Endonezya’da İslâm dinini anlamak “kiai” denen din adamlarını anlamak demekle eş anlamlıdır. Bir istiare yaparasak Hazreti Muhammed’i anlamak için hadisleri incelemek gerekiyorsa Endonezya ulama sınıfını anlamak için de “kiai” sıfatlı din adamlarını anlamak gerekiyor. Bu benzetmeyi Endonezya’da “kiai” sınıfının tarihi süreç içindeki işlevlerine dikkat çekmek için yapıyoruz.
Hemen hemen her tartışmaları televizyon sütunlarını, eylemleri televizyon haberlerini işgal eden en büyükİslâm ülkesi Endonezya’dan bahsediyoruz.
Endonezya tarihinde halkın ruhu ve önderi olan kiai sınıfı din adamı olarak savaş ve barış zamanlarında işlevleri değişerek günümüze kadar geldiler. Felemenk sökedüşler zamanında (1602-1941) arasında(kiai pemimpin agama) din önderi ilâhiyatçı sınıfından savaş sonrası “din” alanı sosyal ve idari alana da nüfuz edince halk önderi (pemimpin rakyat) olmuşlardır.
(“Sökedüş”sözcüğünü güzel Türkçemize kendimiz armağan ettik. 11 yıldır üzerinde çalışmakta olduğumuz Endonezya’yı incelerken 250 yıl bu ülkeyi sömüren (sö) kemiren(ke) ve ırz düşmanlığı (düş)yapan Felemenklerin sözkonusu üç eylemini kısaca tek ifadede açıklamak için tarafımızdan türetilmiştir. )
1941-1945 arasında Japon askeri döneminde eğitimci ilâhiyatçı (kiai latihan) işlevine değişim göstermişler ardından 1945 bağımsızlık döneminde işlevleri idari (bupati)fedailik ve mafya işleri (keblateran) devlet işleri (umara) olarak işlevlerine yeni işlevler katmışlardır. Bürokrasi birikimi olmayan Endonezya; din adamları ufkunun izin verdiği oranda çıkış yolu aramaktadır. Felemenkler dinin politikaya alet edilmesini doğal olarak siyasi bağımsızlık olarak algılamaları gerektiği halde öyle algılamadılar. Çünkü Endonez din adamı sülale ve kavim ufuklu bir ülke tasarlamayı hala tamolarak terkedememiştir.
Bir millet üretmek milli bir dini değerler üretmekle alakalıdır. Milli bağış fonu, milli altın varlığı gibi. İşte bu noktada her şeyin ama her şeyin keluarga besar dedikleri sülale kavim (suku) dedikleri sılaı rahim değerleri ile İslâmi kavramlar adı altında uyuşuturucuya dönüştüğü Endonezya’da din adamları işlevlerinin verdiği geniş bir alanın sorumluluğu altında dokunulmazlık zırhı gibi sahip oldukları layüsel aymazlık içinde hizipleşmeyi (adu domba) geliştirdiler. Bunu Felemenkler çok iyi biliyordu.
Yandaş müslüman ve İslâm liderleri üreterek sökedüş zulmünü nasıl sürdürecekleri hususunda kafa yordular. Etkinlik ve örgütlenmelerini ödeme ve harcamalarını bu yönde yaptılar.
Bu açıdan Japonlar Endonezlerin kafasında bağımsızlık fikrinin uyanmasında olumlu etki yapmışlardır. Sukarno’nun şimdi Proklamasi Müzesi olan Jakpus’ta Bonjol Caddesindeki ikametgâhta Japon generallerın izniyle bağımsızlık bildirisini hazırladığını hatırlamak zorundayız.Endonezler bağımsızlık büyüsüne kapılmışlardı. Ama bağımsız yaşamamışlardı. İçi boş ve kof bir bağımsızlık düşüncesinin içini doldurmak sürecini yaşıyoruz.
Endonez din adamları içinde kiai sınıfı bu içeriği doldurma sürecinde bir vatan ve millet üretemedi.Aksine baltaladı. Japonlar hiç istemedikleri bağımsız Endonezya ülkesini ülkeyi terketmek zorunda kaldıkları için asaletle teslim etmenin erdemini anladılar.Bunun meyvesini de 1965 yılından sonra aldılar.Bugün Endonezya Japon ordusu işgali altında değildir ama ekonomisi ise ülkede yaşayan 9 bin civarındaki Japon şirket elemanının kontrolü altında olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Felemenklerin mahkemelerde (penghulu mahkemeleri) ve hoca efendinin cemaati(MajelisTaklim) denen vaaz guruplarında kullandıkları hocaefendiler;Endonezya’nın her şeyi olarak hiçbir şeyin altından kalkamayacakları büyük bir yükün ve işlevin altında ezildiler.
Her türlü bağımsızlıkla adeta devlet içinde devlet gibi büyük bir ikbal kazanmış özerk yapıları var ama “mali”durumları ise ihale sistemi içinde adeta kokuşmuşluk ve İslâmi değerleri pazarlayan bir düzende Cliffort Geert’iz tabiriyle cultural broker üretiyor. Kültür ihalecilerimiz şimdilerde ülkemizde altın ve zekât üzerinden pazarlamaya ve ülkemizin geleceğine ipotek vurmaya devam edecekler. İslâmi değerler yeniden çöpe atılacaktır emin olunuz.
Hemen hepsi din merkezli etkinlik ile küçük kral gibi bir şey olan Hazreti Muhammet soylu habib sınıfı her nekadar bir ülke üretemiyorlarsa da Pangkal Pinang konferansında tam bağımsız ülkeyisavunarak bir beyaz sayfa açtılar. Bir ışık parladı ve söndü. Aradıkları bir bayrak ve merkez bankası idi. Hepsini aldılar ama içeriğini dolduramadılar. İçini kendileri dolduracaklardı. İçini dolduramadılar. Bu konuda sadece Endonezya ulaması değil tüm İslâm dünyası sınıfta kalmıştır, hakkını verelim.
Askeri önder din adamı (kiai pemimpin militaris) devlet adamı dini önder (pemimpin pemerintah)eğitim adamı din önderi (pemimpin pendidikan) politika adamı din önderi (pemimpin politikus) oldular. Ülkemizde olduğu gibi. Ülke ve vatan önderi din adamı (pemimpin negara, pemimpin bangsa) olamadılar.
Ufukları 90 km. üç günlük yolculuk deve yolculuğu ufkuna takılmıştı.
Üçlü erki (yargı, icra ,yasama) elinde tutanlar bunlardır neredeyse.Felemenk aydınlar, Van der Plas, Van der Nieu wneguius ve Snock Hurgronje gördükleri ufukta İslâm ülkelerinin din adına düşünce üretmediği ortamlarda yeşerdiler beslendiler. Üçüde türdeş di. Üçü de Endonezya’yı iyi bilen “alim” idi. Ama ülkeleri vardı: Felemenkya.
Durum itibariyle İslâm olanlar yani halk ile fikir itibariyle müslüman olanlar arasındaki çelişkiyi sıradan halk aşınca ülkelerimizin geleceği adına umutlanacağız. Tanrınız öldü diyenler çoğalacaktır. Kadiri Mutlak Tanrı, Kadiri Mutlak soysuzlar yaratır mı diyebilen kaç müslüman vardır?