramaktadır. Bugünkü din liderlerinden bunu beklemek de safdillik olur diye tespitimizi buraya kaydettikten sonra yolumuza devam edelim:
MUSTAFA KEMAL PAŞA VE CER HOCALARI
Mustafa Kemal Atatürk’ün İstiklal Mücadelesi yıllarında Ankara’da “cer hocası” adı ile köylerde Kuvayı Milliye için asker ve mücadele amaçlı eleman toplamak için medrese ulemasından faydalandığı günlerde önüne getirilen listeyi onaylayınca yanındakiler –Aman Paşam bunar hep eski müderris. Ağdalı Osmanlıca konuşurlar. Halk konuşmalarından bir şey anlamaz dedikleri zamanki cevap bu günkü İslam dünyasının durumuna da ışık tutacak derecede fehamet ve basiret sahibi olduğunu Endonezya tecrübemizde öğrendik: “Olsun onlar Arapça düşünürler ama Türkçe konuşurlar”.
Arapça düşünüp Endonezce konuşan üstad, üstaze, kyai ve benzeri Endonez din adamlarının işi daha zor; onlar bazen de Sanskritçe düşünüp Endonezce konuşmak zorundalar. Bu işi kökünden çözecekleri metod ise akıl kullanmak ve adaptasyon yapmak kadar Endonezya’ya özgü bir ufuk yakalamak olabilir. İtiraf edelimki aşırı karamsarlığımıza bağışlasınlar böyle bir umudu verecek din hatibine de raslamadık. Bu olabilir dediklerimiz hep çürük çıktı. Bekliyoruz bir sağlam elma.
Mustafa Kemal Paşa’nın dediği gibi Arapça düşünüp Endonezce konuşacak. Paşa paşa Endonez olacak: Paşa paşa özü sözü ile bize umut verecek. İnsaf sahibi olacak. Sadece bu olsa razıyız. Diğerlerini aramayacağız. İnsaf da insaf. İlle de insaf. Ama Endonezya Anayasa Mahkemesi pek sıcak bakmıyor, üstad, üstaze efendilere. Televizyon kanallarının saatlerini dolduran üstad hocaefendilerle üstaze hocahanımlara sadece bir ayet bilip de ahkam kesme hürriyetine sahip olmanın tehlikesinden bahsediyor.
Endonezya cehaletle mücadele edecek. Cehaletle mücadele etmek zorunda. İslam dünyasının en büyük ülkesi, gördüğümz kadarıya bir uyuyan dev ise cehaleti de üstad ve üstazelerin öncülüğünde yenemeyecektir.
PRAMOEDYA ANANDA TOUR BİR ENDONEZ ULU KİŞİSİDİR
İnsaf var mı? Vicdan var mı? Bol bol Allahu subhanehu ve Taala var. Tekrar soruyoruz. İslam’ın şartı beş altıncısı insaf diyoruz. Kaç tane üstad ve kaç tane üstaze var; Bir Endonezya klasiği olan Pramoedya Ananda Toer’in (1925-2006) Korupsi (1954) adlı kitabını okumuş. Ben böyle bir üstad ve üstazenin müridi olacağım. Söz veriyorum, bu satırları yazarak. Endonezlere özenen bir Türk olarak sözüm söz.
Haaa o imansız, kafir, komunist diyorlarsa ben de mürit olmayacağım onlara. Böyle bir üstadın gelmesini bekleyeceğim. Her ne kadar yaşam felsefemize aykırı da olsa....
Aradığımız fazla bir şey değildir, dinin içine insaf ve vicdan kelimelerini sokmaktır.
Vicdansız ve insafsız bir din adamı düşünemiyorum. Bir din düşünemiyorum.
Evet İslam’ın şartı beş, altıncısı insaf. Ey üstadlar bu sözü her gün on kez unutmamak için tekrar eden bir mürit adayını kaçırmayınız. Ama sakın olaki sadaka biletleri satmaya kalkmayınız.
Arapça’dan Endonezce’ye giren ifadelere baktığımda ve televizyonlarda bazen yaşlı gözlerle bazen de vecd ve istiğrak halinde bağara bağara ayet ve hadsileri okuyup vazu nasihat edenleri izledikçe bu sözü hatırlıyorum: Mustafa Kemal Paşa’nın sözlerinin bugün de canlılığını ve geçerliliğini koruduğunu düşünüyorum.
Endonezya halkının en ciddi sorunudur cehalet. Üç beş Arapça ile süslenmiş ayet hadis ile desteklenenen ve iyi retorik yapan çoğu yakışıklı kurnazların din adına at koşturduğu bir ülke insanı ile Türkiye’nin kavşak noktası ortak dil üzerinde bir yerlerde kesişebilir. İlahiyat Fakültelerinin hiç birisinde bu konulara yönelik bir çalışma yapıldığını bilmiyorum. İhtiyacımız olan şey en başta İslam dünyansını en ince ayrıntılarına kadar tanımaktır. Türkiye’yi medeniyet yolunda inşa ederken diğer ülkelerden alacağımız destek onların kültür ve tarihlerini tanımak ve böylece kendi eksikliklerimizi giderecek yöntemleri bulmak olacaktır.
Mustafa Kemal Paşa Onlar Arapça düşünürler Türkçe konuşurlar derken belki de farkında olmadan insaflı ve vicdanlı bir din zihniyetine olan özlemini yakalamış idi. Amacı bu değilse bile doğru düşününce kavşak noktasına buluşmak mümkün oluyordu. Biz de Endonez üstad ve üstazelerle insaf denen dörtyol ağzında buluşmak isteriz.
(28.07.2012, 10.09.2012, Tangerang Selatan, Pondok Aren, Kalimongso,13.8.2013,Salı, 18.52. Bogor, Parung, Waru Jaya, Cidokom