Sayelerinde İslam değerler dizisi iflas etmiştir. Bu kafayla 30 senede bir iflas etme sürecine de girmiştir.
Nasıl bir İslam zihniyetidir bu? Tekrar ve tekrar düşünelim: Pensilvanyalı ne diyordu? Her ne diyorsa hepsini ağlayarak ve burnundan sümük akıtarak söylüyordu.
Ne diyordu? O ne diyorsa diğer guruplar da aynısını söylüyor, farklı bir söylemleri yoktur. Ne diyorlar?
İslâm adaleti diyorlar bunlarda adam kayırmanın en alası var. Bakınız ellerine bir güç geçtiğinde liyakat falan aramazlar. Sadece “cemaatdaş” olmasına bakarlar.
Yetim hakkı derler; sınav sorularını çalarak Türk Milletinin ortak hakkına el koyarlar.
Doğruluk, dürüstlük derler; yalanın dik alası bunlardadır.
Fakire fukaraya yardım derler; bir gecede 50 milyon dolar toplarlar 2011 Ekim sıralarında Somali için; 50 çivi çakmazlar Somali’ye.
Demokrasi derler; kendi yolundan gidenlerin dışında hiçbir müslümana kendi kanallarında yer bile vermezler.
İslâm da İslâm derler; batılı değerler için çalışıyoruz diye yardım dilenirler.
Hizmet derler; yurt dışında sosyeteye bakıcılık yapan okul adı altında gişeler açarlar.
Örneğin Endonezya’da başkent Cakarta’da 225 dolarlık asgari ücretten iş bulmak için 7 yıllık gelirini rüşvet veren fakir fukara halka hizmet adı altında yıllık 4.500 dolara okul adı altında gişe açarlar. Bunun adı İslâm’a hizmet, cukkaya berekettir.
Risalei Nur (Işık Kitapçıkları) okuyoruz derler; Risalei Nar (Ateş Kitapçıkları) okurlar
Vatan, millet derler; Milletin parasıyla alınan silahlarla millete saldırırlar.
Helal, haram derler. Yurt dışında hayır hasenat kurumu adı altında vakıflar açarlar, el altından ticaret yaparlar.
Vatan, bayrak derler; ülkeleri, bayrakları yoktur.
Özün sözün doğru olacak derler; Türkiye’de dilencidirler, yurt dışında özel hizmetçileri olan Amerikalı iş adamlarına dönüşürler. Başkalaşım geçirirler.
Yardım ediyoruz derler; Türkiye’de topladıkları eski elbiseleri, gömlekleri ütületip Sumatra vesaireye gemilerle bedava aktarıp televizyon kanalları ile yayınlayarak reklâm ürünü yaparlar. Sömürü ve istismar yaparlar.
Bunlar böyle yaparlar da diğerleri neler yapar? Yavruları yoldadır. Kundaktadır. Beslenmektedir. Geliyor. Geliyor. Onlar da aynı kumaştandır efendim.
TÜM ÜLKEDE ORTAK BİR MİLLİ ZEKÂT, BAĞIŞ FONU AÇILIP SANAL ORTAMDA TÜRK MİLLETİNE HİZMET EDEN ŞEFFAF BİR KURUM OLUŞTURULMALIDIR
Aksi halde sömürü, istismar, hile hurda devam edecektir.
Bunu başarabiliriz. Kendi ellerimizle kurnazları din adına bonkör yapmaya devam edeceğiz. Alanın verenin kayıt kuyudatının canlı sanal ortamda hesaptan hesaba aktarıldığı sistemdir bu. Buna ilk önce malum çevreler karşı çıkacaktır. Çünkü ülkeleri yoktur. Arazileri vardır. Milli eğitimleri yoktur. Kendi Kuran Kursları vardır.
Hepsi budur efendim.
25 yıllık Japonca tercümanlık hayatıma dayanarak diyorumki din adına hareket eden tüm vakıf, cemaat vesaire gerek hiristiyan gerek budist gerek İslâm kurumları aşağı yukarı aynıdır. Hepsi birbirine benzer.
Yardımı yap unut sistemi içinde din baronlarının insafına kalmakta ve paralar İngiltere ve İsviçre bankalarına transfer edilmektedir. Gele gele önümüze bir İngiliz atasözü gelmektedir: “En iyi sör en iyi hırsız. “ Japon atasözü ise daha ibret vericidir:
Tanrının ışığı paranın peşinden gider. Halbuki dolandırıcılarımız ne diyor: Verin verin paracıkları; Paranız Tanrının ışığının peşinden gidecek. Size de cennetten köşkler vadediyoruz bize de Pensilvanya’da malikaneler.
Onlar da can havliyle İslâmi değerleri iflas ettirmek için çalışmaktadır. Al birini vur ötekine.
Sadece rakipleri ekarte olmuştur veya olmak sürecine girmiştir.
İnsaf, vicdan derler; 15-17 yaşındaki kız çocuğunu şeyhin haremine katarlar. Neden? Bunların İslâm’ında erlere hizmet eden dişiler vardır da ondan. Bencillik zirvededir.
Şeriat derler: İslâm’ın şartı 5 altıncısı insaf diyene atalar sözünü çöpe atarlar.
12 yaşındaki kız çocuğunu ülkemizde fuhuş artıyor diye bekaret testi (keperawanan test) yaparlar Endonezya’da olduğu gibi. Allah’tan ülkemizde her gün hakaret ettikleri lâiklik var da milletin namusuyla uğraşamıyorlar. Bunları şeriati dışlama üzerine kuruludur. Allah’ın şeriatı, sünneti ile ilgili değildir.
Önemli olan bizim lâik zihniyetimizin yeniden inşasıdır.
Eğer vatan varsa İslâm diye bir dinimiz olacaktır. O da yoksa halimiz dumandır.
54 yaşına kadar 1 sene Japonya’da 53 sene Türkiye’de yaşamış bu ülkede Ankara İlâhiyat Fakültesini bitirmiş LÂİK ÜLKE DÜZENİNE İSE 2 AYDA ENDONEZYA’DA İKNA OLMUŞ VE YÜREKTEN LÂİKLİĞİ SAVUNAN BİR KALEMİN İTİRAFIDIR.