İslam dünyasında sorunların nereden kaynaklandığı hususunda gide gide varacağımız yer iki temel kaynağa ulaşacaktır. Endonezya İslam dünyasının bir “müze” ülkesi olarak atalarımızın “numunei imtisal” dediği ortak örnek olarak önümüzdedir.
Endonezya Cava adası Orta Cava bölgesi Yogyakarta kenti Prambanan Hindu Tapınakları alanına 6 km. kadar güney doğuda Ratu Boko ören yerinde mağarada inzivaya çekilmiş ölümü bekleyen ihtiyar ile umaro dedikleri Jakarta ve yerel başkentlerde Istana dedikleri saraylarda kümelenmiş devlet adamlarının ortak kavuşma noktası hep aynı nedenlerin kuşattığı alan içindedir.
Aşağıdaki şemada durumu özetledik: Şemaya baktığımızda birincil altın kuralın İslam ve Hristiyanlık zihniyetini, ikincil altın kuralın ise Hindu zihniyetini işaret ettiğini görüyoruz. Her iki neden de din kökenli olduğundan ulusal karakterin mayasının din ve de tabiiki İslam dininin egemen olduğu bir cemiyetten beslendiğini gözlemledik. Demek oluyorki insan düştüğü yerden kalkar diye buyuran atalar sözümüzün işaret ettiği gibi düştüğümüz yer, aynı zamanda kalkıp dikeldiğimiz, İslami bir tabirle kıyam ettiğimiz yer ile aynı yer olacaktır.
İSLAM DÜNYASINDA ADETA BİR KAST ZİHNİYETİ EGEMEN OLUP
BÜYÜK DEDİKLERİ LİDERLERE KÖLELİK YAPMAK ESASTIR
Olmak mecburiyetinedir de ondan. Din zihniyeti ile hareket edersek; Tanrı her ülkeye eşit miktarda deli, eşit miktarda dahi, eşit miktarda normal insan gönderdiğine göre Endonezya’da, Japonya’da, Norveç’te durumun aynı olduğu da bir gerçektir. Rene Dekart’ın (1596-1650, Fransız filozof) dediği gibi sağduyuyu herkese eşit dağıtan Tanrı; fakirlik ve zenginliği de eşit dağıtmış olmalıdır. Öyleyse neden Japonlar refah toplumu üretti? sorusu Japonların ayrıcalıklı olduğuna işaret etmez. Sorun gelip gelip, düşünce ve felsefe noktasında kilitleniyor. Müslümanların vesvese deyip küçümsedikleri neden; yani düşünce ve akıl; kurnazlara yol açıyor, önlerindeki ufuk hedefi sonsuz bir ufuk gibi beliriyor. Böylesi toplumlarda kurnaz olmak yeterli oluyor. Beyinlerin berraklığı ve saflığı gidince geri kalan kısımda kurnazlar at koşturuyor. Adam kayırmacılık, akraba kültürü yerleşiyor. Akrabaları kayırmak adeta Kur’an emri imiş gibi yutturuluyor. Türkiye’de adam kayırmacılığı İslam dininin sılai rahim ilkesi ile izah eden AKP milletvekilini hatırlayınız. Eğer düşüncesinde akıl ve felsefe diye bir temel olsaydı İslam dininin evrensel değerini düşürmeyecekti.
Endonezlerin “KKN, ABS, Cari Muka” ifadeleriyle izah ettikleri, yolsuzluk, adam sendecilik, gelen ağam giden paşam zihniyeti, bizdeki devletin malı deniz yemeyen domuz zihniyeti ile atbaşı gidiyor. Böyle olunca da aşağılık duygusu içinde Japon, Alman hayranlığı önce entel züppelerde baş gösterip toplumda kökleşiyor.
SADAKA KÜLTÜRÜ ÜZERİNE YAŞAYAN TOPLUMLAR ÜRETİYORUZ
Yeryüzünün en sefil ve en zengin, en kişiliksiz ve kadın düşkünü bencil ve sadaka toplumları üretmek de çok basit bir olgu olup çıkıveriyor. Endonezya açmazını basitleştiren ve kavşakta doğru yolu gösteren şema yukarıdadır. Bu aynı zamanda bilim ve teknik marifeti üretemeyen Türkiye için de bir ciddi gösterge olmalıdır. Her iki altın kural; birbirine bağımlı olup birbirini tetiklemekte ve beslemekte sosyal sorunların giderek artıp üremesine ve neşvü nema bulmasına yardımcı olmaktadır. Ne yapmamız gerekmektedir? Ya adam olacağız, ya da adam olacağız. Önümüzdeki iki şık da aynı kapıya çıkacak ise; Amerikalı Papaz gibi baktım inceledim, Tanrısız da oluyor cümlesinin altındaki gerçeği ciddi bir şekilde düşünmemiz gerekecektir. Yoksa Açe de kırbaç yani cambuk, Afganistan da yedi yaşındaki kız çocuklarına idam manzaralarını daha çok seyredeceğiz. Bizim Diyanet İşleri Başkanlığının uluslararası mevlit turları düzenlemesi, milyon dolarlık taksilere binmeleri, Mekke’ye ibadet değil de 30 bin dolara varan turistik otel turarı düzenlemeleri ile aralarında hiçbir fark yoktur.
ADAM KAYIRMAK ALLAH’IN EMRİ GİBİ ALGILANIYOR
İnsan ruhiyatına aykırı uygulamalar İslam’ın geleceğini karartıp-sarartıyor. Ceza Endonezya Sumatra-Açe’de uygulanıyor. Ceza ağır ama ne yazık ki sonuç yok. Şükürler olsunki Türkiye laiklik var. Manzarayı görünce Allah’ın şeriatı Türkiye’de uygulanıyor diye göğsümüzü gere gere söylüyoruz. (Bu makale Endonezya’da Özerklik Cilt 2 adlı eserimizden uyarlanmıştır.)