Türkiye’de ötekileştirme ve dışlama kültürünün yükseldiği ve kendileri gibi düşünmeyenleri ahmak, aptal gibi hakaretlerin, aşağılamaların hırla gür gittiği bir ortamda lâikliği savunmak istiyoruz. Hem de bir ilâhiyatçı olarak.
;Kız çocuklarına tecavüz ve saldırının giderek arttığı günlerden geçiyoruz.
Neden savunuyorum lâikliği?
Müslümanlığın bir garanti altında olması için lâikliğin İslâm ülkelerinde olmazsa olmaz bir şart olduğunu gördüğüm için.
Allah göstermesin 15 Temmuz’da hainler başarılı olsaydı Amerikan emrindeki hırsız casusların bu ülkede kuracakları ilk hükümet kendileri gibi düşünmeyen müslümanları yok etmek olacaktı. Çünkü kenidleri gibi müslüman olmayanlar kâfirdi.
Devam edelim. Şeriatın hüküm sürdüğü Osmanlı devletinde padişahın canını “kanını akıtarak değil de boğarak almanın helal” olduğuna fetva veren bir ulama zihniyeti lâikdüzende olmadığı için.
Nasıl öldürüleceği değil nasıl yaşatılacağı düşünülmesi gereken bir ülke başı (Cumhurbaşkanı) olması gerekirdi. Ama şeriat zihniyeti bu kadarına yetmişti.
Biz Allah’ın şeriatına karşı değiliz. Allah’ın şeriatına da yürekten bağlıyız.
Tam tersine diyoruzki Allahın şeriatı lâikliğin taa kendisidir.
Neden İslâm ulaması kadınların cinsel organı, kelle kesilmesi, insanların öldürülmesi ilmihal hükümleri dışında bir şey düşünmez. Çok basittir cevabı: Hazreti İsa zamanında yaşadıkları için.
Eğer hocalarımız lâik kafalı olursa camiye siyaset giremez.
Endonezya bundan çekmektedir. Okullarda, camilerde siyaset yapılmaktadır o ülkede.
Ülkemizin de bu yola girmesinden endişe ediyoruz. İktidar partisinin seçimpropagandası okul teneffüs aralarında çalınmakta vaaz eden hoca efendilerin bazıları sevdikleri siyasi liderin cümleleriyle ayetleri yorumlamaktadır. Hem kendilerine hem de ülkeye zarar veriyorlar.
Kadir gecesinde getirdiği bir şişenin içinde Hazreti Muhammedin sakalı var diye insanlarla birlikte meydanda teravih namazı kılan belediye başkanı olduğu için, bu ülkede lâkliğin nefesborumuz olduğunu savunuyorum.
İşte bundan dolayı lâkliği savunuyorum.
Siz bakmayın benim burada böyle lâikliği savunduğuma. Onlar da benimgibi düşünüyor. Ama küçük bir kurnazlık yapıyorlar: Yurt dışına çıktıklarında lâik oluyorlar, Mısırlılara,Endonezlere lâik olun bizimgibi diyorlar ne hikmettense; bu ülkeye geri döndüklerinde birden şeriat lafına yapışıpkalıyorlar.
Biz diyoruzki artık kral çıplak. Ne derseniz deyin. Bu millet lâikliği benimsemiştir.
Sadece İslâm jargonu güden bir küçük azınlık var. Onlara da diyoruzki gelin şu dindaşınızı dinleyin; Fas ve Endonezya’da şeriat adına neler oluyor size anlatsın 9 yıldır bu konuları çalışıyorum. Her okuduğumda bu ülkeye lâikliği getirenlere yürekten teşekkür ediyorum.
Beni biraz dinleyin diyorum. Ondan sonra Ali Osman sen dinden çıktın deyin yüzüme karşı. Sizi ikna edeceğime kelimei şahadet gibi de inanıyorum.
Kısaca Hazreti Muhammet şu dünyaya teşrif buyursa İslâm ülkelerini gezse en sonunda Türkiye’ye gelse “aman ha bu dizene dokunmayın. Ben de böyle bir şey hayal ettim, Medine Vesikası’nda” diye buyuracağına inandığım için.
Açıkça lâikliği savunuyorum. Bir ilâhiyatçı olarak göğsümü gere gere.
İslâm ülkelerinden bu ülkeye sığınan dindaşlarımızı dinleyin şeriat adına o ülkelerde Ramazan aylarında neler yapılıyor. Ondan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kuran rahmetli Mustafa Kemâl paşaya bir teşekkür ediniz. Borcunuz var.